Dava, satış sözleşmesine dayalı ayıba karşı tekeffül hükümlerinden doğan alacak istemine ilişkindir. Davacı vekili, taraflar arasındaki satış sözleşmesine konu makinelerin ayıplı olduğundan bahisle sözleşmeden dönme hakkını (TBK m. 227/1-1) kullandığını ileri sürerek, bedelin iadesi isteminde bulunmuş, davalı vekili ise ayıp iddiasına karşı çıkarak davanın reddini dilemiştir. Uyuşmazlık, davacıya satışı yapılan makinelerin ayıplı olup olmadığı ve buna göre alıcının seçimlik haklarından ilki olan dönme hakkının koşullarının somut olay bakımından gerçekleşip gerçekleşmediği hususundadır. 6102 sayılı TTK'nın 23/1. maddesine göre; "Bu maddedeki özel hükümler saklı kalmak şartıyla, tacirler arasındaki satış ve mal değişimlerinde de Türk Borçlar Kanununun satış sözleşmesi ile mal değişim sözleşmesine ilişkin hükümleri uygulanır." 6098 s....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Seydişehir Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen, tarafları, tarih ve numarası yukarıda yazılı hükmün incelenmesi sırasında Yargıtay 6.Hukuk Dairesinin 17.01.2011 gün, 2010/7827-2011/56 sayılı, 13.Hukuk Dairesinin 10.06.2010 gün 2010/7411-8397 sayılı kararlarıyla meydana gelen görev uyuşmazlığının giderilmesi istenilmekle, 2797 sayılı Yasa uyarınca toplanan Başkanlar Kurulu’nca dairelerin görevsizlik kararlarıyla dava dosyası incelenerek gereği görüşüldü: Asıl dava mehir senedine dayalı alacak, karşı dava ise bağıştan rücu ve alacak istemine ilişkin olup, hüküm asliye hukuk mahkemesince verilmiştir. Uyuşmazlığın bu niteliği itibariyle hükmün temyiz inceleme görevi 13.Hukuk Dairesine aittir. S O N U Ç : 13.Hukuk Dairesinin görevsizlik kararının KALDIRILMASINA, dosyanın bu Daireye gönderilmesine, 30.06.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Alacak Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Uyuşmazlık, mahkeme tarafından bağıştan rücu nedeniyle alacak istemi olarak nitelendirilmiş ve bu yönde hüküm kurulmuş bulunduğundan, inceleme görevinin Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu'nun 01.03.2016 tarihinde yürürlüğe giren 26.02.2016 tarihli 2016/1 sayılı iş bölümü kararı gereğince Yargıtay 13. Hukuk Dairesine aittir. Ne var ki, Yargıtay Kanununda 6644 sayılı kanunla yapılan ve 11.04.2015 tarihinde yürürlüğe giren değişiklik gereğince dosyanın bu Daireye değil, işbölümü uyuşmazlıklarını çözmekle görevli Hukuk İşbölümü İnceleme Kurulu'na gönderilmesi gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda belirtilen sebeple dosyanın Hukuk İşbölümü İnceleme Kurulu'na gönderilmesine oybirliğiyle karar verildi.14.03.2016 (Pzt.)...
Davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar Dairece; “...davacı köye ait dava konusu taşınmazların üzüm alım deposu yapılmak üzere bağışlanmak istendiği, ancak taşınmazların 04.07.1994 tarihinde satış suretiyle davalıya temlik edildiği, ne var ki, köy dernek kararından davalı kurumun yönetim kurulu toplantı tutanağından ve kaymakamlık olurundan taşınmazların davalıya bağışlandığı halde mevzuat gereği resmi akitte satış şeklinde gösterildiği nitekim taşınmazlardan bir kısmı üzerine üzüm alım deposu olarak kullanılan bina inşa edildiği dolayısı ile temlikin koşullu bağış olduğu, bağış sözleşmesindeki koşul veya mükellefiyetin niteliğinin kapsamının yerine getirilme zamanının tam olarak tespitinin önemli olduğu, Borçlar Yasasının 246.maddesinde öngörülen bir yıllık süre içerisinde bağıştan dönme (rücu) hakkının kullanılıp kullanılmadığının araştırılması gerektiği, diğer taraftan Borçlar Yasasının 246/1.maddesinde düzenlenen sürenin hak düşürücü süre olup, bu sürenin geçirilip geçirilmediğini...
Davalı vekili, davacının eşiyle birlikte 2013 yılı Ocak ayında bağışçı olmak ve davalıya ait rezidansta (huzurevi) kalmak için başvurduğunu, davacının bir daire, Çanakkale’de dubleks bir yazlık ve 200.000 TL nakit malvarlığını bağışlayarak rezidans sözleşmesi yapmak istediğini, ancak gerek davacının gerekse eşinin yaşı, sağlık durumları ve bağışlamak istedikleri mal varlıkları değerlendirilerek rezidans sözleşmesi yapmanın mümkün olmadığının bildirildiğini, bir süre sonra davacının tekrar arayarak maliki bulunduğu bir taşınmazın çıplak mülkiyetini bağışlamak istediğini ve öncelikle eşine, onun ölümü halinde Cemiyete kalmak üzere tüm tereke vasiyetnamesi yapmak istediğini, 19.02.2013 tarihinde noter ve çalışanlarla birlikte gidilerek vasiyetname yapıldığını ve bağış işlemi için vekaletname alındığını, davacıyla ilk görüşmede rezidans sözleşmesi talebinin reddedildiğini, irade fesadı bulunmadığını, vekaletnamenin prosedür gereği alınıp geçerli olduğunu, bağıştan dönme koşullarının oluşmadığını...
Mahkemece, bozma kapsamı ve tüm dosya kapsamına göre, davacı şirketin temsil ve ilzama yetkili yönetim kurulunca alınan karar ile davalının kendisine bildirdiği "Kültür ve Tabiat Varlıklarının Korunması, Yapım ve Onarımı" hesabına 10.000.000,00 TL bağış yaptığı, bağışın hiçbir koşula bağlı bulunmaksızın yapıldığı ve geçerli olduğu, yapılan ödemenin geri alınmasına ilişkin şartların gerçekleşmediği gibi talebin bağıştan dönme şeklinde değerlendirilmesi halinde de geri alma şartlarının da bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir....
Her ne kadar Borçlar Kanunun 246. maddesi hükmünde bağıştan rücu sebebine vakıf olunduğu günden itibaren bir sene içinde dönülebileceği (dava açılabileceği) hükme bağlanmış ise de, bir senelik zamanaşımı süresi bağışın esaslı koşulunun yerine getirilmesindeki umudun tükendiği tarihten başlar. Dava 2.8.2004 tarihinde açılarak, davalıya bağıştan rücu iradesi bu tarihte bildirildiğinden davalı da zamanaşımının daha önceki bir tarihten başladığını savunup kanıtlamadığından zamanaşımı da gerçekleşmemiştir. Bağışlamanın bir süre ile sınırlı olarak yapılmamış olması da davacının bağıştan rücu hakkını kullanmasına engel teşkil etmez. Böyle olunca bağışlamadaki davacının amacı gerçekleşmediğinden davacı koşullu bağıştan dönerek bağışlananının kendisine verilmesini isteyebilir. Mahkemece istemin açıklanan bu olgular gözetilerek hüküm altına alınması yerine yazılı bazı gerekçelerle davanın reddi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir....
Her ne kadar Borçlar Kanunun 246. maddesi hükmünde bağıştan rücu sebebine vakıf olunduğu günden itibaren bir sene içinde dönülebileceği (dava açılabileceği) hükme bağlanmış ise de, bir senelik zamanaşımı süresi bağışın esaslı koşulunun yerine getirilmesindeki umudun tükendiği tarihten başlar. Dava 2.8.2004 tarihinde açılarak, davalıya bağıştan rücu iradesi bu tarihte bildirildiğinden davalı da zamanaşımının daha önceki bir tarihten başladığını savunup kanıtlamadığından zamanaşımı da gerçekleşmemiştir. Bağışlamanın bir süre ile sınırlı olarak yapılmamış olması da davacının bağıştan rücu hakkını kullanmasına engel teşkil etmez. Böyle olunca bağışlamadaki davacının amacı gerçekleşmediğinden davacı koşullu bağıştan dönerek bağışlananının kendisine verilmesini isteyebilir. Mahkemece istemin açıklanan bu olgular gözetilerek hüküm altına alınması yerine yazılı bazı gerekçelerle davanın reddi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Bağıştan rücu K A R A R Taraflar arasındaki uyuşmazlık bağıştan rücuya ilişkin bulunduğuna ve davada zilyedliğe dayanılmadığına göre, hükme yöneltilen temyiz itirazlarının incelenmesi Yüksek Yargıtay (1.) Hukuk Dairesine ait olmakla gereği için dosyanın anılan Daire Başkanlığına GÖNDERİLMESİNE, 21.09.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü: K A R A R Davacı ... vekili, tarafların 1994 yılında evlendiklerini, evlilik birliği içerisinde satın alınan taşınmazın paylı mülkiyet şeklinde taraflar adına tescil edildiğini, boşanma davasından sonra davalının sadakatsizliğini öğrendiğini, davalı adına kayıtlı bağış niteliğindeki 1/2 pay yönünden bağıştan rücu koşullarının gerçekleştiğini açıklayarak bağıştan rücu nedeniyle davalı adına kayıtlı payın iptali ile müvekkili adına tesciline, kabul görmemesi halinde 1/2 pay üzerindeki müvekkilinin tasfiye alacağının tespitine karar verilmesini istemiştir....