Ancak alacak bir ilama müstenid ise teminat aranmaz. Alacak ilam mahiyetinde bir vesikaya müstenid ise mahkeme teminata luzum olup olmadığını takdir eder.Bu açıklamalara göre ihtiyati haciz “Alacaklının, bir para alacağının zamanında ödenmesini güvence (garanti) altına almak için, mahkeme kararı ile, borçlunun mallarına önceden geçici olarak el konulması”dır. Geçici hukuki koruma yargılamasını asıl hukuki koruma yargılamasından ayıran özelliklerden biri ispat ölçüsü noktasındadır. Kanunda açıkça öngörülmemişse ya da işin niteliği gerekli kılmıyorsa, bir davada (normal bir yargılamada yaklaşık ispat değil, tam ispat aranır. Çünkü, hakim, mevcut ispat ve delil kuralları çerçevesinde, tarafların iddia ettiği bir vakıa konusunda tam bir kanaate varmadan o vakıayı doğru kabul edemez. Ancak kanun koyucu bazen ya doğrudan kendisi düzenleme yaparak ya da işin niteliği ve olayın özelliği gereği hakime, bu durumu belirterek, ispat olgusunu düşürme imkanı vermiştir....
Ancak alacak bir ilama müstenid ise teminat aranmaz. Alacak ilam mahiyetinde bir vesikaya müstenid ise mahkeme teminata luzum olup olmadığını takdir eder. Bu açıklamalara göre ihtiyati haciz “Alacaklının, bir para alacağının zamanında ödenmesini güvence (garanti) altına almak için, mahkeme kararı ile, borçlunun mallarına önceden geçici olarak el konulması”dır. Geçici hukuki koruma yargılamasını asıl hukuki koruma yargılamasından ayıran özelliklerden biri ispat ölçüsü noktasındadır. Kanunda açıkça öngörülmemişse ya da işin niteliği gerekli kılmıyorsa, bir davada (normal bir yargılamada yaklaşık ispat değil, tam ispat aranır. Çünkü, hakim, mevcut ispat ve delil kuralları çerçevesinde, tarafların iddia ettiği bir vakıa konusunda tam bir kanaate varmadan o vakıayı doğru kabul edemez. Ancak kanun koyucu bazen ya doğrudan kendisi düzenleme yaparak ya da işin niteliği ve olayın özelliği gereği hakime, bu durumu belirterek, ispat olgusunu düşürme imkanı vermiştir....
Bu sebepledir ki, genelde geçici hukuki korumalara, özel de ihtiyati tedbire ve ihtiyati hacze karar verilirken haksız olma ihtimalide dikkate alınarak talepte bulunandan teminat alınması öngörülmüştür. Geçici hukuki korumalarda, bazen karşı tarafın dinlenmemesi, tüm delillerin ayrıntılı bir biçimde incelenmesine yeterli zamanın olmaması gibi sebeplerle yaklaşık ispat yeterli görülmüştür; bu çerçevede, aslında ispat ölçüsü bakımından HMK'da bir yenilik getirilmemekle birlikte, “yaklaşık ispat” kavramı kullanılarak doktrinde kabul gören ifade tasarıya alınmış; ayrıca, burada hem tam ispatın aranmadığı belirtilmiş hem de basit bir iddianın yeterli olmadığı, vurgulanmak istenmiştir....
Ş. vekili dilekçesinde özetle; dosya kapsamında alınan bilirkişi raporuna karşı itirazlarının değerlendirilmediğini, itiraz dilekçelerinde üstüne basa basa önemle vurgulamış oldukları konu davacı şirketin koruma sistemlerinin mevcut olup olmadığının değerlendirilmesi olduğu, bilirkişi ısrarla bu husus hakkında beyanda bulunmadığını, bilirkişiler davacının koruma sistemlerinin olup olmadığı hakkında yine bir tespitte bulunmadan, taraflarınca ileri sürülen beyanları tahlil edemeyip, trafonun koruma sistemi olup olmadığını değerlendirmiş, daha önce de defaatle belirttikleri üzere davacı gibi tacirlerin işletmesine koruma sistemlerinin mevcut olması gerekeceğini, söz konusu yangın trafo patlaması nedeniyle meydana gelmediğini, müvekkili şirketin işlettiği trafo binalarının hiç birinde bu şekilde bir oda tasarımı mevcut olmadığını, söz konusu boru müvekkili şirketçe yaptırılmadığını, bu hususun yerel mahkemece araştırılmadığını, tüm bu nedenlerle hukuka ve usule aykırı yerel mahkeme ilamının...
HMK'nun 114/1.h maddesi uyarınca hukuki yararın bulunması dava şartı olup, HMK'nun 115. maddesi uyarınca hukuki yararın bulunup bulunmadığının yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden araştırılmalıdır. Hukuki yarar; davacının sübjektif hakkına hukuki koruma sağlanması hususunda mahkemeye başvuru esnasında hukuken korunacak bir yararın bulunmasıdır. Davacının mahkemeden tescil istemi ile bir dava açılabilmesi için, bu davayı açmakta veya hukuki korunma istemekte "hukuki ve meşru", "doğrudan ve kişisel", "doğmuş ve güncel" haklı bir yararının bulunması gerekir. Davacının dava açmakta hukuki yararı bulunduğunun kabulü için; hukuk düzenince kabul edilmiş meşru bir yarar olması, bu yararın dava açan hak sahibi ile ilgili olması ve dava açıldığı sırada halen mevcut bulunmasıdır. Ayrıca, açılacak davanın ortaya çıkacak tehlikeyi bertaraf edecek nitelikte olması gerekir....
Geçiçi hukuki koruma yargılamasını asıl hukuki koruma yargılamasından ayıran özelliklerden biri; ispat ölçüsü noktasındadır. Geçiçi hukuki koruma yargılamasında; yaklaşık ispatla yetinilmiş olması, ispatın aranmayacağı ya da ispat kurallarının tamamen dışına çıkılacağı anlamına gelmez. Yaklaşık ispat durumunda ise; hakim o iddianın ağırlıklı ihtimal olarak doğru olduğunu kabul etmekle birlikte, zayıf bir ihtimal de olsa aksinin mümkün olduğunu gözardı etmez. Bu sebepledir ki, genelde geçici hukuki korumalara karar verilirken, haksız olma ihtimalide dikkate alınarak talepte bulunandan teminat alınması öngörülmüştür. Bu kapsamda; davacının ortaklık ilişkisinin çıkmaya dair ileri sürdüğü nedenlere yönelik olarak tarafların iddia ve savunmaları, dosya kapsamındaki mevcut delil durumu itibariyle gerekli olan yaklaşık ispat koşulunun sağlandığı, bu nedenle mahkemece yukarıda yer alan yasa maddeleri uyarınca tedbir kararı verilmesinde isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmıştır....
Geçici hukuki koruma yargılamasını asıl hukuki koruma yargılamasından ayıran özelliklerden biri ispat ölçüsüdür. Geçiçi hukuki koruma yargılamasında yaklaşık ispatla yetinilmiş olması, ispatın aranmayacağı ya da ispat kurallarının tamamen dışına çıkılacağı anlamına gelmemektedir. Dolayısıyla ihtiyati tedbir kararının verilebilmesi için yaklaşık ispatın varlığı şarttır. 4. Esas olan şirketlerin yetkili organları aracılığı ile yönetilmesi olup hakimin şirket yönetimine müdahalesi haklı bir nedene dayalı ve istisnai bir yetkidir. Gerek esas dava gerekse geçici hukuki koruma tedbirlerinden olan ihtiyati tedbir yolu ile ancak haklı sebeplerin varlığı ve uyşmazlığın konusunu oluşturması halinde şirket yöneticilerin yönetim hakkı ve temsil yetkileri sınırlandırılabilir....
Davalı vekili cevap dilekçesi ile özetle: Alacak tutarının belirli olması karşısında davanın kısmi dava olarak açılamayacağını, İstanbul Asliye Ticaret Mahkemelerinde açılması gerekli davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, sigortalı aracın işletilmesinden kaynaklı zararların teminat kapsamında kaldığını, ancak davacının işveren sorumluluğuna bağlı oluşan zararlardan davalının sorumlu tutulamayacağını, İş Mahkemesinde davacının araç işleten olması hasebiyle değil, işveren olması sebebiyle sorumluluğu cihetine gidildiğini ve buna göre işveren sorumluluk poliçesi kapsamında ilgili sigorta şirketine müracaat edilmesi gerektiğini, aksinin kabulü durumunda ise hatır taşıması ve müterafik kusur durumlarının nazara alınması ve davacının zarar görene geç ödeme yapmış olmasına bağlı olarak ortaya çıkan fazladan ödemenin davalının sorumluluğuna bırakılmaması gerektiğini, geçici işgöremezlik zararının teminat kapsamında olmadığını ve talep edilemeyeceğini, bütün bunlardan ayrı olarak sigortalı araç...
Uyuşmazlık, trafik kazasından kaynaklı maddi ve manevi tazminat istemli açılan davada verilen ihtiyati haciz kararına ilişkindir. Bilindiği üzere uyuşmazlık bir miktar para alacağına ilişkin ise İİK 257. vd. maddeleri gereğince ihtiyati haciz; uyuşmazlığın dava konusu hakkında olması halinde 6100 Sayılı HMK'nun 389. vd maddeleri gereğince ihtiyati tedbire ilişkin geçici hukuki koruma kararı verilmesi istenebileceği açıktır. İstem, haksız fiilden kaynaklanan tazminata (para alacağı) yöneliktir. 2004 Sayılı İİK 257. vd. maddeleri gereğince ihtiyati hacize karar verebilmek için alacağın muaccel olup olmadığı önem taşımaktadır. Somut olayda, iddia olunan zarar haksız eylemden kaynaklandığından TBK.'nun 117/2 maddesi gereğince tazminat, haksız eylemin gerçekleştiği tarihte muaccel hale gelmekte ve tazminat borçlusu aynı tarihte temerrüde düşmektedir. Olay 25/08/2022 tarihinde gerçekleşmiş, dava ise 09/08/2023 tarihinde açılmıştır....
kaydına karar verilmesi gerektiğini belirterek; rüçhanlı alacak olarak masaya kaydına karar verilen alacağın faiz ve ferileri ile birlikte masaya kaydına, kredi kartından kaynaklanan alacağın rüçhanlı alacak olarak masaya kaydına, aksi halde adi alacak olarak masaya kaydına karar verilmesini talep ve dava etmiştir....