Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Şu halde açıklanan yasal düzenleme gereğince, murisin; “ortağı” olduğu limited şirketin, şirketin malvarlığından tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan vergi borcundan, şirket ortağı olarak “koyduğu sermaye hissesi oranında” doğrudan doğruya sorumluğu söz konusudur. Murisin yasal mirasçısı olan davacılar hakkında, amme alacaklısı tarafından henüz takibe geçilmemiş ise de bu durum yasal mirasçıların borç tehdidi altında olmadıkları anlamına gelmez....

    Tüm bu açıklamalar nedeniyle, davacı mirasçı sağ eşin mal rejiminin tasfiyesi nedeniyle talep ettiği ve terekeye ait borç sayılan alacak miktarından, davanın mirasçılar arasında görülmesi nedeniyle, davacıda dahil bütün mirasçılar miras payları oranında sorumludurlar. Buna göre, hüküm altına alınan tereke borcundan davacının da miras payı oranında sorumlu olduğu gözetilerek, davalılardan tahsiline karar verilecek miktarın hüküm fıkrasında gösterilmesi gerekir. Diğer yandan mirasçıların kendi aralarındaki terekeden kaynaklı borcunun sorumluluğu müteselsilen olmayıp miras payı oranında olması gerekirken müteselsilen sorumluluğa karar verilmesi de doğru olmamıştır....

      "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı ve davalılar ... ile ... vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü: -K A R A R- Davacı vekili, vergi mükellefi ...ın 13.3.2003 tarihinde vefat ettiğini,mirasçıları olan davalılar ...,... ve ...'ın 1.5.2003 tarihli ilam gereğince murisin mirasını reddettiklerini, murisin 16.8.2007 tarihi itibarıyla 102.427,21 TL vergi borcu bulunduğunu ve borcun mirasın reddi nedeniyle ödenmediğini, Ak Emeklilik Birikimli Hayat Sigortası poliçesi ile ......

        Aksi halde ise terekenin borca batık olup olmadığı, murisin malvarlığı bulunup bulunmadığının usulüne uygun olarak bankalar, trafik tescil müdürlüğü, vergi daireleri, belediyeler ve tapu müdürlüğü v.b. kurum ve kuruluşlardan sorulması, murisin alacak ve borçları zabıta marifetiyle de araştırılarak aktif malvarlığı ile takibe konu borç miktarı gözönünde tutularak aktif ve pasifinin tereddüde neden olmayacak şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Ayrıca TMK'nun Velayet, Vesayet ve Miras Hükümlerinin Uygulanmasına ilişkin Tüzüğün 39/2. fıkrası gereğince mirasın reddi yetkisini içeren özel vekaletname sunulması zorunludur. Öte yandan, davanın niteliği gereği davalı-alacaklıların, murisin terekesinin borca batık olduğunu bilmemeleri, bilmelerinin de mümkün olmaması, terekenin borca batık olup olmadığına yapılan yargılama sonrasında karar verilmesi halinde yargılama gideri ve harçtan davalıların değil davacıların sorumlu tutulması gerekir....

          Maddesi uyarınca murisin mirasını reddetmelerine engel teşkil etmez....

          Murisin, borcundan mirasçıların sorumluluklarını düzenleyen 4721 Sayılı TMK'nun ilgili hükümlerini inceleyecek olursak; 4721 Sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 599. maddesine göre; “Mirasçılar, miras bırakanın ölümü ile mirası bir bütün olarak, kanun gereğince kazanırlar. Kanunda öngörülen ayrık durumlar saklı kalmak üzere mirasçılar, miras bırakanın aynî haklarını, alacaklarını, diğer malvarlığı haklarını, taşınır ve taşınmazlar üzerindeki zilyetliklerini doğrudan doğruya kazanırlar ve miras bırakanın borçlarından kişisel olarak sorumlu olurlar. Atanmış mirasçılar da mirası, mirasbırakanın ölümü ile kazanırlar. Yasal mirasçılar, atanmış mirasçılara düşen mirası onlara zilyetlik hükümleri uyarınca teslim etmekle yükümlüdürler”. 610. maddeye göre; “Yasal süre içinde mirası reddetmeyen mirasçı, mirası kayıtsız şartsız kazanmış olur”. 641. maddeye göre; “Mirasçılar, tereke borçlarından müteselsilen sorumludurlar....

          İlk derece mahkemesince; "davacıların murisleri Günay Oruç'a ait mirası kayıtsız şartsız reddettikleri, Sulh Hukuk Mahkemesince mirasın reddinin tesciline karar verildiği ve bu kararın kesinleştiği, bu durumda artık mirası reddeden mirasçıların borçtan sorumlu olmayacakları anlaşıldığı, ancak davacıların mirası reddettiklerinden haberdar olması mümkün görülmeyen davalının yasal mirasçılar aleyhine takip yapmasında kötüniyet görülmediğinden davanın kabulüne, icra takip dosyasına konu kredi borcundan dolayı davacıların borçlu olmadıklarının tespitine,davacılardan T3 tarafından ödenen 397,16- TL'nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı T3'a verilmesine, davacıların tarafın kötü niyet tazminatı talebinin reddine" karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; gerekçeli kararın vekalet süresi geçen Av....

          Davalı T6 cevap dilekçesinde özetle; davacıların, davayı belirsiz alacak davası şeklinden belirli alacak davasına dönüştürmelerine ya da dava değerini arttırmalarına muvafakat etmediğini, davanın esasını da kabul etmediğini, açılan davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece; "Dosya içerisinde bulunan dava dilekçesi, getirtilen belgeler, sunulan bilirkişi raporları ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; dava konusu uyuşmazlığın miras hukukundan kaynaklanan denkleştirme alacağının tahsiline ilişkin olduğu anlaşılmıştır. Kanuni mirasçılar miras bırakandan miras payına mahsuben elde ettikleri sağlar arası kazandırmaları denkleştirmeyi sağlamak için terekeye geri vermekle yükümlüdürler....

          Ancak, Kurumca, murisin tahsis talep tarihinde, yaşlılık aylığı tahsisi için, 3201 sayılı Yasanın 6. maddesinde belirtilen yurda kesin dönüş şartını gerçekleştirmediği gerekçesi ile, başlangıçtan itibaren aylığı iptal edilmiş ve davalılardan yersiz ödendiği iddia edilen 36.481.97 TL. asıl alacağın faizi ile tahsili talep edilmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, muris hakkında yaşlılık aylığı tahsisi şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği, murise sağlığında ödenen yaşlılık aylığının terekeye dâhil olup olmadığı ve iadesinin gerekip gerekmeyeceği noktasındadır. Kurumca temin edilen.........yazısından, murisin, yurt dışında 09.11.1987-13.09.1993 tarihleri arasında çalıştığı,14.09.1993-07.07.1997 tarihleri arasında hastalık yardımı aldığı anlaşılmaktadır. Yurt dışı çalışmaların borçlanılarak yaşlılık aylığı tahsisi için, 3201 sayılı Yasanın 6. maddesinde belirtildiği üzere sigortalının yurda kesin dönüş yapması şartı mevcuttur....

            Şu halde açıklanan yasa hükümleri gereğince murisin; "ortağı" ve "temsilcisi" olduğu şirketlerin, şirketin malvarlığından tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan vergi borcundan, şirket ortağı olarak "koyduğu sermaye hissesi oranında" doğrudan doğruya; "temsilcisi" olarak da şahsi sorumluğu olduğu gözetilerek, mahkemece uzman bilirkişi veya bilirkişiler eliyle murisin, "ortağı" ve "yasal temsilcisi" olduğu limited şirketlerin defter, kayıt ve belgeleri üzerinde inceleme yaptırılarak şirketin aktif ve pasifinin saptanması ve murisin şirketin kamu borcundan dolayı sermaye hissesi oranında şahsen sorumlu olacağı miktarın bu suretle belirlenmesi, amme alacağının şirketin malvarlığından tamamen tahsili mümkün ise bu halde davacıların borca batıklığın tespitini istemekte hukuki yararlarının bulunmayacağı gözetilerek isteğin reddedilmesi, aksi halde murisin ölüm tarihi itibariyle tespit edilen terekesinin aktifinin borcu karşılamaya yeterli olmaması halinde isteğin kabulüne...

              UYAP Entegrasyonu