Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Az yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda ayıba karşı tekeffül hükümleri gereğince davacı uğradığı zararları akidi olan davalıdan isteyebilir. Davacı BK 194 (T.B.K.nun 219 md.) ve sonraki ayıba karşı tekeffül maddeleri hükümlerine göre davalıdan tazminat istemekte haklıdır. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle ret kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan 52,90 TL harcın istek halinde iadesine, 11/05/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi....

    HUKUK DAİRESİ Uyuşmazlık; araç satış sözleşmesine dayalı ayıba karşı tekeffül hükümlerinden kaynaklanmaktadır. Davanın bu niteliğine göre, inceleme görevi Yargıtay 13. Hukuk Dairesinindir. Bu itibarla dosyanın gerekli inceleme yapılmak üzere Yüksek 13. Hukuk Dairesine gönderilmesine 03/07/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi....

      Mahkemece, davacıya yapılan araç satışından davalının sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalının temyizi üzerine Dairemizce bozulmuş, bu kez davacı ve davalı karar düzeltme isteminde bulunmuştur. 1-Dosyadaki yazılara, mahkeme kararında belirtilip Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre, davalının tüm karar düzeltme itirazlarının reddi gerekir. 2-Aracın kaçak yollarla yurda sokulduğu daha sonra zaptedildiği, zapta karşı tekeffül hükümlerine göre eldeki davanın açıldığı uyuşmazlık konusu değildir. Araç kaçak yollarla yurda sokulduğuna göre taraflar arasında geçerli bir sözleşmenin varlığından söz edilemez. Bu durumda, geçerli sözleşmelerde uygulama yeri bulan BK.192/1. maddesi, geçersiz sözleşmelerde uygulanamayacağından, davalı bu sözleşmeye göre araç kullanım bedelinin indirilmesini isteyemez. Taraflardan biri aracı diğeri de ödenen bedeli kullanmıştır....

        Mahkemece, davalı .. yönünden davanın husumetten reddine, diğer davalı yönünden kısmen kabulü ile 4.470,00 TL nin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek faizi ile bu davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı ... ve davacı tarafından temyiz edilmiştir. 1-Dava, ayıba karşı tekeffül hükümlerine dayalı alacak istemine ilişkindir. 6100 sayılı HMK’nın 294. maddesi gereğince mahkeme, yargılamanın sona erdiği duruşmada hükmü vererek tefhim eder. Hükmün tefhimi, her halde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. Zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın tefhim tarihinden başlayarak bir ay içinde yazılması gerekir. HMK’nın 297/2. maddesi gereğince, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden herbiri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir....

          Davalı ...’ün eldeki davada sorumluluğu zapta karşı tekeffül hükümlerine dayanmakta ise de, diğer davalılardan Orman Bakanlığı ve Orman Genel Müdürlüğünün sorumlulukları “Hizmet kusuruna” dayanmaktadır. Bir kamu kurumunun kamu yasaları uyarınca bir işi yapmayı kararlaştırması idari bir karar, bu işi görmesi de kararın sonucu olan bir idari eylemdir. 11.2.1959 günlü ve 17/15 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının 2. bendi uyarınca idari karar ve eylemler ile hizmet kusurundan doğan zararların ödettirilmesi istekleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasası'nın 2/I-b. maddesi gereğince bir tam yargı davasıdır ve bu davalara bakmaya idari yargı yeri görevlidir. Temyize konu davada davacı, davalı kurumların hatalı yaptıkları Kadastro neticesi uğradığı zararın ödetilmesini istediğine göre, yargı yolu bakımından 2010/10206 2011/1682 mahkemenin görevsizliği nedeniyle, bu davalılar bakımından dava dilekçesinin reddedilmesi gerekir....

            İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İddianın ileri sürülüş biçimine ve dosya kapsamına göre, dava, zapta karşı tekeffül hükümlerinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Başkanlar Kurulu'nun İş bölümüne ilişkin kararı gereğince " 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun ikinci kısmında yer alan ve diğer dairelerin görevine girmeyen sözleşmeler ile özel kanunlara göre yapılıp diğer dairelerin görevine girmeyen sözleşmelerden kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar"a ilişkindir. Buna göre, somut uyuşmazlığa ilişkin istinaf başvurusunu değerlendirme görevinin HSK'nın 564 ve 586 sayılı işbölümü kararları gereğince İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18. 19. veya 46 Hukuk Dairesinin görev alanında kaldığı, iş bölümü yönünden Dairemizin görevli olmadığı anlaşılmakla aşağıdaki şekilde karar verilmiştir....

            "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ Uyuşmazlık, ayıba karşı tekeffül nedeniyle alacak istemine ilişkindir. Davanın niteliğine göre, inceleme görevi Yargıtay 13.Hukuk Dairesinindir. Bu itibarla dosyanın gerekli inceleme yapılmak üzere Yüksek 13.Hukuk Dairesine gönderilmesine, 06.09.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi....

              Kiraya verenin zapta karşı tekeffül borcu 6098 sayılı TBK.’nun 309 (BK.’nun 253.) maddesinde düzenlenmiştir.TBK' nun 52. (BK'nun 44.) maddesinde; "Zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hâkim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir... "TBK' nun 309. (BK'nun 253.) maddesinde; "Bir üçüncü kişinin kiralananda kiracının hakkıyla bağdaşmayan bir hak ileri sürmesi durumunda kiraya veren, kiracının bildirimi üzerine davayı üstlenmek ve kiracının uğradığı her türlü zararı gidermekle yükümlüdür." düzenlemeleri bulunmaktadır.Olayımızda; davaya konu makineler davacı kiracının yedinde iken, üçüncü kişi tarafından haczedilmiş ve kiracının kiralananı kullanımına engel olunmuştur. Bu durumda kiraya veren tarafından davacı kiracının zararlarının tazmin edilmesi gerekir. Ne var ki, TBK' nun 114....

                BK'nun 189 maddesinin birinci bendinde, "satıcı, satılan şeyin bir üçüncü şahıs tarafından satımın akdi zamanında mevcut bir hak sebebi ile tamamen veya kısmen zaptedilmesinden alıcıya karşı mes'ul ve zamindir." düzenlemesine yer verilmiş olup, madde metninden de açıkça anlaşılacağı gibi, mevcut ayıp ister subjektif bir haktan, isterse objektif bir hukuk kuralından doğmuş olsun satıcı, devrini taahhüt edip gerçekleştirdiği hakkın kendi malvarlığında mevcut olduğu yönünü de zamindir. Devredilen hak, herhangi bir nedenle devri taahhüt edilen hakka uygunluk göstermiyorsa satıcı bundan sorumludur. Bu sorumlulukta alıcının zapt nedeniyle uğradığı gerçek zarar kadardır. Somut olayda, resmi şekle uygun olarak satış işlemi gerçekleştirilmiştir. Satış sırasında da taşınmazın tapu kaydında geçmişte orman olduğuna dair herhangi bir şerh bulunmamaktadır. Hâl böyle olunca davalı belediye zapta karşı tekeffül hükümleri uyarınca davacının gerçek ve güncel müspet zararından sorumludur....

                  Tüm bu açıklamalar ışığında olaya bakıldığında; mülkiyet hakkı elinden alınan kimseye bir bedel ödenmesi gerektiği tartışmasız olup, davacının zapta karşı tekeffül hükümleri uyarınca kendi âkidine müracaat etme olanağına sahip olması, haksız eylemi nedeniyle ya da kusursuz sorumluluktan ötürü Hazineye karşı dava açmasını engellemeyeceği gibi Anayasanın 129. maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davalarının, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ancak Devlete karşı açılabildiği şeklindeki hüküm gözetildiğinde, iş bu davanın müstakil olarak Hazineye karşı açılması mümkün olduğu gibi, taşınmazı satan kişilere karşı da açılması mümkündür. Hatta, davacı dilerse her ikisine birden de dava açabilir. Davacı, akidine karşı dava açmaya zorlanamaz. Davacı seçimlik hakka sahip olup eldeki davada seçimlik hakkını Hazine yönünde kullanmıştır....

                    UYAP Entegrasyonu