Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Dava, zapta karşı tekeffül hükümleri çerçevesinde sözleşme bedelinin iadesi istemine ilişkindir. Mahkemece, tapu devri sırasında taşınmazı 100,00 TL ye satın aldığını belirten davacının, dava dışı mirasçının açtığı önalım davasında resmi satış sözleşmesinde satış bedeli olarak gösterilen bu bedelin adına depo edilmiş olması da gözetilerek kendi muvazaasına dayanıp bu bedelden fazlasını isteyemeyeceği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Borçlar Kanunu m.237, Medeni Kanun m. 706/1, Tapu Kanunu m.26 ve Noterlik Kanunu m.60/3,89. maddelerindeki açık düzenlemeler ile taşınmaz satışının geçerli olması sözleşmenin resmi şekilde yapılması şartına bağlanmıştır. Bu mevzuat hükümleri gereğince kural olarak tapulu taşınmazlara ilişkin harici satış sözleşmeleri geçerli olmayacaktır. Ne var ki, harici sözleşmeye ek olarak resmi devrin gerçekleşmesi halinde sözleşmenin de artık geçerlilik kazanacağı yerleşik Yargıtay uygulamaları ile sabittir....

    Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir. 1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir. 2- Davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; dava, işletme hakkı devir sözleşmesinden kaynaklanan rücuen alacak istemine ilişkin olup, mahkemece, davacının ihbar yükümlülüğünü yerine getirmediği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Ancak tarafın, davayı üçüncü kişiye ihbar etmemiş olması, üçüncü kişiye karşı olan rücu hakkının düşmesini gerektirmez. Yalnız, kendisine karşı rücu davası açılan üçüncü kişi (davalı), davacının birinci davayı iyi takip etmediği için(yani kusuru nedeniyle) kaybettiğini ispat ederek, kendisine karşı açılan rücu davasının kısmen veya tamamen reddini sağlayabilir. Yani, davayı ihbar etmemiş olan taraf, her türlü kusurundan sorumludur....

      "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ Uyuşmazlık, taraflar arasındaki satış sözleşmesinden (araç satış sözleşmesi) kaynaklanan ayıba karşı tekeffül hükümleri gereğince tazminat istemine ilişkindir. 14.02.2011 gün ve 27846 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 09.02.2011 gün ve 6110 sayılı bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair Kanunun 8.maddesiyle Yargıtay Yasasının 14.maddesinde yapılan değişiklik uyarınca 01.03.2014 tarihinden itibaren uygulanmaya başlanan iş bölümü kararının Yüksek 13.Hukuk Dairesi için Borçlar Kanunun ikinci kısmında yer alan sözleşmelerden (istisna akdi hariç akdin muhtelif nevilerinden) kaynaklanan davalar bakımından Sulh ve Asliye ayrımının yapılmadığı ve incelemenin bu nedenlerle Yüksek 13.Hukuk Dairesince yapılacağından uyuşmazlık konusu dosyanın temyiz incelemesi Dairemizin görevi dışındadır....

        Ayıba karşı tekeffül borcuna ait BK.'nun 219 ila 226. maddeleri arasında belirtilen koşullarının gerçekleşmesiyle, alıcı aynı Kanunun 227 ve devamı maddeleri kapsamında kendisine tanınan seçimlik haklarını satıcıya karşı kullanabilecektir. Yukarıda açıklanan nedenlerle; ayıba karşı tekeffül hükümlerinin satıcı ile alıcı arasındaki hukuki işlemlerde uygulanabileceği, davalı ... A.Ş. tarafından davacı şirkete doğrudan bir satışın sözkonusu olmadığı, yani davacı şirket ile davalılardan ilk satıcı ... A.Ş. arasında sözleşme ilişkisi bulunmadığından ve davalı ... A.Ş.'nin satıcı ve üretici firma olmamasından dolayı ayıba karşı tekeffül sorumluluğu bulunmadığından bu davalı hakkında açılan davanın pasif husumet ehliyeti yokluğundan reddi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır. Yine davalı ithalatçı ...A.Ş'ye yönelik ayıba karşı tekeffül hükümlerine dayalı olarak sorumluluğu cihetine gidilemeyeceği, zira davalı ......

          Keza, 29/05/2013 günlü Hisse Satış Sözleşmesi'nin 9.3 maddesinde de “alıcının, basiretli bir tacir gibi davranmak suretiyle” ...... şirketlerin sözleşme tarihi itibariyle mevcut ve fiziki durumunu bilerek hisseleri devir ve teslim aldığı, şirketler hakkında kendisine verilen bilgilerin gerçek durumu yansıtmadığı veya benzer iddiaları ileri süremeyeceği, hisselerin devrinin gerçekleşmesinin ardından, ayıba ve zapta karşı tekeffül hükümleri başta olmak üzere yürürlükteki mevzuat kapsamında herhangi bir fiili veya hukuki nedene dayanarak talepte bulunamayacağı .....” hükmü karşısında da davalının sorumluluğundan söz edilmesi mümkün değildir. Diğer taraftan 29/05/2013 günlü sözleşmenin 9.4 maddesinde düzenlenen “şirketlerde yapılmış olan her türlü işlemden kaynaklanan borç ve yükümlülüklerden, kayıtlara intikal etmemiş olsa dahi şirketlerin sorumlu olduğu, bu hususlarda alınmış karar ve yapılmış sözleşmelerle ilgili olarak alıcının ve şirketlerin idare ve ...'...

            Yönetim Hizmetleri A.Ş'ye satıldığını, davacı da aracı davadışı ... yönetim hizmetleri a.ş'den ikinci el olarak satın aldığını, müvekkili şirket aracın satıcısı olmadığından türk borçlar kanununda satıcı için öngörülen ayıba karşı tekeffül borcundan sorumlu tutulması mümkün olmadığını belirterek müvekkiline husumet yöneltilmesini haklı gösterecek koşullar oluşmadığından davanın pasif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddini, dava konusu aracın ayıplı olmadığını, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE : Davacı dava dilekçesi ile 2 el olarak satın aldığı aracın ayıplı olmasından dolayı uğradığı zararın tazminin ithalatçı firmadan talep etmektedir. Davalı olarak dava dilekçesinde ... Oto....

              BK’ nun 189. maddesinde; satıcının, satılan şeyin bir üçüncü şahıs tarafından satım akdi zamanında mevcut bir hak sebebi ile tamamen veya kısmen zaptedilmesinden alıcıya karşı mes’ul ve zamin olacağı açıkça hüküm altına alınmıştır. Bu hükme göre ayıp ister subjektif bir haktan, ister objektif bir hukuk kaidesinden doğsun, satıcı, devrini kabul ve taahhüt ettiği hakkın kendi malvarlığında mevcut olduğu yönünü de zamindir. Bu nedenle, devredilen hak, herhangi bir sebepten, devri taahhüt edilen hakka uygunluk göstermiyorsa, satıcı sorumludur. Davacının 3. kişilere yaptığı ödemenin satıcının sorumluluğu ilkeleri doğrultusunda yaptığı anlaşılmaktadır. Davalı, zapta karşı tekeffül hükümlerine göre davacının üçüncü kişilere yaptığı ödeme nedeniyle davacıya karşı sorumludurlar....

                Keza, 28.06.2013 günlü Hisse Satış Sözleşmesi'nin 9.3 maddesinde de “alıcının, basiretli bir tacir gibi davranmak suretiyle” ...... şirketlerin sözleşme tarihi itibariyle mevcut ve fiziki durumunu bilerek hisseleri devir ve teslim aldığı, şirketler hakkında kendisine verilen bilgilerin gerçek durumu yansıtmadığı veya benzer iddiaları ileri süremeyeceği, hisselerin devrinin gerçekleşmesinin ardından, ayıba ve zapta karşı tekeffül hükümleri başta olmak üzere yürürlükteki mevzuat kapsamında herhangi bir fiili veya hukuki nedene dayanarak talepte bulunamayacağı .....” hükmü karşısında da davalının sorumluluğundan söz edilmesi mümkün değildir....

                  ın davaya dahil edilmemiş olması ve sonradan vefat etti ise mirasçılık belgesi dosya kapsamına sunulmadan ve mirasçıları davaya dahil edilmeden yargılamanın bitirilmiş olmasının usule aykırı olduğunu, davalı murislerin zapta karşı tekeffüle konu satışa ilişkin verdikleri vekaletnamenin, dava konusu satıştan önce başka satışa da konu olduğundan, aslında dava konusu satışın hükümsüz olduğunu, vekilin yaptığı ilk satıştan sonraki satışların müvekkileri açısından sonuç doğurmayacağını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir. C. Gerekçe 1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme Uyuşmazlık, zapta karşı tekeffül nedeniyle tazminat istemine ilişkindir. 2. İlgili Hukuk 1.Dava konusu uyuşmazlık bakımından dava tarihinde yürürlükte olan mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 189 uncu maddesinde; "Bayi, satılan şeyin bir üçüncü şahıs tarafından bey'in akdi zamanında mevcut bir hak sebebi ile tamamen veya kısmen zaptedilmesinden müşteriye karşı mesul ve zamındır....

                    ayıba karşı tekeffül hükümlerine göre TBK'nın 227.maddesi gereğince talepte bulunabilecek olması, sözleşmenin tarafı olmayan ve araç maliki olmayan davacı T1 ayıba karşı tekeffül hükümlerine göre talepte bulunamayacak olması sebebiyle davacının, hakkında başlatılan icra takibinden dolayı borçlu olmadığı kanaatine varılmakla davanın kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıda yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuştur." şeklindeki gerekçelerle davanın kabulü ile Rize İcra Müdürlüğü'nün 2019/6916 Esas sayılı dosyası bakımından davacının 28.000,00 TL asıl alacak ve 48,33 TL işlemiş faiz olmak üzere 28.048,33 TL alacak sebebiyle borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir....

                    UYAP Entegrasyonu