Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Şu halde açıklanan yasa hükümleri gereğince murisin; "ortağı" ve "temsilcisi" olduğu şirketlerin, şirketin malvarlığından tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan vergi borcundan, şirket ortağı olarak "koyduğu sermaye hissesi oranında" doğrudan doğruya; "temsilcisi" olarak da şahsi sorumluğu olduğu gözetilerek, mahkemece uzman bilirkişi veya bilirkişiler eliyle murisin, "ortağı" ve "yasal temsilcisi" olduğu limited şirketlerin defter, kayıt ve belgeleri üzerinde inceleme yaptırılarak şirketin aktif ve pasifinin saptanması ve murisin şirketin kamu borcundan dolayı sermaye hissesi oranında şahsen sorumlu olacağı miktarın bu suretle belirlenmesi, amme alacağının şirketin malvarlığından tamamen tahsili mümkün ise bu halde davacıların borca batıklığın tespitini istemekte hukuki yararlarının bulunmayacağı gözetilerek isteğin reddedilmesi, aksi halde murisin ölüm tarihi itibariyle tespit edilen terekesinin aktifinin borcu karşılamaya yeterli olmaması halinde isteğin kabulüne...

    İddia, taraflar arasındaki hizmet sözleşmeleri ve ekleri hükümleri, davacı ile dava dışı firma arasındaki protokol, dava dışı işçinin, davacının akidine karşı açmış olduğu, kıdem, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti, fazla mesai, hafta tatili ve bayram tatili ücretinin tahsiline ilişkin dava, akit olan dava dışı firmanın protokole dayalı olarak davacıya karşı açtığı rucuan tahsil davası ve benimsenen bilirkişi rapor ve tüm dosya kapsamından, davalı murisin, davacıyla hizmet sözleşmesi imzaladığı, anılan sözleşme uyarınca işçileriyle hizmeti ifa ettiği, dava dışı işçinin işçilik haklarına ilişkin açtığı davanın kabul edildiği, davacının üst işveren olduğu, davalı murisin yapılan sözleşmede işçilik haklarından kaynaklı sorumluluğu üstlendiği, davacının rucu hakkının olduğu, ödeme tarihinden itibaren temerrüt faizi talep edebileceği, tacirler arası rucu davası olduğundan avans oranında temerrüt faizi talep etmesinde bir yanlışlık bulunmadığı sonucuna varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur...

      Sonuç olarak, davacıların, murisin mirasçısı olduğu nüfus kayıtlarına göre sabit olduğundan, bu tür davaların murisin alacaklılarına karşı görülmesi zorunlu bulunduğundan, terekenin murisin ölüm tarihi itibariyle borca batık olduğu resmi kayıt ve belgelerle açıkça anlaşıldığından, TMK’nun 610. maddesinde yazılı haller bulunmadıkça yani mirası zımmen kabul etmiş durumuna düşmüş olmadıkça mirasçılar tarafından her zaman murisin ödemeden aczinin tespiti istenebileceğinden ve TMK’nun 605/2. maddesine dayanan mirasın hükmen reddi istemi süreye tabi olmayıp mirasçıların iyi niyetli ya da kötü niyetli olmalarının da bir önemi bulunmadığından davalı kurum vekillerinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiş olup istinaf başvurularının esastan reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....

      Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar tarafından temyiz edilmiştir. 1-Davacılar murisinin, Devlet Bakanlığı koordinatörlüğünde yapılan göçmen konutlarından daire satın aldığı, ilerde maliyet hesabından mahsup edilmek üzere 13,00 TL ödediği, konutun teslim edilip tapuda devir işleminin yapıldığı, murisin dava dışı bankadan kredi kullanıp ödeme yaptığı ancak maliyet hesabı çıkarıldığında arada oluşacak farkı da aynı koşullarda ödemeyi taahhüt ettiği dosya içeriği, aynı nitelikteki emsal dosyalar ve toplanan delillerle anlaşıldığı gibi bu hususlar tarafların ve mahkemenin de kabulündedir. Uyuşmazlık, yapılan peşin ödemenin maliyet hesabına göre borçlandığı anlaşılan davacı borcundan mahsup edilip edilmediği hakkındadır....

        III.İLK DERECE MAHKEME KARARI İlk derece mahkemesi kararında özetle; 1-Davacının davasının kabulü ile davalının % 70 kusurlu olduğu anlaşılmakla, davacının davalıdan sigortalıya bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerinden kaynaklı isteyebileceği alacağının 104.376,65 TL, ödenen geçici iş göremezlik ödemesinden kaynaklı isteyebileceği alacağının 38.894,86 TL ve yapılan tedavi masraflarından kaynaklı isteyebileceği alacağının 3.307,78 TL olduğu anlaşılmakla birlikte taleple bağlı kalınarak; sigortalıya bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerinden kaynaklı alacak olarak 2.000,00 TL'nin gelirin onay tarihinden itibaren, sigortalıya ödenen geçici iş göremezlik ödemesinden kaynaklı alacak olarak 900,00 TL nin ödeme tarihinden itibaren, Kurum tarafından yapılan tedavi masraflarından kaynaklı alacak olarak 100,00 TL'nin sarf tarihinden itibaren yasal faiziyle davalıdan alınarak davacıya verilmesine, dair karar verilmiştir....

          Yasal ve atanmış mirasçılar mirası reddedebilirler. Ölümü tarihinde murisin ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise miras reddedilmiş sayılır. ( TMK md. 605 ) Mirasın hükmen reddine ilişkin olarak açılan davalarda, terekenin açıkça borca batık olup olmadığının araştırılması gerekmektedir. İcra takibi sonunda aciz vesikası düzenlenmesi halinde terekenin borca batık olduğu kabul edilir. Aksi halde terekenin borca batık olup olmadığı, murisin malvarlığı bulunup bulunmadığının usulüne uygun olarak bankalar, trafik tescil müdürlüğü, vergi daireleri, belediyeler ve tapu müdürlüğü v.b. kurum ve kuruluşlardan sorulması, murisin alacak ve borçları zabıta marifetiyle de araştırılarak aktif malvarlığı ile takibe konu borç miktarı gözönünde tutularak aktif ve pasifinin tereddüde neden olmayacak şekilde belirlenmesi gerekmektedir....

            Mirasçılar Türk Medeni Kanunu'nun 610. maddesinde yazılı aykırılık da bulunmadıkça yani zımnen mirası kabul etmiş duruma düşmüş olmadıkça her zaman murisin ödemeden aczinin tespitini isteyebilir. Türk Medeni Kanunu'nun 606. maddesinde belirtilen süre bu davada uygulanmaz. Dava alacaklılara husumet yöneltilerek görülür. Mirasın hükmen reddine ilişkin olarak açılan davalarda, terekenin açıkça borca batık olup olmadığının araştırılması gerekmektedir. İcra takibi sonunda aciz vesikası düzenlenmesi halinde terekenin borca batık olduğu kabul edilir. Aksi halde terekenin borca batık olup olmadığı, murisin malvarlığı bulunup bulunmadığının usulüne uygun olarak bankalar, trafik tescil müdürlüğü, vergi daireleri, belediyeler ve tapu müdürlüğü v.b. kurum ve kuruluşlardan sorulması, murisin alacak ve borçları zabıta marifetiyle de araştırılarak aktif malvarlığı ile takibe konu borç miktarı gözönünde tutularak aktif ve pasifinin tereddüde neden olmayacak şekilde belirlenmesi gerekmektedir....

            Bilindiği üzere; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 599. maddesi hükmü uyarınca; miras, murisin ölümüyle ve terekenin açılmasıyla mirasçılarına geçer ve mirasçılar terekedeki mallar üzerinde bu tarih itibari ile hak sahibi olurlar. Türk Medeni Kanunu'nun 640. maddesi hükmü gereğince birden çok mirasçının bulunması halinde, mirasın intikaliyle paylaşmaya kadar mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana gelir. Böylece, mirasçılar terekeye elbirliği mülkiyeti ile sahip olurlar ve sözleşme veya kanundan doğan temsil yada yönetim yetkisi saklı kalmak üzere terekeye ait haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler. TMK'nın 701/2. maddesi hükmüne göre, elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp, her birinin hakkı ortaklığa giren malların tamamına yaygındır. Bir başka ifadeyle, tereke üzerindeki hak sahipliği ortaklardan tek başına hiçbirine ait olmayıp hak sahibi olan ortaklıktır....

              "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi Taraflar arasındaki kooperatif üyeliğinden ihraç kararının iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - K A R A R - Davacı vekili, müvekkilinin davalı kooperatifin kurucu üyelerinden ...'in yasal mirasçısı olduğunu, murisin 12.04.1990 tarihinde öldüğünü, mirasçılar arasındaki Küçükçekmece 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2007/2100 Esas 2009/361 Karar sayılı ilamı ile ortaklığın giderilmesine karar verildiğini, mirasçılar arasındaki taksim sözleşmesi gereğince murisin kooperatif üyeliği ile ilgili tüm haklarının davacı ...'...

                Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda taşınmazın borçlunun vermiş olduğu ipotekten dolayı satıldığı nazara alınarak karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş; hüküm, davalılar vekili ve davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 1-Dosya içeriğine, bozmaya uygun karar verilmiş olmasına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, davalı mirasçılar tarafından satış yapılmış olmakla birlikte murisin vermiş olduğu ipotek nedeniyle dava konusu taşınmazın cebri icra yolu ile satışının yapılmasına ve davalı 3. kişi ...’e de satıştan artan bir para bulunmamasına göre davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının; taşınmazın davalı ... tarafından satın alınırken gerçek değeri 500.000 TL olmasına rağmen üzerinde bulunan 850.000 TL ipotek ile taşınmazın değerinin çok üzerinde hacizlerin tapuda ödenen 270.000 TL miktara eklenmesi halinde bu satışın davalı ...’e maliyetinin taşınmaz değerinin çok üzerinde gerçekleşmesine...

                  UYAP Entegrasyonu