Alacağın miktarının belli olmaması halinde, alacaklının bütün istemlerini karşılayacak şekilde taşınmazın güvence altına alacağı üst sınır taraflarca belirtilir.” Kesin borç ve üst sınır ipoteği ayrımı, ipotekle alacak arasındaki ilişkinin yoğunluğu esas alınmak suretiyle yapılmıştır. İpotek tesis edilirken alacağın miktarının belirli ve borcun mevcut olması kaydıyla ipotek miktarı dışında faiz ve takip giderlerinin de rehin teminatından yararlanacağının öngörülmüş olması halinde, tarafların anapara ipoteği kurmak istedikleri kabul edilebilir. Rehin sözleşmesinde ipoteğin alacağa bağlı olarak limitli tesis edildiği hallerde üst sınır ipoteği olduğu kabul edilmelidir. İpoteğin kesin borç veya üst sınır ipoteği olması yapılacak takibin türü bakımından önem taşımaktadır. Kesin borç ipoteğinde temel ilişkiden(borç ilişkisinden ) doğan bir alacak teminat altına alınmaktadır....
Somut olayda, ipotek akit tablosundaki açıklamalardan ipotek işleminin doğmuş ve doğacak tüm borçlar için limit belirtilmek suretiyle üst sınır ipoteği olarak tesis edildiği anlaşılmaktadır. Üst sınır ipoteğinde limit fazlası alacak için alacaklı tarafından ayrıca takip yapılarak haciz konulmadığı sürece, üst sınır limitinden fazla pay ayrılamaz. Diğer anlatımla, üst sınırı aşan alacaklar, teminattan faydalanmazlar ve adi alacak olarak kalırlar. Buna karşın üst sınır ipotek limitine kadar olan alacak ve fer'ileri toplamı için ayrı bir takibe ve hacze gerek bulunmamaktadır. Şu halde şikayetçi bankanın üst sınır ipotek limiti dahilinde kalan asıl alacakları ve fer'ileri toplamı için ayrı bir icra takibi yapıp haciz koydurmasına gerek kalmaksızın, alacağının ilk sırada ödenmesinin mümkün bulunduğunun kabulü gerekir. Yine İİK'nın 138. maddesi uyarınca sıra cetveli, alacağın satış tarihindeki ulaştığı miktar dikkate alınarak düzenlenir....
Dava konusu uyuşmazlık; davacı abonenin elektrik tüketim faturalarında kayıp-kaçak bedeli istenip istenemeyeceği noktasında toplanmaktadır. Kayıp-kaçak miktarı, dağıtım sistemine giren enerji ile dağıtım sisteminde tüketicilere tahakkuk ettirilen enerji miktarı arasındaki farkı göstermektedir. Yani, kayıp-kaçak bedeli elektrik sisteminde ortaya çıkan teknik ve teknik olmayan kaybın maliyetinin kayıp-kaçak bedeli oranları ölçüsünde karşılanabilmesi amacıyla belirlenen bir bedeldir....
Asıl davada davacı, maliki olduğu 175 ada 41 parsel sayılı taşınmazından, davalı kurumun doğalgaz boru hattı geçirdiğini,kamulaştırma kararı doğrultusunda 2003 yılı Ekim ayında doğalgaz boru hattı döşendikten sonra , borunun üst kısmı kapatılarak yeniden tarım yapmaya elverişli hale getirilmediğini,taşınmaz üzerinde irtifak hakkı dolayısıyla tarım yapılmasına olanak verecek şekilde eski hale getirilmemesi ve borunun döşenmesi sırasında kamulaştırma koridorunun fazlasıyla dışına çıkılarak taşınmazın büyük bir kısmına harfiyat almak ve artığını bırakmak suretiyle zarar verildiğini ileri sürerek taşınmazdan ürün elde edilemeyen 2004, 2005, 2006, 2007 ve 2008 yılına ilişkin olmak üzere fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 8.000 TL’nin yasal faizi ile birlikte davalıdan alınmasına ve taşınmazın eski hale getirilmesine,olmadığı takdirde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla eski hale getirme bedeli olarak 2000 TL’nin yasal faizi ile birlikte davalıdan alınmasına, birleştirilen...
Karar dosyasındaki davanın davacısı da bu sözleşme çerçevesinde üçüncü kişi konumunda olup İHDS'nin 7.4 ve 7.6 maddeleri gereğince davacının icra takibi nedeniyle ödediği miktardan İHDS'nin imzalandığı tarihten öncesine ilişkin aydınlatma bedeli yönünden davalıdan rücuen talep ve dava hakkı bulunmaktadır. Öte yandan, hisse Satış Sözleşmesi'nin 9.4. maddesinde "...İşletme Hakkı Devir Sözleşmesindeki hükümler saklı kalmak kaydıyla", 22. maddesinin f bendinde "Alıcı ihale konusu hisseleri devir aldığı tarihten önceki döneme ilişkin olarak İşletme Hakkı Devir Sözleşmesindeki hükümler saklı kalmak kaydıyla..." hükümleri yer almaktadır. Anılan hükümler gözetildiğinde Hisse Satış Sözleşmesi karşısında İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi'nin öncelikle uygulanacağı anlaşıldığından davalı vekilinin bu hususa yönelik savunmalarına Dairemizce itibar edilmemiştir....
Birleşen davada davacı vekili, davalı şirketin sahibi olduğu taşınmaz üzerinde davacı şirket yararına 22.03.2006 tarihinden geçerli olarak ve bedeli peşin ödenmiş şekilde 15 yıl süreli intifa hakkı tesis edildiğini, bu borcun teminatı olmak üzere aynı taşınmaz üzerine 26.12.2006 tarihinde 400.000 TL bedelli ipotek kurulduğunu ve taşınmazda yüksek miktarlı yatırımlar yapıldığını ancak Rekabet Kurulu kararı ile intifa hakkı bakımından 5 yılı aşan süreler bakımından muafiyet koşullarının ortadan kalkacağının kararlaştırıldığını, bu sebeple davalıya peşin ödenen intifa bedelinin geçersiz kılınan süresine ait kısma ilişkin güncellenmiş bedel olan 524.374,47 TL'nin, taşınmazdaki istasyonun inşa ve iyileştirilmesi işlerinde kullanılmak amacıyla ödenen primlerin geçersiz kılınan süresine ait kısma ilişkin güncellenmiş bedeli olan 283.521,99 TL'nin ve son olarak kalıcı yatırımların işlememiş süreye rastlayan kısmına yönelik güncellenmiş bedeli olan 16.865,91 TL olmak üzere toplam 824.762,37 TL'nin...
Yürütülmesinde Geçiş Hakkına Dair Yönetmelik'te işletmecilerden talep edilebilecek ücretler arasında yalnızca geçiş hakkı bedeli zikredilerek altyapı katılım bedeli ve güzergah bakım bedeli altında herhangi bir ücret kalemine yer verilmemesine karşın Yönetmeliğin 4. maddesinin 1. fıkrasının "c" bendinde altyapı katılım bedeli, "d" bendinde güzergah bakım bedeli tanımlanarak, Yönetmeliğin 9. maddesi ve 15. maddesi ile 19. maddesinin 1. fıkrasında işletmecilerden geçiş hakkı bedeli dışında altyapı katılım bedeli ile güzergah bakım bedeli adı altında iki farklı ücret kalemi alınması hususunda düzenleme yapıldığı görüldüğünden, dayanak Kanun ve yönetmelik hükümlerine aykırı biçimde ve anılan yasal düzenlemelerde yer verilmeyen bir kısım ücret kalemlerini ihdas eder şekilde düzenlendiği anlaşılan hükümlerde hukuka uygunluk bulunmadığı; Dava konusu Yönetmeliğin "Ücret tarifesi" başlıklı 19. maddesinin 3. fıkrası yönünden; anılan fıkrada yapılan düzenleme ile eski ve yeni altyapılar için belirlenen...
İnceleme konusu karar, üst hakkı bedeli alcağının tahsili istemine ilişkindir. Bu durumda Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu İş Bölümü kararına göre, belirgin biçimde Dairemizin inceleme alanı dışında kalmakta ve niteliği bakımından Yargıtay 14. Hukuk Dairesi Başkanlığı'nın görevi içine girmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden ötürü 6644 Sayılı Kanun'un 2.maddesi ile değişik 2797 Sayılı Yargıtay Kanunu'nun 60.maddesi gereğince dosyanın görevli Daire belirlenmek üzere Yargıtay Hukuk İş bölümü İnceleme Kurulu'na gönderilmesine, 04/05/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Bu haliyle ipotek, azami meblağ (üst sınır ipoteği) ipoteğidir. Türk Medeni Kanununun 851 ve 881. maddelerinde ifadesini bulan azami meblağ (üst sınır) ipoteğinde alacağın ulaşacağı miktar önceden belirsiz olduğundan taşınmazın ne miktar için teminat teşkil edeceği ipotek akit tablosunda gösterilen limitle sınırlanabilir. Türk Medeni Kanununun 875.maddesinde belirtilen ve ipotekle teminat altına alınan ana borç, gecikme faizi, icra takip giderleri ve taraflarca kararlaştırılan eklentilerden oluşan borcun toplam miktarının bu limiti aşması olanaklı değildir. HGK.nun 1989/11-294 E. – 1989/378 K. ve 24.05.1989 tarihli kararında da yukarıdaki kural benimsenmiştir. Bu kural uyarınca üst sınır ipoteğinde alacak bakımından bir üst sınır tespit edilerek teminatın kapsamı saptanmaktadır. Bu şekilde rehin edilen alacağın tutarı değil, ipotekli gayrimenkulün sorumlu olduğu üst miktar belirlenmektedir....
Uyuşmazlık, davacının ödediği bedeli davalıya rücu edip edemeyeceğine ilişkindir. Eldeki davanın tarafları arasında, dava dışı işçiye karşı üst işveren-alt işveren ilişkisi olduğu İş Mahkemesinde yapılan yargılamada kabul edilmiştir. Davacıda, kesin olarak verilen mahkeme kararına dayalı olarak icra takip dosyasına ödeme yapmıştır. Taraflar arasında üst işveren-alt işveren ilişkisi olduğuna yönelik kesin olarak verilen mahkeme kararı elde ki dava yönünden bağlayıcı olup, mahkememizce taraflar arasında üst işveren-alt işveren ilişkisi olup olmadığına yönelik tahkikat yapılmasına gerek görülmemiştir. Açılan dava, davacı tarafından dava dışı işçiye ödenen işçilik alacaklarının, davalıdan rücuen tahsiline ilişkin olduğu için uyuşmazlık, Yargıtay (Kapatlan) 23. Hukuk Dairesi ve Yargıtay 6. Hukuk Dairesince benimsenen genel ilkelere göre çözümlenmelidir....