Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hakim, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetime ilişkin önlemleri alır." Buna göre davacının ayrı yaşamada, haklı olup olmadığının araştırılması ve “ayrı yaşamada haklılık” olgusunun kanıtlanması gerekir. Somut olayda, davalı eş tarafından davacı aleyhine boşanma davası açılmış, mahkemece bu davanın reddine karar verilmiştir. Davalı koca tarafından, boşanma davası açılmakla, davacı kadın ayrı yaşama hakkını kazanır. Boşanma davasının reddedilmesinden sonra, davalı kocanın birlikte yaşama konusunda girişimde bulunmadığı sürece, davacının ayrı yaşamada haklı olduğunun kabulü zorunludur....
Aynı yasanın 197.maddesine göre de; Eşlerden biri, ortak hayat sebebiyle kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru ciddi biçimde tehlikeye düştüğü sürece ayrı yaşama hakkına sahiptir.Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hâkim, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetimine ilişkin önlemleri alır. Somut olayda; dava tarihi olan 16.05.2014 tarihi itibariyle tarafların ayrı yaşamakta olduğu, davacının ayrı yaşamda haklı olduğu iddiası ile tedbir nafakası talep ettiği, davalı tarafından, ... Aile Mahkemesi' nde, 06.11.2014 tarihinde, davacı aleyhine boşanma davası açıldığı anlaşılmaktadır....
Karşı dava; otomobil ve ev eşyasından kaynaklanan katılma alacağı niteliğinde olup TMK.nun 239/son maddesi uyarınca aksine anlaşma yoksa, tasfiyenin sona ermesinden başlayarak katılma alacağına faiz yürütülmesi gerekmektedir. Mahkemece, karar tarihinden geçerli olarak faize hükmedilmesi gerekirken dava tarihinden geçerli olarak faiz yürütülmüş olması usul ve Yasaya aykırıdır. Davacı karşı davalı ... vekilinin taşınmaza ilişkin temyiz itirazlarına gelince; taşınmazın satın alınma tarihi dikkate alındığında, taraflar arasındaki dava; 743 sayılı TKM'nun 170. maddesi uyarınca mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde satın alınan taşınmazdan kaynaklanan katkı payı alacağı isteğine ilişkindir. Mahkemece yazılı gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de verilen karar dosya kapsamına uygun bulunmamaktadır....
Eldeki eşya davası, TMK.nun 178. maddesinde sayılan haklardan kaynaklanan alacak davası olarak nitelendirilmesi mümkün bulunmadığından somut olayda TMK.nun 178. maddesinde öngörülen zamanaşımı süresi uygulanamaz. Bu tür davalarda; eşyaların mevcut olduğu tespit edilmiş ise, uyuşmazlık mülkiyet hakkına dayandığından olayda zamanaşımı söz konusu olmaz. Bu bakımdan eşyaya ilişkin davalar, her zaman mal rejiminin sona ermesinden önce ya da sonra açılabilir. Yani mal rejiminin sona ermesi bu davalar için bir ön koşul oluşturmamaktadır. Dava konusu eşyaların aynen mevcut olmadığı tespit edildiği takdirde isteğin tazminata ilişkin olduğu kabul edilerek bu alacak hakkında BK.nun 125. maddesinin uygulanması gerekmektedir. Davacı vekili dava dilekçesinde ev eşyalarından dolayı fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere 10000 TL alacak talebinde bulunmuş olup dava ev eşyasından kaynaklanan alacak isteğine yöneliktir....
Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hakim, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetimine ilişkin önlemleri alır. Eşlerin ergin olmayan çocukları varsa hakim, ana ve baba ile çocuklar arasındaki ilişkileri düzenleyen hükümlere göre gereken önlemleri alır. Somut olayda, davacı dava dilekçesinde; kendisi ve müşterek çocuk için tedbir nafakası talep etmiş, mahkemece hükmün 1 numaralı bendinde davacının yoksulluk nafakası talebinin kısmen kabulüne şeklinde karar verilmiştir. Mahkemece, talep yoksulluk nafakası olarak isimlendirilmiştir. Eldeki davada talep edilen nafaka, dava dilekçesinin içeriğine göre, tedbir nafakası mahiyetindedir. Mahkemece nafaka türünün yanlış nitelendirmesi talebin esasını değiştirmez....
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ Davanın kabulüne, tarafların Türk Medeni Kanunu'nun 166/3. maddesi uyarınca boşanmalarına, müşterek çocuk ECE ÇELİK'in velayetinin davalı anneye verilmesine, velayeti davalı anneye bırakılan müşterek çocuk ile davacı babanın arasında şahsi ilişki tesisine, tarafların birbirlerinden maddi-manevi tazminat, iştirak-yoksulluk nafakası ve ziynet eşyasından kaynaklanan herhangi bir talepleri bulunmadığından, bu hususlarda karar verilmesine yer olmadığına, müşterek çocuğun eğitim hayatına başlayacağı zaman olan 2024 yılı Eylül ayından itibaren başlamak üzere her yıl eğitim ücretinin (okuldan alınacak fatura bedeli üzerinden) davacı ve davalı tarafından yarı yarı olacak şekilde karşılanacağının tespitine, tarafların ev eşyalarının tamamının davalıya bırakılacağının tespitine, müşterek konut olarak kullanılan ve davalı adına kayıtlı Diyarbakır İli, Kayapınar İlçesi, Kayapınar Mahallesi 626 ada 9 Parsel A Blok 6....
Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hâkim, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetimine ilişkin önlemleri alır.Eşlerden biri, haklı bir sebep olmaksızın diğerinin birlikte yaşamaktan kaçınması veya ortak hayatın başka bir sebeple olanaksız hâle gelmesi üzerine de yukarıdaki istemlerde bulunabilir.Eşlerin ergin olmayan çocukları varsa hâkim, ana ve baba ile çocuklar arasındaki ilişkileri düzenleyen hükümlere göre gereken önlemleri alır (TMK m.197). Buna göre davacının ayrı yaşamada, haklı olup olmadığının araştırılması ve "ayrı yaşamada haklılık" olgusunun kanıtlanması gerekir. Toplanan delillerden; davalı erkeğin güven sarsıcı davranışlarda bulunduğu ve evlilik birliğinden kaynaklanan görevlerini yerine getirmediği anlaşılmaktadır. Kadının tedbir nafakası davası yönünden Türk Medeni Kanununun 197. maddesi koşulları oluşmuştur....
Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hâkim, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetimine ilişkin önlemleri alır.Eşlerden biri, haklı bir sebep olmaksızın diğerinin birlikte yaşamaktan kaçınması veya ortak hayatın başka bir sebeple olanaksız hâle gelmesi üzerine de yukarıdaki istemlerde bulunabilir.Eşlerin ergin olmayan çocukları varsa hâkim, ana ve baba ile çocuklar arasındaki ilişkileri düzenleyen hükümlere göre gereken önlemleri alır (TMK m.197). Buna göre davacının ayrı yaşamada, haklı olup olmadığının araştırılması ve "ayrı yaşamada haklılık" olgusunun kanıtlanması gerekir. Toplanan delillerden; davalı erkeğin evlilik birliğinden kaynaklanan sorumluluklarını yerine getirmediği, davacı kadınla birlikte yaşamaktan kaçındığı, müşterek konutu terkettiği ve evi terk etmekte haklılığını kanıtlayamadığı, bu nedenle kadının ayrı yaşamakta haklı olduğu anlaşılmaktadır....
Birlikte yaşamaya ara verilmesi “haklı bir sebebe dayanıyorsa” hâkim, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetimine ilişkin önlemleri alır.” Madde metninde ayrı yaşam için “haklı nedene” ayrı bir önem atfedilmiştir. Mahalli Mahkeme gerekçeli kararının 3. sayfasının 5. bendinin son bölümünde; “... bu şartlar alıtnda davacının kendi isteği ile müşterek evden ayrıldığı ve kendi isteği ile de babasının evinde kalmaya devam ettiği anlaşılmakla davacının ayrı yaşamakta haklı olduğu ispatlanamadığı kabul edilmiş ve davanın reddine karar vermek gerekmiştir.”...
Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hakim, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetimine ilişkin önlemleri alır. Tedbir nafakasında eşlerin birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıkları ile katkıda bulunmaları gerekir ( TMK md. 186/son ). Davacı eşin ekonomik durumunun davalı ( kocadan )daha iyi olması ya da aynı olması, davalı kocayı tedbir nafakası yükümlülüğünden kurtarmaz. Ancak, hükmedilecek nafakanın miktarını tayinde bu husus dikkate alınmak zorundadır. Böylece "hakkaniyet" ilkesine uygun bir nafaka tespit edilebilir ( TMK. md. 4 ). Öyle ise mahkemece, yukarıdaki ilke ve esaslar gözetilerek davacı kadın yararına uygun bir nafakaya karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir....