Bölge adliye mahkemesince taraflarca boşanma hükmü istinaf başvurusuna konu edilmediğinden evlilik boşanma ile son bulduğu, kadın mirasçılarının kusur yönünden davaya devam edebilecekleri, belirlenen kusurlar ile miktarların uygun olduğu gerekçesi ile esastan ret kararı vermiştir. Karar bu kez davacı kadın mirasçısı tarafından, boşanma hükmünün gerekçesi, tazminatlar ve nafakaların miktarları yönünden temyiz edilmiştir. İlk derece mahkemesince boşanma hükmü ve gerekçesine yönelik verilen hüküm davacı kadın tarafından istinaf edilmeyerek kesinleşmiştir. Dolayısıyla taraflar arasındaki evlilik bağı boşanma ile son bulmuştur....
Davacı, bu davanın kesinleşmesinden itibaren üç yılık eylemli ayrılığın gerçekleştiğini belirterek; Türk Medeni Kanununun 166/son maddesine dayalı bu boşanma davasını açmıştır. Davacı kocanın cevaba cevap dilekçesinde ileri sürdüğü gibi; davalı kadın 29.11.2002 tarihinde Şişli 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı 2002/1690 esas, 2003/18 karar sayılı boşanma davasından 06.01.2003 tarihinde feragat etmiş; davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir. Kadının açtığı boşanma davasından sonra tarafların bir daha biraraya gelmedikleri iki tarafın da kabulündedir. Davacı koca Türk Medeni Kanununun 166/son maddesine dayanan boşanma davasında, kendi açtığı retle sonuçlanan boşanma davasına dayanmakla birlikte; boşanma nedeni yaratmış kabul edilemez. Zira, kadın kendi açtığı boşanma davasından feragat ederek; kocanın kusurlarını affetmiş konumuna düşmüş; bunun sonucu olarak artık kocayı kusurlu ve boşanma nedeni yaratmış olarak görmenin olanağı kalmamıştır....
Hukuk Dairesi DAVA TÜRÜ : Karşılıklı Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-davalı kadın tarafından her iki dava yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Davacı-davalı kadın evlilik birliğinin sarsılması sebebine (TMK m. 166/1) dayanarak boşanma davası açmış, davalı-davacı erkek ise terk sebebine (TMK m. 164) dayanarak birleşen boşanma davası açmıştır. Mahkemece davacı-davalı kadının tam kusurlu olduğu belirtilerek, davalı-davacı erkeğin birleşen boşanma davasının kabulüne, erkek lehine maddi ve manevi tazminata hükmedilmiş, davacı-davalı kadının boşanma davasının ise reddine karar verilmiştir....
Mutlak butlan sebebiyle evliliğin iptali davası, boşanma davası açısından bekletici sorun oluşturur. Mutlak butlan davasının sonucu beklenmeksizin, kadının açtığı boşanma davasının esasının incelenmesi doğru olmamıştır. O halde mahkemece yapılacak iş, mutlak butlan sebebiyle evliliğin iptali davasının sonucu beklenildikten ve boşanma davasının konusunun kalıp kalmadığının da mutlak butlan davasının sonucuna bağlı olduğu gözetildikten sonra, kadının boşanma davası hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar vermekten ibarettir. Bu yön nazara alınmadan yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir....
Bu maddeye dayanan boşanma davalarında, boşanma kararı için kusur araştırmasına lüzum yoksa da boşanmanın sonuçları düzenlenirken, daha önce açılıp reddedilen davada ve üç yıllık süre içerisinde ve ortak hayatın yeniden kurulamamasında tarafların gerçekleşen kusuru araştırılır. Ortada boşanmayı gerektirecek hiçbir neden bulunmadığı halde boşanma davası açıp bu davası reddedilen ve yasanın 166/4. maddesindeki boşanma sebebini yaratan tarafın kusurlu olduğu tartışmasızdır. Davacı daha önce boşanma davası açmış, davalı da karşılık boşanma davası açmış, her iki dava da reddedilmiştir. Böyle olunca davalı da boşanma sebebi yaratmış olmasından dolayı kusurludur. Ne var ki, kendi açtığı reddedilen davaya dayanan ve yaratılan boşanma nedeninden yararlanarak boşanma hükmünü elde eden davalı değil davacıdır....
III) davasının duruşmasında eşler arasında yapılan “boşanma düzenlemesi” konusunda hiçbir çekişme çıkmadan “Davanın kabulüne, Tarafların anlaşmalı boşanmalarına” karar verildiği ve kararın bu şekilde tefhim edildiği konusunda değerli çoğunluk ile aramızda “görüş birliği” vardır. Çekişme nedir?; Aile mahkemesi (=yoksa Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenen asliye hukuk mahkemesi) hâkiminin anlaşmalı boşanma davalarında taraflarca sunulan “boşanma düzenlemesini” uygun bulması şarttır. Hakim tarafların ve çocukların yararlarını dikkate alarak bu düzenlemede gerekli gördüğü “değişiklikleri” yapabilir. Mahkeme kendini tarafların yerine koyarak kişisel ilişki konusunda değişikliği “kendiliğinden” gerçekleştiremez. (Ömer Uğur GENÇCAN, Boşanma Hukuku, Yetkin Yayınevi, Ankara 2006, Kısaltma: GENÇCAN-Boşanma-2, s. 373) ÖZDEMİR’in ifadesine göre hakim kendi önerisini eşlere dayatamaz....
Gerçekleşen bu duruma göre, boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğu anlaşılmakla, kadın tarafından açılan boşanma davasının da kabulü gerekirken, reddi doğru değildir. Ancak, davacı-karşı davalı erkek tarafından açılan boşanma davasının kabulü ile verilen boşanma hükmü temyizin kapsamı dışında bırakılmak suretiyle usulen kesinleşmiştir. Bu durumda kadının boşanma davasındaki boşanma talebinin konusu kalmamıştır. O halde, bu husus gözetilerek kadının boşanma talebi hakkında '’konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına" şeklinde hüküm kurmak ve yargılama giderleri ile vekalet ücreti yönünden haklılık durumuna göre karar verilmek üzere hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir. 3- Davalı-karşı davacı kadının tazminat talepleri ile ilgili olumlu-olumsuz bir karar verilmemesi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Karşılıklı Boşanma - Ziynet Alacağı Taraflar arasındaki "boşanma" ve "karşı boşanma" davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davalı-karşı davacı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Tarafların karşılıklı boşanma davalarında yerel mahkemece verilen “davalı-karşı davacının davasının reddine, davacı-karşı davalının davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına” dair olan ilk hüküm; davalı-karşı davacının temyizi üzerine Dairemizin 11.09.2014 tarihli 2014/5613-17030 sayılı ilamıyla “davacı-karşı davalının da eşini evden kovduğu ve eve almadığı, bu duruma göre davalı-karşı davacı tarafından açılan boşanma davasının da kabulü gerektiğinden” bahisle bozulmuş; bozma sebebine göre, davacı-karşı davalının boşanma davası ve fer'ileri incelenmemiştir....
Boşanma davasının eki niteliğinde olan maddi ve manevi tazminatlar (TMK.md. 174/1-2) boşanma davası içinde istendiği ve boşanma kararı ile birlikte karara bağlandığı takdirde; bu şekilde kararlaştırılan tazminatlar boşanma kararının kesinleşme tarihinden itibaren muaccel (istenebilir) hale geleceğinden; talep halinde faiz başlangıcının da bu kesinleşme tarihi olması gerekir. Tazminatların, boşanma hükmünün kesinleşmesinden sonra bağımsız bir dava açılarak talep edilmesi halinde ise; faizin tazminata ilişkin dava tarihinden başlatılması gerekir. Somut olayda davacı kocanın boşanma davası ile birlikte manevi tazminat (TMK.md. 174/2) isteminde bulunmadığı, boşanma hükmünün kesinleşmesinden sonra eldeki davayı açarak ayrı bir davayla manevi tazminat isteminde bulunduğu dikkate alındığında, dava tarihi yerine , boşanma hükmünün kesinleşme tarihinden geçerli olarak yasal faize hükmedilmesi usul ve yasaya aykırıdır....
Bu durumda, davacı-davalının boşanma davasının reddine, davalı-davacının karşılık boşanma davasının kabulüne karar vermek gerekirken, deliller yanlış değerlendirilerek, davacı-davalının davasının kabulü, davalı-davacının karşılık boşanma davasının ve tazminat istemlerinin reddi doğru olmamıştır. Ne var ki, davacı-davalının boşanma davasının kabulü temyiz edilmeyerek kesinleşmiş olduğundan, yanlışlığa değinilmekle yetinmek gerekmektedir. Ancak, davalı-davacı, reddedilen boşanma davası, kusur belirlemesi ve reddedilen tazminat taleplerine ilişkin hükmü temyiz etmiştir. Taraflar arasındaki kusur durumu henüz kesinlik kazanmamıştır. Davanın açıldığı tarihte görevli olan aile mahkemesinin görevi devam etmektedir. Mevcut duruma göre davacı-davalı tam kusurlu, davalı-davacı kusursuzdur....