Mahkemece, yapılan yargılama neticesinde, sözleşme konusunun para borcu olduğu, emtianın teslim yerinin İstanbul olduğu, bilirkişi raporunda yapılan teknik inceleme sonucunda emtiaların ayıplı olmadığının ve davacıya ayıpsız olarak satıldığının tespit edildiği, bakiye 31.500 TL’nin ödenmesinin ihtar edildiği, ancak ödeme yapılmadığı, dava tarihinden önce davalının temerrüde düşürüldüğünün kanıtlanamadığı gerekçesiyle asıl davada; peşin ödenen tutara ve kazanç kaybına ilişkin maddi tazminat ve manevi tazminat talebinin reddine, birleşen davada; davanın kısmen kabulü ile; 31.500,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren yürütülecek avans temerrüt faizi ile birleşen dava davalısından tahsiline, faizin yürütülme tarihine ilişkin fazla istemin reddine karar verilmiş, hüküm asıl davada davacı birleşen davada davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir....
Mahkemece, koşulları oluşmadığından manevi tazminat talebi reddedilmiştir.177.00 YTL maddi tazminat talebi ise, Tüketici Sorunları Hakem Heyeti’nin görevli olduğu gerekçesiyle reddedilmiştir.4077 sayılı yasanın 22.maddesine göre 2008 tarihinde, 822.02 YTL’ye kadar olan davalar için Tüketici Sorunları Hakem Heyeti’ne başvurulması zorunludur. Bu miktar üzerindeki talepler için Tüketici 2009/334-6221 Sorunları Hakem Heyeti’ne başvurmak ihtiyari olup zorunluluk yoktur. Davacının talebi 2.000.00 YTL manevi, 177.00 YTL maddi tazminattır. Öyle olunca davacının talepleri maddi ve manevi tazminat olarak bölünüp maddi tazminat talebi için öncelikle Tüketici Sorunları Hakem Heyetine başvurulması gerektiği gerekçesiyle davanın reddi doğru değildir. Mahkemece maddi tazminata ilişkin talebin esası incelenerek sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken, aksi düşüncelerle yazılı şekilde karar vermesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 16/12/2013 gününde verilen dilekçe ile evlilik birliği devam ederken üçüncü kişi ile birlikte olma iddiasına dayalı manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 28/04/2016 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir. 2-Davacının diğer temyiz itirazlarına gelince; Dava, evlilik birliği devam ederken üçüncü kişiyle birlikte olma iddiasına dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir...
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:İş Mahkemesi DAVA TÜRÜ: MANEVİ TAZMİNAT Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi DAVA TÜRÜ : MANEVİ TAZMİNAT Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı....
Tüketici, bu seçimlik haklarından biri ile birlikte 4 üncü maddede belirtilen şartlar çerçevesinde tazminat da isteyebilir. Sağlayıcı, tüketicinin seçtiği bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür. Sağlayıcı, bayi, acente ve 10 uncu maddenin beşinci fıkrasına göre kredi veren, ayıplı hizmetten ve ayıplı hizmetin neden olduğu her türlü zarardan ve tüketicinin bu maddede yer alan seçimlik haklarından dolayı müteselsilen sorumludur. Sunulan hizmetin ayıplı olduğunun bilinmemesi bu sorumluluğu ortadan kaldırmaz. Daha uzun bir süre için garanti verilmemiş ise, ayıp daha sonra ortaya çıkmış olsa bile ayıplı hizmetten dolayı yapılacak talepler hizmetin ifasından itibaren iki yıllık zamanaşımına tabidir. Ayıplı hizmetin neden olduğu her türlü zararlardan dolayı yapılacak talepler ise üç yıllık zamanaşımına tabidir. Ancak, sunulan hizmetin ayıbı, tüketiciden sağlayıcının ağır kusuru veya hile ile gizlenmişse zamanaşımı süresinden yararlanılamaz....
Davacılar davalı tarafından kendilerine 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 4/A maddesinde öngörülen ayıplı hizmetin verildiğini ve Borçlar Kanununun 49. maddesinde öngörülen manevi tazminat şartlarının oluştuğunu ispat edemedikleri gibi hizmetin verildiği tarih itibariyle de kendilerine domuz eti yedirildiğine dair herhangi bir tespit yapılmamıştır. Sonradan otelde domuz eti bulundurulduğunun tespit edilmiş olması davacılara da domuz eti yedirildiği sonucunu doğurmaz. Mahkemece, ispat edilmeyen davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanlış değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. SONUÇ: Açıklanan nedenle temyiz olunan kararın davalı yararına BOZULMASINA, 24.5.2012 gününde oyçokluğuyla karar verildi....
Dava, davalı özel hastanede çalışan davalı doktorun yeterli özen ve ihtimamı göstermemesi iddiasına dayalı maddi-manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacı somut olayda; 04.05.2011 tarihinde sezeyan doğum yaptığını, tekrar çocuk sahibi olmaya karar verdiğini, davalı doktora müraacat ettiğini, ancak gebe kalamadığını; başka bir doktora başvurduğunda tüplerinin kesilmş olduğunu öğrendiğini, sezeryan ameliyatı yapan doktorun özen yükümlülüğüne aykırı davrandığını ileri sürerek maddi ve manevi tazminat talep etmiş; davalılar zamanaşımı itirazında bulunmuş, mahkemece vekalet sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi beş yıl olduğu gerekçesi ile davanın zamanaşımı sebebi ile reddine karar verilmiştir. Her ne kadar T.B.K.nun 147 maddesinde vekalet sözleşmesinden doğan alacakların zamanaşımı süresinin 5 yıl olduğu düzenlenmiş ise de davalı doktorun eyleminin sonucunu haksız fiilide içermektedir....
Bu mehil, hata veya hilenin anlaşıldığıveya korkunun zail olduğu tarihten itibaren cereyan eder. Hile ile haleldar olmuş yahut ikrah ile yapılmış olan bir akde icazet, zarar ve ziyan talebinden feragati istilzam etmez." Görüleceği üzere, davacı sessiz kalarak sözleşmeye icazet vermiş ise de kanun hükmüne göre bu durum tazminat isteme hakkında feragat ettiği anlamına gelmemektedir. Kanunda düzenlenen hak düşürücü süre sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmek için öngörülmüş olup, davacının tazminat isteme hakkını ortadan kaldırmamaktadır. Davacının talebi sözleşmeye aykırılık iddiasına dayalı olduğundan TBK m.125 uyarınca 10 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Davanın açıldığı tarih dikkate alındığında davalının zamanaşımına dayalı itirazları da yerinde görülmemiştir....
Davalı vekili kendi defter ve kayıtlarına kayıtlı olan faturalara konu hizmetlerin ayıplı olduğunu ileri sürmüş ve davacıya gönderilen ihtarnamede ayıplı ifa yapıldığı bildirilmiş ise de hizmetin hangi sebeple ayıplı olduğu bildirilmemiş ve buna ilişkin yapılan bir tespit ve karşı tarafa bildirim dosyaya sunmamış, bilirkişiler tarafından da bu hususta tespit yapılmamıştır. Ayrıca davalı tarafça söz konusu faturala defter ve kayıtlarına ihtirazi kayıtsız işlenmiştir. Davalı tarafça bu faturalara konu hizmetin ayıplı olduğu ispatlanamadığından davalının bu yöndeki savunmalarına itibar edilmemiştir....