Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

İşlem tarihinde taşınmazın tapu kaydında “aile konutu” olduğuna ilişkin bir şerhin bulunmadığı doğrudur. Böyle bir durumda, lehine ipotek tesis edilenin iyiniyetli olması halinde kazanımı korunur. (TMK. m. 1023) Lehine ipotek tesis edilen iyiniyet iddiasında bulunabilecek durumda ise, durum böyledir. Olayda, lehine ipotek tesis edilen davalı şirket, ticaret şirketi olup, tacirdir. Her tacir ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli hareket etmekle yükümlüdür. (eTTK. m. 20/2, 6102 s.TTK. m. 18/2) Bu yükümlülüğü alacağına teminat olarak gösterilen taşınmazın fiili ve hukuki durumunu bilmeyi de gerektirir. Bu özeni göstermeyen, iyiniyet savında bulunamaz. (TMK. m. 3/2) Davalı şirket, ipotek tesisine esas olmak üzere işlemden önce konutta ekspertiz incelemesi yaptırmış ve konutun “aile konutu” olarak kullanıldığını görmüştür. Kendisiyle işlem yapan davacının “evli” olduğunu da bilmektedir....

    Hukuk Dairesi Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı kadın tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Davacı kadın TMK 194 maddesi uyarınca dava konusu taşınmazın aile konutu olduğundan bahisle aile konutu şerhi konulması talep ve dava etmiş, ilk derece mahkemesi tarafından davacı kadın tarafından daha önce aile konutu şerhi talepli dava açıldığı ve bu davadan feragat edildiğinden kesin hüküm nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın usülden reddine karar verilmiş, davacı kadının istinaf talebinde bulunması üzerine bölge adliye mahkemesi tarafından istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiş, iş bu karar davacı kadın tarafından temyiz edilmiştir. Daha önce açılmış aile konutu şerhi davasından feragat aile konutu niteliğinden feragat olmayıp aile konutu şerhi talebinden feragattir....

      Davacının, aile konutu şerhi konulması davasının dinlenilebilmesi için, tapu iptal tescil davasının kesinleşmesi gerekmektedir. Aksi takdirde aile konutu şerhi konulması davasının incelenmesi hukuken mümkün değildir. O halde aile konutu şerhi konulmasına ilişkin davanın, tapu iptali ve tescil davasından tefrik edilip, ayrı bir esasa kaydedilmesi, tapu iptali ve tescil dosyasının bekletici mesele yapılıp, sonucunun beklenmesi ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, bu yön nazara alınmadan yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır. Davacı dava dilekçesinde, TMK'nun 194. maddesi gereğince tapu iptal ve tescil, aile konutu şerhi konulması, bunların kabul edilmemesi halinde taşınmazın keşif ile belirlenecek değerinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş olup, bu hali ile dava terditli açılmıştır. O halde mehkemece, yeniden yapılacak yargılama sırasında bu hususa da dikkat edilmesi gereklidir....

      Davacı da dava dilekçesinde taşınmaza aile konutu şerhi verilmesi için tapu müdürlüğüne gittiğini taşınmazın devir edildiğini öğrenmesi sebebi ile şerh koyduramadığını beyan etmiştir. Bu itibarla dava konusu taşınmaz dava tarihinde davalı eş üzerine kayıtlıolmadığından davacının aile konutu şerhi davası açmakta hukuki yararı bulunmaktadır. Ne var ki, toplanan delillerden tarafların 12.10.2016 tarihinde kesinleşen kararla boşandıkları anlaşılmaktadır. Evlilik boşanma ile sona erdiğine göre dava konusu taşınmaz aile konutu olma niteliğini kaybetmiştir....

        Dolayısıyla her haline münasip ev aile konutu olmadığı gibi, her aile konutu da haline münasip ev olmak durumunda değildir. Dolayısıyla bu iki madde arasında özdeştik kurmak yasanın özüne aykırıdır. TMK 194 madde mutlak bir kanun maddesi olmasına rağmen İİK 82 maddesinde haczi caiz olmayan mallar ve haklar sayılırken, malın kıymetinin fazla olması durumunda bedelinden haline münasip bir kısmın borçlunun ihtiyacını karşılayabilmesi amacıyla bırakılmak üzere haczedilerek satılacağı benimsenerek istisna getirilmiştir. O halde TMK 194 maddesinde yer alan aile konutu ile ilgili tasarruf işlemlerinin diğer eşin rızasına bağlayan şart, sadece malik olan eşin iradesine bağlı olan işlemlerde geçerli olabilmesi gerekir. TMK 194 maddenin getirdiği sınırlama aile hayatını korumak amacıyla eşlerin ortak bir paydada buluşması amacını taşımaktadır. Bu kanun maddesinin rızai olmayan işlemler için yorumlanması kanunun özüne ve ruhuna aykırıdır....

        TMK. m.194 hükmünde yer alan (ZGB 169) “aile konutu” (Wohnung der Familie) hükmü ise evlilik süresince etkin olan bir düzenlemedir. (Y2HD, 05.11.2003, 13150-14945, Ömer Uğur GENÇCAN, 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu, Bilimsel Açıklama-İçtihatlar-İlgili Mevzuat, Yetkin Yayınevi: I. Cilt, TMK. m. 1-351, Ankara 2004, II. Cilt, TMK. m. 352-1030, Ankara 2004 , Kısaltma: GENÇCAN-TMK, s. 1097) Evliliğin sonlanması durumunda bu hüküm uygulanamaz. Bu sebeplerle TMK m. 194 hükmüne göre tespit ve sonucunda şerh isteminde bulunulamaz. O halde davacıdan isteği hakkında izahat alınmalı, hukuki yararı belirlenmeli ve sonucuna göre deliller değerlendirilerek bir karar verilmelidir. Bu sebeplerle değerli çoğunluğun görüşüne katılmıyorum....

          "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL YRG.GELİŞ TARİHİ:12.2.2013 -KARAR- Mahkeme kararındaki nitelendirmeye göre dava; Aile Mahkemesince karara bağlanan TMK.' nun 194.maddesi uyarınca aile konutu iddiası ile açılan tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir. Yargıtay Büyük Genel Kurulunun 21.01.2013 tarih ve 1 sayılı kararı ile aynen kabul edilen ve 26.01.2013 günü Resmi Gazetede yayımlanarak 01.02.2013 tarihinde yürürlüğe giren hukuk dairelerine ilişkin işbölümü uyarınca temyiz incelemesi Yargıtay 2.Hukuk Dairesine ait bulunmaktadır. Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan nedenlerle, dosyanın ilgisi yönünden 2.Hukuk Dairesi Başkanlığına GÖNDERİLMESİNE,26.2.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. .......

            "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi Taraflar arasındaki taşınmaz hukukuna ilişkin davada ... Aile Mahkemesi ve ... Asliye Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü: -K A R A R- Dava, tapu iptali ve tescili istemine ilişkindir. Asliye Hukuk Mahkemesince, davanın aile konutunun satışının iptali istemine ilişkin olduğu ve aile mahkemesinin görevli olduğu gerekçesi görevsizlik yönünde hüküm kurul muştur. Aile Mahkemesi ise, davanın aile hukukundan kaynaklanmdığı ve genel mahkemenin görevine girdiği gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiştir. Somut olayda uyuşmazlık, davacı ...’in dava dışı ... ile halen evli olduğu ve dava konusu taşınmazın evlilik birliği içerisinde 2011 yılında edildiği ve 20.07.2012 tarihinde dava dışı eş ... tarafından davalıya satıldığı anlaşılmaktadır....

              Somut davaya geldiğimizde; davalı eş ve davalı banka arasında yapılan tasarruf işlemiyle aile konutunun tapu kaydına konulan ipotek kaydı, ayni hakka ilişkin bir tasarruf işlemi olup; TMK.194/1 maddesi yönünden değerlendirilebilecek bir tasarruf işlemidir. İpotek işlemi sırasında davacı eşin açık rızasının varlığı konusunda,bu konuda ispat yükü kendisine düşen davalılar bir delil bildirmemiştir. Esasen açık rızanın alınmadığı hususunda da bir çekişme bulunmamaktadır. Davalı banka, ipotek işlemi sırasında tapu kaydında aile konutu şerhi (TMK md.194/3) bulunmadığını, kendilerinin buna güvenerek hak iktisap ettiklerini, iyiniyetli sayılmaları ve TMK.1023.madde uyarınca iktisaplarının korunması ve bu sebeple davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur. Yukarıda açıklandığı gibi, burada iyiniyet savunmasına değer verilemez ve TMK 1023. maddedeki iyiniyet karinesine dayanma imkanı bulunmamaktadır....

                KARŞI OY YAZISI Aile konutu üzerinde tasarruf işleminde bulunan eş,diğer eşin açık rızasını almak zorundadır (TMK md.194/1). Açık rıza yazılı veya sözlü olarak verilebilir. Örtülü yeterli kabul edilemez. Açık varlığını ispat yükü; tasarruf işleminini yapanların üzerindedir. Türk Medeni Kanununun 194/1. maddesindeki kısıtlama; evlilik birliği ve çocukların runmasını amaçlayan, bir kamusal menfaatin gereği olarak; “kanundan doğan bir kısıtlama”dır. Taşınmazın işlem tarihinde aile konutu olması koşuluyla, aile konutu olma durumu tapu kaydına şerh konulmuş veya konulmamış olsun; kanundan doğan bu kısıtlama mevcut sayılır. Kanımca; Türk Medeni Kanununun 194/1. maddesindeki düzenleme, emredici nitelikte olmakla birlikte; mutlak emredici nitelikte olmayıp, nispi emredici niteliktedir. Bu nedenle, kanunun bu maddesine aykırı olarak yapılan bir tasarruf işleminin yaptırımı “kesin hükümsüzlük” olmayıp; “askıda hükümsüzlük” yaptırımıdır....

                  UYAP Entegrasyonu