İcra Müdürlüğünün 2010/2971 Esas sayılı dosyasında ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi başlattıklarını, 20/05/2013 tarihinde 850.000,00 TL bedelle müvekkili bankaya ihale edildiği, tarafların boşandıklarını, bahse konu taşınmazın aile konutu vasfını yitirdiğini, ipoteğin tesis edildiği tarihte taşınmazın diğer davalı adına kayıtlı olduğunu, tapu kaydında aile konutu olduğuna dair şerh de bulunmadığını, müvekkili Bankanın iyi niyetli üçüncü kişi konumunda olduğunu, mülkiyet kazanımının korunması gerektiğini, davacı tarafın ipoteğin tesis edildiği tarihten itibaren 12 yılı aşkın bir süre geçtikten sonra aile konutu olduğunu iddia ederek ipoteğin kaldırılması davası açmasının haksız ve kötü niyetli olduğunu gösterdiğini, davacı tarafın huzurdaki davayla birlikte her ne kadar tasfiye ve edinilmiş mallara katılma talebinde bulunmuş ise de, huzurdaki davanın niteliği itibariyle tespit davası olduğu göz önüne alındığında ayrıca eda talebinde bulunulamayacağını, bu taleplerinin huzurdaki...
Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 194/1. maddesine göre, "Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz.” Bu madde hükmü ile aile konutu şerhi konulmuş olmasa da eşlerin birlikte yaşadıkları aile konutu üzerindeki fiil ehliyetleri sınırlandırılmıştır. Sınırlandırma aile konutu şerhi konulduğu için değil, zaten var olduğu için getirilmiştir. Bu sebeple tapuya aile konutu şerhi verilmese bile o konut aile konutu özelliğini taşır. Anılan madde hükmü ile getirilen sınırlandırma, emredici niteliktedir. Dolayısıyla bu haktan önceden feragat edilemeyeceği gibi eşlerin anlaşmasıyla da ortadan kaldırılamaz ve açık rıza ancak "belirli olan” bir işlem için verilebilir....
Sitesi içindeki taşınmazın sahibinin ... olduğunu, aile konutu olarak kullanıldığını, davalı bankanın müvekkilinin açık onayını ve yazılı muvafakatnamesini almaksızın tapuda eşine adına kayıt tarafların müşterek maliki olduğu taşınmazı davalı banka lehine ipotek tesis edildiğini, davalı banka her ne kadar kötü niyetli değil ise de basiretli bir tacir gibi davranmadığını, gayrimenkulun aile konutu olarak kullanıldığını bilebilecek durumda iken müvekkilinin muvafakatını almadan ipotek tesis ettiğinden ipoteğin fekkinin gerektiğini, açıklanan nedenlerle davanın kabulü ile davaya konu taşınmaza aile konutu şerhi konulmasına, banka lehine tesis edilen ipoteğin kaldırılmasına karar verilmesi talep olunmuştur. II....
Davalılar vekili, cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın davacı ve eşi tarafından aile konutu olarak kullanılmadığı gibi taşınmaz üzerinde aile konutu şerhi de bulunmadığını, davalı şirkete husumet yöneltilemeyeceğini belirterek davanın reddine hükmedilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; "tapu üzerinde aile konutu şerhi bulunmayan taşınmazın davacı tarafın dava dilekçesindeki "rıza alınmaksızın ipotek verildiği" iddiasını kanıtlayamadığı" gerekçesiyle açılan davanın reddine hükmedilmiştir. Davacı kadın vekili; ipoteğin kaldırılması davasının reddinin hatalı olduğunu ileri sürmek suretiyle istinaf başvurusunda bulunmuştur. Dava, aile konutu olarak kullanıldığı iddia olunan taşınmaz üzerinde, davalı T7 lehine tesis edilen ipoteğin iptali isteğine ilişkindir (TMK md. 194). Dava, sadece lehine ipotek tesis edilen davalı T7 ve ortağı olduğu şirkete karşı açılmıştır....
Hukuk Genel Kurulu'nun 2013/2- 2056 Esas, 2015/1201 Karar ve 15.04.2015 günlü kararında da açıklandığı üzere, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 194/1. maddesine göre, “Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz.” Bu madde hükmü ile "aile konutu şerhi konulmuş olmasa da” eşlerin birlikte yaşadıkları aile konutu üzerindeki fiil ehliyetleri sınırlandırılmıştır. Sınırlandırma aile konutu şerhi konulduğu için değil, zaten var olduğu için getirilmiştir. Bu nedenle, aile konutu şerhi konulduğunda, konulan şerh “kurucu” değil “açıklayıcı” şerh özelliğini taşımaktadır. Anılan madde hükmü ile getirilen sınırlandırma, “emredici” niteliktedir. Dolayısıyla bu haktan önceden feragat edilemeyeceği gibi eşlerin anlaşmasıyla da ortadan kaldırılamaz ve açık rıza ancak “belirli olan” bir işlem için verilebilir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : İpoteğin Kaldırılması - Aile Konutu Şerhi Konululması Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı ... tarafından, ipoteğin kaldırılması davası yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Davacı kadın; dava konusu taşınmazın aile konutu olduğunu, davalı eş... tarafından kendisinin haberi ve izni olmadan üzerinde ipotek tesis edildiğini ileri sürerek, ipoteğin kaldırılmasını talep etmiş (TMK m.194), mahkemece davanın kabulü ile dava konusu taşınma üzerine konulan ipoteğin kaldırılmasına karar verilmiştir....
Kat, 6 nolu bağımsız bölümün davalı ile davalı T3 aile konutu olduğunu, bu konut üzerine davalı T4 A.Ş. lehine 23.02.2015 tarih, 8427 yevmiye nolu 150.000,00 TL bedelli ipotek tesis edildiğini, ancak bu ipotek tesis işlemi yapılırken davacının rızasının alınmadığını, TMK'nun 194. madde hükmü ile eşlerin aile konutu ile ilgili bazı hukuksal işlemlerinin diğer eşin rızasına bağlı olduğu kuralı getirilerek eşlerin hukuki işlem özgürlüğünün "aile birliğinin" korunması amacıyla sınırlandırıldığını, TMK'nun 194/1 maddesi uyarınca eşlerden birinin, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemeyeceğini, aile konutunu devredemeyeceğini, veya aile konutu üzerindeki haklarını sınırlayamayacağını, tesis edilen ipotek işlemi ile aile konutu üzerindeki hakların davacının açık izni olmaksızın sınırlandırıldığını, davalı bankanın basiretli bir tacir gibi davrandığını ve üzerine ipotek tesis edilen taşınmazın aile konutu olup olmadığını araştırmadığını, taşınmazın...
Bu durumda, mahkemece bilirkişilerden ek rapor alınması veya gerekiyorsa yeniden keşif yapılması, uzman bilirkişilerden “aile konutu” olarak kullanılan bölümlerin kroki ve harita üzerinde işaretlenmesinin istenmesi ve bu bölümlerle sınırlı olacak şekilde “aile konutu şerhi” konulması ve bu bölümler yönünden ipoteğin kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken, taşınmazın tamamı üzerine aile konutu şerhi konulması ve ipoteğin kaldırılmasına karar verilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir. 2- 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 38.maddesinin (b) bendi gereğince avukat, aynı işte menfaati çatışan kimseleri aynı anda temsil edemez. Dava da davacı ... ile davalılardan ...”nun aynı vekil ile temsil edilmelerinin Avukatlık Kanunu'nun 38/b maddesine aykırılık teşkil ettiği anlaşılmaktadır. Bu yön gözetilmeden, yargılamaya devamla hüküm kurulması da usul ve yasaya aykırıdır....
Emsal Hukuk Genel Kurulu kararında yer alan yerel mahkemenin “Direnme gerekçesinde” açıkça belirtildiği üzere Türk Medeni Kanunu madde 194 hükmü ile eşlerin fiil ehliyetine getirilen sınırlama aile konutuna şerhin konulması ya da konulmaması koşuluna bağlanmadığı gibi işlem tarafı olan üçüncü kişinin iyiniyetli olup olmamasının da herhangi bir önemi bulunmamaktadır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 194/1. maddesine göre, "Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz,” Bu madde hükmü ile aile konutu şerhi “Konulmuş olmasa da” eşlerin birlikte yaşadıkları aile konutu üzerindeki fiil ehliyetleri sınırlandırılmıştır. Sınırlandırma aile konutu şerhi konulduğu için değil, zaten var olduğu için getirilmiştir. Bu sebeple tapuya aile konutu şerhi verilmese bile o konut aile konutu özelliğini taşır. Zira dava konusu taşınmaz şerh konulmasa dahî aile konutudur....
Bu düzenleme ile malik olmayan eşe, aile konutu ile ilgili tapu kütüğüne şerh verilmesini isteme hakkı tanınmış, eşlerin aile konutu ile ilgili bazı hukuksal işlemlerinin diğer eşin rızasına bağlı olduğu kuralı getirilerek eşlerin hukuki işlem özgürlüğü “aile birliğinin’’ korunması amacıyla sınırlandırılmıştır. Tapu kaydında aile konutu şerhi bulunmasa dahi aile konutuna ilişkin olarak; eşlerden biri diğer eşin açık rızası bulunmadıkça aile konutuyla ilgili kira sözleşmesini feshedemeyecek, aile konutunu devredemeyecek ve aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamayacaktır. Malik olmayan eşin izni için şekil şartı bulunmamakla birlikte, iznin açık olması gerekmektedir. Açık rızanın varlığını ispat yükü ise aile konutu ile ilgili tasarrufta bulunana aittir. 15. TMK’nın 194. maddesinde öngörülen sınırlandırma, taşınmazın tapu kaydına aile konutu şerhi konulduğu için değil, konut aile konutu vasfı taşıdığı için getirilmiştir....