Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Bilindiği üzere bir mirasçı, terekeye dahil bir taşınmaz hakkında, diğer mirasçılar aleyhine tek başına miras payı oranında adına tescil istemi ile dava açabilirse de, terekeye göre üçüncü kişi konumundaki birine karşı miras payının adına tescili istemiyle dava açması hukuken mümkün değildir. Elbirliği mülkiyetinde mirasçıların tereke malları üzerinde belli pay veya payları olmayıp, haklarının terekenin tamamını kapsadığı, TMK'nın 702. maddesine göre topluluk devam ettiği sürece tasarrufi işlemlerde tüm ortakların oybirliğiyle karar vermeleri gerektiği açıktır. Mirasçılardan birinin, terekeye karşı üçüncü kişi konumunda olan birisi aleyhine kendi payı hakkında açtığı dava, diğer mirasçıların paylarını kapsamadığından ve aynı zamanda onlar adına açılmadığından davaya diğer mirasçıların katılması (icazet vermesi) veya terekeye temsilci atanması suretiyle devam edilmesine olanak yoktur....

Mahkemece; murisin temlik harici taşınmazlarının davacının saklı payını karşılamaya yetecek düzeyde bulunması nedeniyle saklı pay ihlalinin olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de; yapılan inceleme yetersiz olup, değerlendirme de dosya kapsamına uygun bulunmamaktadır. Miras ölüm ile açılır, miras bırakan 07.11.2005 tarihinde ölmüş olup olaya 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun uygulanacağı tartışmasızdır. Dava tarihi ise 04.06.2008'dir. 4721 sayılı Kanunun 571. maddesi tenkis davalarında uyulması gereken dava açma süresini eski kanundan farklı olarak "hak düşürücü süre" olarak öngörmüştür, mirasçıların saklı paylarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, diğer tasarruflarda mirasın açılması tarihinin üzerinden on yıl geçmekle tenkis davası açma hakkı düşecektir....

    Davacıların dayandığı 1976 tarihli adi yazılı miras payının devri sözleşmesinin yapıldığı sırada adı geçen mirasçıların miras hakkı doğmuştur. Miras payının devri için elbirliği mülkiyetini paylı mülkiyete dönüştürülmüş olması gerekli olmadığı gibi, dönüşmüş olması durumunda daha önce yapılmış miras payının devri sözleşmesini de hükümsüz hale getirir. Mahkemenin bu sebeple davayı reddetmesi yerinde olmamıştır. O halde mahkemece yapılacak iş; dava konusu taşınmaz başında keşif yapılarak davacıların dayandığı 1976 tarihli miras payının devri sözleşmesinin dava konusu taşınmaza uygulanması, tarafların bildirdiği tüm delillerin toplanarak birlikte değerlendirilmesi, davayı kabul eden davalıların kabullerinin de gözetilerek sonucuna göre bir karar verilmesinden ibarettir. Dosya kapsamı ve yukarıda anılan yasa hükümlerine uymayan gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuş, bozmayı gerektirmiştir....

      Davacının yargılama sırasında ölümü üzerine mirasçıları davayı takip etmişler, bilahare mirasbırakanları...’den intikal eden çekişme konusu taşınmazdaki tüm hak ve hisselerinin tamamını noterlikte düzenlenen miras payının devri sözleşmesi ile ...’e temlik etmişler, temlik alan ..., tapu kaydının iptali ile... (... )’nin miras payı oranında kendi adına tescilini istemiştir. Davalı ..., taşınmazı bedelini ödeyerek iyiniyetli olarak satın aldığını belirtip davanın reddini savunmuştur. Diğer davalılar, davacının mirasbırakan...in mirasçısı olmadığını, taşınmazda hakkının bulunmadığını belirtip davanın reddini savunmuşlardır....

        Dava dilekçesi ekindeki tapu fotokopilerine göre tarafların ortak miras bırakanı ... 711 ve 518 parsel numaralı taşınmazlar da paydaştır. Davaya esas teşkil edilen ve ... 4. Noterliğinde tanzim edilen 11.1.2007 tarih 488 yevmiye numaralı “Taahhütname ve İbraname” başlıklı belge noter huzurunda davacı ve davalıların katılımıyla düzenlenmiştir. Belgenin kapsamı incelendiğinde TMK.nun 677/1 maddesi kapsamına uygun olan bir miras payının devri sözleşmesi olduğu anlaşılmaktadır. Zira, TMK. nun 677/1 maddesine göre miras payının devri sözleşmesi terekenin tamamı üzerinde yapılabileceği gibi bir kısmı üzerinde de yapılabilir. Bu belgenin yazılış biçiminden ortak miras bırakan adına kayıtlı tüm taşınmazlar mı, yoksa bir taşınmaz mı olduğu konusu açık olmamakla birlikte mirasçıların murise ait tapulu taşınmazları bilmemeleri hayatın olağan akışına aykırıdır....

          Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen, tarafları, tarih ve numarası yukarıda yazılı hükmün incelenmesi sırasında Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 16.11.2006 gün, 10476-15032 sayılı, 14.Hukuk Dairesinin 21.12.2006 gün 14524-15513 sayılı kararlarıyla meydana gelen görev uyuşmazlığının giderilmesi istenilmekle, 2797 sayılı Yasa uyarınca toplanan Başkanlar Kurulu’nca dairelerin görevsizlik kararlarıyla dava dosyası incelenerek gereği görüşüldü: Dava, menkul satımından kaynaklanan alacak isteğine ilişkindir. Uyuşmazlığın bu niteliği itibariyle hükmün temyiz inceleme görevi 13.Hukuk Dairesine aittir. SONUÇ: 13.Hukuk Dairesinin görevsizlik kararının KALDIRILMASINA, dosyanın bu Daireye gönderilmesine, 8.2.2007 gününde oybirliği ile karar verildi....

            Mirasçılardan ..., kimlik tespiti yapılarak verdiği dilekçesinde, kendi miras payından feragat ettiğini ve bu payının diğer iki mirasçıya eşit olarak verilmesi gerektiğini belirtmiştir. Mirasçı ... ise, miras yoluyla gelen hakka dayanarak hem miras payının hem de lehine miras payından feragat eden ...’in payının adına tescili istemiyle müdahale harcını yatırarak davaya asli müdahale talebinde bulunmuştur....

              Davalılar vekili; davacı tarafın noterde yapmış olduğu işlemler ile birlikte miras hissesinin karşılığının kendisine ödendiğini, tarafların önce sözlü anlaştıklarını sonra da 12.02.2016 tarihli miras payının devri sözleşmesi imzalayarak yazılı anlaştıklarını, bu şekilde miras paylarının devralındığını, yapılan işlemlerin muvazaalı olmadığını, davacının taraf sıfatının kalmadığını, davacının aksi beyanlarını yazılı delille ispat edebileceğini, davacıya miras bırakanın vefatını takiben 100.000,00TL ve sözleşme ile 300.000,00TL ödeme yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur. İlk derece mahkemesince, davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekilinin istinaf başvurusu üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6....

                Davacının harici satış nedeniyle davalılara harici satış bedelinin denkleştirici adalet ilkesine göre tazmini gerekir....

                  Davacı muris ...’ın ölümünden sonra adı geçenlerin miras paylarını satın aldığını belirtmiştir. Eyüp’ün ölümü ile terekesi elbirliği mülkiyet hükümlerine tabidir. Elbirliği mülkiyetine tabi bir taşınmazdaki miras payının devri yazılı olarak yapılacak sözleşmeyle mümkündür. Tapulu taşınmazlar açısından yazılı biçim bir geçerlilik koşuludur (TMK.m.677). Dava konusu parsel 12.1.1988 tarihinden beri tapuda kayıtlı bir yerdir. Muris 1989 yılında ölmüş, miras payının devri ise ölüm tarihinden sonra yapılmıştır. Davalılardan ... aynı zamanda davayı açan ...’ın eşidir. ... ile miras payının devri konusunda eşi ... arasında yazılı bir sözleşme bulunmamaktadır. 1.9.1995 ve 16.10.1991 tarihli yazılı sözleşmeler sadece davacı ... ile mirasçılardan ... ve ... arasında yapılmıştır....

                    UYAP Entegrasyonu