Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/70 Esas sayılı dosyasının kesinleşmesinin üzerinden 2 yıllık süre geçmiş olmakla zamanaşımı gerçekleştiğini, zapta karşı tekeffül hükümlerinin uygulanmasının koşullarının da bulunmamakla birlikte, zapta karşı tekeffül hükümleri yönünden de zamanaşımının gerçekleştiğini, haksız fiil hükümleri de dikkate alındığında zamanaşımının yine gerçekleştiğini, zaman aşımı nedeniyle de davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, açıklanan ve resen belirlenecek nedenlerle davalı tarafın istinaf taleplerinin esastan kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesi halinde de yargılama giderlerinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir....

Bu hal satıcının zabta karşı tekeffül sorumluluğuna değil, ayıba karşı tekeffül sorumluluğuna yol açar. Kamu hukukuna dayanan bir sınırlamanın varlığı; örneğin, ithal edilen bir aracın ithalatında problem olması hukuki ayıp olarak kabul edilebilir. Ancak bu ayıbın sözleşmede yarar ve hasarın alıcıya geçmesi anında satılanda var olması, mevcut ayıbın gizli olması ve o malın değerini veya kullanım amacını ciddi surette azaltması veya kaldırması gereklidir. Satıcının bu yükümlülüğünün ortaya çıkması için alıcının satılanı muayene etmesi ve iddia olunan ayıpları satıcıya ihbar etmesi gereklidir. Bunun aksine davranan alıcının ayıba karşı tekellüf hükümlerinden faydalanma olanağı yoktur. Ayıba karşı tekeffül borcuna ait 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 219 ila 226. maddeleri arasında belirtilen koşullarının gerçekleşmesiyle, alıcı aynı Kanunun 227 ve devamı maddeleri kapsamında kendisine tanınan seçimlik haklarını satıcıya karşı kullanabilecektir....

    Mahkemece, tekeffül koşullarının oluşmadığı, ancak davacının satış bedelinden indirim yapmak suretiyle ayıp kabul ettiği, bu nedenle alıcı lehine ayıba karşı tekeffül hükümlerinden yararlanma hakkını elde ettiği, çikolatalardaki ayıbın açık ayıp olduğu, alıcının sözleşmeyi feshetme hakkının bulunmadığı, satış bedelinden indirim isteyebileceğini, Hıfzısıhha Enstitüsü raporunda tespit edildiği gibi çikolataların bozuk olması nedeni ile hiçbir ekonomik değeri olmadığı, poşetlerin ise çikolatalardan bağımsız ekonomik değerlerinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, 14.10.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi....

      A.Ş'ye satışına ilişkin hisse satış sözleşmesinin ÖİB ile davacı arasında imzalandığını, davanın haksız, yersiz ve hukuki dayanaksız olduğunu, öncelikle kesin hüküm ve derdestlik itirazında bulunduklarını, alacağın zamanaşımına uğradığını, sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak davasının mülga 818 sayılı BK'nin 66. maddesi gereği 1 yıllık zamanaşımı süresinde açılması gerektiğini, özelleştirmenin ÖİB tarafından gerçekleştirildiğinden davanın husumet yönünden reddi gerektiği, Özelleştirme İdaresi ile davacı arasında imzalanan hisse satış sözleşmesinin "Alıcının Taahhütleri" başlıklı 9.3 ve 9.4 maddeleri gereğince, fiili devir aşamasında bilanço çalışmaları yapılarak devre esas bilanço belirlendiğinden dolayısıyla geçmişe yönelik borç ve alacak işlemleri kesinleştirildiğinden davacının geçmiş yıllara ilişkin olarak müvekkili kurumdan herhangi bir talepte bulunmasının mümkün olmadığını, ihale şartnamesinin 22/d maddesinde hisselerin devrinin gerçekleşmesinin ardından ayıba karşı tekeffül hükümleri...

        Ayıba karşı tekeffüle ilişkin kuralların uygulanabilmesi için satıcının kusurlu olması şart değildir. Gerçekten de BK’nın 194. maddesinin ikinci fıkrası hükmüne göre satıcı, ayıpların varlığını bilmese bile onlardan sorumludur. Ancak satıcının ayıptan sorumlu tutulabilmesi alıcı satım anında malın ayıplı olduğunu bilmemelidir. Ayıbı bilen veya bilmesi gereken alıcı, satıcı ayrıca garantide bulunmamış ise ayıp hükümlerine dayanamaz. Bu konu BK’nın 197. maddesinde “Bayi, müşterinin bey'i zamanında malumu olan ayıptan mesul olmadığı gibi mebii kâfi derecede muayene etmekle fark etmiş olacağı ayıptan da ancak bunun mevcut olmadığını temin etmiş ise mesul olur.” şeklinde düzenlenmiştir. Buna göre alıcı gizli ya da açık ayıbı bilerek alıyorsa ayıba karşı tekeffül hükümlerine başvuramaz. 23. Ayıba karşı tekeffül şartlarının gerçekleşmesi durumunda alıcıya BK’nın 202 ve devamı maddelerinde seçimlik haklar tanınmıştır....

          Keza, 28.06.2013 günlü Hisse Satış Sözleşmesi'nin 9.... maddesinde de “alıcının, basiretli bir tacir gibi davranmak suretiyle” ...... şirketlerin sözleşme tarihi itibariyle mevcut ve fiziki durumunu bilerek hisseleri devir ve teslim aldığı, şirketler hakkında kendisine verilen bilgilerin gerçek durumu yansıtmadığı veya benzer iddiaları ileri süremeyeceği, hisselerin devrinin gerçekleşmesinin ardından, ayıba ve zapta karşı tekeffül hükümleri başta olmak üzere yürürlükteki mevzuat kapsamında herhangi bir fiili veya hukuki nedene dayanarak talepte bulunamayacağı .....” hükmü karşısında da davalının sorumluluğundan söz edilmesi mümkün değildir. Diğer taraftan 28.06.2013 günlü sözleşmenin 9.4 maddesinde düzenlenen “şirketlerde yapılmış olan her türlü işlemden kaynaklanan borç ve yükümlülüklerden, kayıtlara intikal etmemiş olsa dahi şirketlerin sorumlu olduğu, bu hususlarda alınmış karar ve yapılmış sözleşmelerle ilgili olarak alıcının ve şirketlerin idare ve ...'...

            Başkanlığı'nca hisse devir sözleşmesi kapsamında özelleştirildiğini, gerek ihale şartnameleri gerek İHDS hükümlerine göre davacının geriye dönük alacak talebinde bulunamayacağını, devir tarihi itibariyle borç ve alacak devri yapıldığını, kendilerine ihbar edilmediğinden yargılama gideri ve faizden sorumlu tutulamayacaklarını savunarak davanın reddini istemiştir....

              Burada hemen belirtilmelidir ki, yüklenicinin eseri meydana getirerek teslim borcundan sonra bunların yerini ayıba karşı tekeffül borcu alır. Bir tanımlama yapmak gerekirse yüklenicinin ayıba karşı tekeffül borcu demek onun eserin teslim borcunun tamamlayıcısı olarak meydana getirdiği eserde teslimden sonra ortaya çıkan ayıp ve eksiklikleri üstlenme borcu demektir. Değişik bir anlatımla söylemek gerekirse, eser teslim olunsa dahi fen ve sanat kurallarına uygun yapılmamış ve bu haliyle iş sahibinin beklentilerini karşılar özellikleri taşımıyorsa bunun sonuçlarına yüklenici, ayıba karşı tekeffül borcu nedeniyle katlanmalıdır. Aslında arsa sahibine teslim edilmiş eserin arsa sahibinden kaykanlanmayan nedenlerle, deprem gibi bir sebebe bağlı olarak yıkılıp yok olması ile eserin (binanın) hiç teslim edilmemesi arasında fark yoktur. Yeter ki, yıkım arsa sahibinden kaynaklanmayan nedenlerden meydana gelmiş olsun....

                Mahallesi 10033 ada 1 parsel (eski 731 ada 5 parsel) sayılı taşınmazın tapu kaydının mahkeme kararı ile iptali nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca Hazineden, zapta karşı tekeffül hükümleri gereğince de diğer davalılardan tazminini talep etmiştir. II. CEVAP 1. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımı yönünden ve 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesinin şartları oluşmadığından reddine karar verilmesi gerektiğini ileri sürmüştür. 2. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkil idareye husumet yöneltilemeyeceğini, davanın zamanaşımı süresinin dolduğunu, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 214 üncü madde şartlarının oluşmadığını, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini ileri sürmüştür. 3....

                  Bu durumda mahkemece, zapta karşı tekeffül hükümleri uygulanarak davacının gerçek ve güncel müspet zararına hükmedilmesi yönündeki kararı sonucu itibariyle usul ve yasaya uygun olup, direnme kararı yerindedir..."hususları vurgulanmıştır. Yine ayın konuda 5.Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 23.06.2020 tarih ve 2020/2041 Esas, 2020/3299 Karar sayılı ilamında ise ".BK'nun 189. maddesinin birinci bendinde, "satıcı, satılan şeyin bir üçüncü şahıs tarafından satımın akdi zamanında mevcut bir hak sebebi ile tamamen veya kısmen zaptedilmesinden alıcıya karşı mes'ul ve zamindir." yazılıdır. Madde metninden de açıkça anlaşılacağı gibi mevcut ayıp ister subjektif bir haktan, isterse objektif bir hukuk kuralından doğmuş olsun satıcı, devrini taahhüt edip gerçekleştirdiği hakkın kendi malvarlığında mevcut olduğu yönünü de zamindir. Devredilen hak, herhangi bir nedenle devri taahhüt edilen hakka uygunluk göstermiyorsa satıcı bundan sorumludur....

                  UYAP Entegrasyonu