Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

a satıldığı ve 23.11.2008 tarihinde araca Emniyet tarafından change oto olması nedeniyle el konulduğu, taraflar arasındaki sözleşmede bu yönde bir hüküm bulunmasa dahi satıcının kanundan kaynaklanan ayıba ve zapta karşı tekeffül sorumluluğunun bulunduğu ve bunun kusura dayanmayan bir sorumluluk türü olduğundan satıcının, aracın alıcının elinden alınmasından kaynaklanan zararını karşılamakla yükümlü olduğu, birleşen 2011/292 E. sayılı dosya davalısı .....'nin satım sözleşmesinde taraf olduğuna dair herhangi bir belge ya da bilgisinin olmadığı, sözleşmesel garantisinin de bulunmadığı gerekçeleriyle asıl ve birleşen 2009/327 E. sayılı davaların kabulüne; birleşen 2011/292 E. sayılı dosyada davacının davalı ... ....'ye karşı açtığı davanın husumetten reddine, davalı ...'a karşı açtığı davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm ... vekili ve ... vekili tarafından temyiz edilmiştir. Asıl davada davacı ..., davalı ....'nden satın aldığı araca Emniyet tarafından el konulması sonucu .....'...

    Mahkemece yeniden seçilecek uzman bilirkişi kurulundan, araç üzerinde teknik inceleme yapılarak ve davacı iddialarına yönelik değerlendirmeleri içeren yeni bir rapor alınması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yetersiz bilirkişi raporuna dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine,12.01.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi. ....

      Mahkemece; dava konusu araç kaydına Trabzon Cumhuriyet Başsavcılığının 2012/11651 Hazırlık sayılı dosyasından çalıntı şerhi konulduğu, aracın henüz zaptedilmediği, ceza yargılamasının devam ettiği, zabtedilmeyen araç için zapta karşı tekeffül davasının açılamayacağı, zapt gerçekleştiğinde davacının bu davayı açabileceği, bu aşamada bu davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm süresi içerisinde davacı tarafça temyiz edilmiştir. Satım sözleşmesinde satıcının zapta karşı sorumluluğunu düzenleyen Türk Borçlar Kanununun 214. maddesine göre; “ Satış sözleşmesinin kurulduğu sırada var olan bir hak dolayısıyla, satılanın tamamı veya bir kısmı bir üçüncü kişi tarafından alıcının elinden alınırsa satıcı, bundan dolayı alıcıya karşı sorumlu olur.”...

        A.Ş. vekili, davacının hukuki dayanak olarak belirttiği zapta/ayıba karşı tekeffül hükümleri gereği aracın satım tarihi olan 22.07.2010 nazara alındığında BK 231. maddesi uyarınca talebin zamanaşımına uğradığını, aracın el konulmasına sebep olarak gösterilen hususların hiçbirisinin davalı firma ile ilgisi bulunmadığını, dava konusu aracın ÇiftKurtlar Grubuna bağlı Çeltur Oto. San. Tic. Ltd. Şti. isimli firmadan 21.05.2007 tarihinde 150.030.-TL bedelle satın alındığını, aracın Çiftkurtlar Mcv Otomotiv Ltd....

          Bu hal satıcının zabta karşı tekeffül sorumluluğuna değil, ayıba karşı tekeffül sorumluluğuna yol açar. Kamu hukukuna dayanan bir sınırlamanın varlığı; örneğin, ithal edilen bir aracın ithalatında problem olması hukuki ayıp olarak kabul edilebilir. Ancak bu ayıbın sözleşmede yarar ve hasarın alıcıya geçmesi anında satılanda var olması, mevcut ayıbın gizli olması ve o malın değerini veya kullanım amacını ciddi surette azaltması veya kaldırması gereklidir. Satıcının bu yükümlülüğünün ortaya çıkması için alıcının satılanı muayene etmesi ve iddia olunan ayıpları satıcıya ihbar etmesi gereklidir. Bunun aksine davranan alıcının ayıba karşı tekellüf hükümlerinden faydalanma olanağı yoktur....

          BK’ nun 189. maddesinde; satıcının, satılan şeyin bir üçüncü şahıs tarafından satım akdi zamanında mevcut bir hak sebebi ile tamamen veya kısmen zaptedilmesinden alıcıya karşı mes’ul ve zamin olacağı açıkça hüküm altına alınmıştır. Bu hükme göre ayıp ister subjektif bir haktan, ister objektif bir hukuk kaidesinden doğsun, satıcı devrini kabul ve taahhüt ettiği hakkın kendi malvarlığında mevcut olduğu yönünü de zamindir. Bu nedenle, devredilen hak, herhangi bir sebepten devri taahhüt edilen hakka uygunluk göstermiyorsa satıcı sorumludur. Davacının 3. kişilere yaptığı ödemenin satıcının sorumluluğu ilkeleri doğrultusunda yaptığı anlaşılmaktadır. Davalı, zapta karşı tekeffül hükümlerine göre davacının üçüncü kişilere yaptığı ödeme nedeniyle davacıya karşı sorumludurlar....

            Tüm bu nedenlerle; ilk derece mahkemesince zapta karşı tekeffül hükümleri kapsamında davacının davasının sübuta erdiği gözetilerek davanın kabulü ile davalının Antalya 3.İcra Müdürlüğünün 2019/2727 Esas sayılı dosyasına yönelik itirazının iptali ve takibin devamına , asıl alacağın %20'si oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline ve takip tarihinden itibaren asıl alacağa değişen oranlarda yasal faiz uygulanmasına karar verilmesi yerine yazılı şekilde davanın reddi cihetine gidilmesi isabetli görülmemiştir....

            Satıların zaptı nedeniyle satıcının zapta karşı tekeffül hükümlerine göre sorumlu olduğu mahkemenin ve sayın çoğunluğun kabulündedir. Ancak, davacının zararını belirlerken taşınmazın rayiç değerinin mi yoksa ödenen paranını denkleştirilmesi suretiyle belirleneceği hususu üzerinde durulmalıdır. Dairemizin süreklilik kazanan inançlara göre denkleştirici adalet ilkeleri ancak geçersiz satışlarda söz konusu olabilir. Oysa somut olayda davacı bir kamu kurumu tarafından oluşturulan tapuya ve tapu siciline güvenerek taşınmazı resmi ve geçerli bir şekilde iktisap etmiştir. Tapu kaydının yolsuz oluşturulması ile taşınmaz satışının resim ve geçerli şekilde yapılması ayrı kavramlardır. Davacının, yörenin coğrafi durumunu en iyi bilmesi gereken ve idari yoldan tapu oluşturmaya yetkili belediyeye ve oluşturulan tapu kaydına güvenmesinden daha doğal birşey yoktur. Böyle olunca davalı zaptedilen taşınmazın rayiç değerinden sorumludur. Aksinin kabulü Devlete ve hukuka olan güveni zedeler....

              Yüklenicinin bu borcu sözleşmenin kurulması ile başlar, eserin iş sahibine teslim edildiği ana kadar devam eder ve eserin tesliminden sonra da ayıba karşı tekeffül sorumluluğu şeklinde kendini gösterir. Daha açık bir anlatımla ayıba karşı tekeffül sorumluluğu gereği yüklenici, teslimden sonra da zamanaşımı süresi içerisinde eserdeki ayıplardan sorumludur. İş sahibi de yüklenicinin bu sorumluluğu sebebiyle Borçlar Kanunu’nun 360. maddesindeki haklarını kullanabilir. İş sahibinin eserdeki ayıptan kaynaklanan haklarından birisi de, yapılan şeyin kullanamayacağı ve nısfet kaidesine göre kabule icbar edilemeyeceği derecede kusurlu olması halinde eseri kabulden kaçınmaktır. Şayet iş sahibi eseri kabulden kaçınmakta haklı ise kuşkusuz eser bedeli ödemesi de gerekmez. Bu açıklamalardan sonra somut olaya dönüldüğünde; sistemdeki sorunun davacıdan kaynaklanan sebeplerle dava dışı ...’ın davacı şirketi yasaklı firma ilan etmesinden meydana geldiği 05.10.2001 tarihli yazıdan görülmektedir....

                O halde mahkemece uyuşmazlığa ilişkin olarak ayıba karşı tekeffül hükümleri doğrultusunda inceleme ve araştırma yapılarak bilirkişi raporu da alınarak sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, kapıdan satış hükümlerine göre davanın reddedilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. 2-Bozma nedenine göre davacının sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün davacı yararına BOZULMASINA, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 01/12/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi....

                  UYAP Entegrasyonu