Asliye Ticaret Mahkemesi'nce; Adi ortaklığın fesih ve tasfiyesi ile kâr payı alacağı davaları ticaret mahkemelerinde görülmesi gereken mutlak ticari davalardan olmadığının anlaşıldığını, adi ortaklığın fesih ve tasfiyesi ile alacak davalarında ticaret mahkemelerinin görevli olması için nispi ticari dava niteliğinde bulunması gerektiğini, bir davanın nispi ticari dava sayılabilmesi için de davanın her iki tarafının tacir olması ve uyuşmazlığın ticari işletmeleri ile ilgili bulunması gerektiğini, somut olayda, davalının tacir olmasına rağmen, davacının tacir olmaması nedeniyle bu davanın nispi ticari dava da olmadığının belirlendiğini, bu nedenle mahkemenin görevli olmadığını, görev hususunun her aşamada ve re'sen değerlendirilmesi gereken bir dava şartı olması nedeniyle karşı görevsizlik kararı verilmiştir....
Asliye Ticaret Mahkemesi'nce; Adi ortaklığın fesih ve tasfiyesi ile kâr payı alacağı davaları ticaret mahkemelerinde görülmesi gereken mutlak ticari davalardan olmadığının anlaşıldığını, adi ortaklığın fesih ve tasfiyesi ile alacak davalarında ticaret mahkemelerinin görevli olması için nispi ticari dava niteliğinde bulunması gerektiğini, bir davanın nispi ticari dava sayılabilmesi için de davanın her iki tarafının tacir olması ve uyuşmazlığın ticari işletmeleri ile ilgili bulunması gerektiğini, somut olayda, davalının tacir olmasına rağmen, davacının tacir olmaması nedeniyle bu davanın nispi ticari dava da olmadığının belirlendiğini, bu nedenle mahkemenin görevli olmadığını, görev hususunun her aşamada ve re'sen değerlendirilmesi gereken bir dava şartı olması nedeniyle karşı görevsizlik kararı verilmiştir....
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TARİHİ : 26/02/2021 NUMARASI : 2020/581 ESAS, 2021/162 KARAR DAVA KONUSU : Adi Ortaklığın Fesih ve Tasfiyesi KARAR : Mersin 1....
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın 170.000-180.000.EURO’dan bahsederken delil olamayacak ve kendi kurgusuna dayalı mesaj gönderileri ve delil kabul edilemeyecek belgeleri gösterdiğini, ancak ne Almanya Federal Cumhuriyeti’nden gönderilen dekont ne de müvekkilinin imzasını taşıyan alındı belgesinin sunulmadığını, bu hususun davacı tarafın kötü niyetini ortaya koyduğunu, davacının sözleşmeden doğan alacak hakkını senetle ispatı gerektiğini savunarak açılan davanın reddini istemiştir. İLK DERECE MAHKEMESİ'NİN KARAR ÖZETİ : İlk derece mahkemesi kararında özetle; davacının tacir olmadığı, adi ortaklığın TBK'nın 620 ve devam eden maddelerinde düzenlendiği, TTK'da düzenlenmediğinden ve davacı taraf tacir olmadığından, adi ortaklıkta malvarlığı haklarına ilişkin olan davanın genel hükümlere göre asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiği, celbedilen ticaret sicil kayıtlarına göre ... Unlu Mamuller Gıda Taş....
Davacı tarafından taşınmazın tahliyesi ve taşınmazların kullanım bedeli olarak 30.000 TL talep edilmiş olup, bu durumda; davacının, diğer ortaklarından biri olan davalının tahliyesi ve alacak talebi ile açtığı bu dava, adi ortaklığın tasfiyesinin mahkeme kararıyla tamamlanmasına yönelik kabul edilmeli ve inceleme bu yönde yapılmalıdır. Adi ortaklık sözleşmesi geçerlilik şekli olarak herhangi bir şekle bağlı değildir. Ancak, ispat şekli bakımından yasal delillerle kanıtlanması gerekir. Ayrıca adi ortaklık ilişkisinde, bir ortak tarafından açılan alacak talebine ilişkin dava, ortaklığın fesih ve tasfiyesi istemini de kapsar. Niteliği gereği, adi ortaklıklar kişi ortaklıklarına dahildir, ortakların şahsı belirleyicidir. Adi ortaklık sözleşmesi iç ilişkide karşılıklı güvene ve iyiniyete dayanmaktadır....
Somut olayda taraflar arasında adi ortaklığın tasfiyesi amacıyla ... 9.Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2013/509 esas sayılı dosyasında görülmekte olan bir davanın bulunduğu, eldeki bu davanın da adi ortaklığa dahil olduğu iddia edilen taşınmazın davalı 3.kişiye satış işleminin iptali için açıldığı anlaşılmaktadır. Her iki dava farklı davalar olup davacı, şahsi hakkına dayanarak görülmekte olan adi ortaklığın tasfiyesine yönelik alacak davası ile hak edebileceği ortaklık payı alacağının tahsilini sağlamak amacıyla eldeki davayı açmıştır. Davacının böyle bir davayı açmasında hukuki yararının bulunduğunun ortaklığın tasfiyesine ilişkin davada mahkemece verilecek yetkiye gerek kalmadan da dava açılabileceğinin kabulü gerekir. Bu durumda işin esasına girilerek, tarafların delillerinin toplanması, varılacak uygun sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken aksi düşüncelerle yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir....
Davacı, ortaklığın kurulduğu tarihten itibaren kar payının ödetilmesi ile ortaklığın fesih ve tasfiyesi istemiyle eldeki davayı açmış olup, ortaklığın feshi ile ortaklığın tasfiyesi ayrı ayrı hukuki işlemlerdir. BK.nun 538. maddesinde belirtildiği gibi tasfiye bütün hesapların görülüp ortaklığın aktif ve pasif bütün mal varlığının belirlenip ortakların birbirleri ile alacak verecek ve ortaklıktan doğan ilişkilerinin kesilmesi yoluyla ortaklığın sona erdirilmesi, malların paylaşılması ya da satış yoluyla elden çıkarılmasıdır. Ortaklık sözleşmesinde hüküm bulunduğu takdirde tasfiyenin öncelikle bu sözleşmedeki hükümlere göre yapılması asıldır. Böyle bir hükmün bulunmaması halinde ise tasfiyenin bu defa BK.nun 539. maddesindeki sıra takip edilerek yapılması gereklidir....
-Adî ortaklığın feshi istemi bakımından; BK m.639, f,1, b.1 gereğince amacın gerçekleşmesinin imkânsız duruma gelmiş olduğu saptandığından, adî ortaklığın feshine, 2.-Adî ortaklığın tasfiyesi istemi bakımından; A)Adî ortaklığın tasfiyeye değer mal varlığı saptanmadığından tasfiyeye yer olmadığına, B)Taraflar arasındaki tadil sözleşmesinin m.10,g bendine göre her türlü kâr ve zarardan ... Yapı İnş. Tic. AŞ.'nin sorumlu olduğu ve iş bu sözleşmenin m.10,f bendine göre fesih tarihine kadar yapılan hakedişlerden 0,0005+KDV tutarının davacı şirkete ödenmesi gerektiği anlaşılmakla, 4.315,43 TL alacağın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 3.-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince, alınması gereken; 294,79 TL karar ve ilâm harcından, peşin alınan 35,90 TL'nin düşülerek eksik kalan 258,89 TL harcın, davalıdan alınarak Haziyene irat kaydına, 4....
Hal böyle olunca mahkemece taraflar arasındaki adi ortaklığın “ sözleşmenin feshinin kesinleştiği tarih itibariyle “ tasfiyesi zorunludur....
Davada, taraflar arasında kurulan 28.05.2006 tarihli "Ortaklık Sözleşmesi"nin feshi ve sözleşme gereğince davalı tarafta kalan satış bedelinden payının tahsili talep edilmektedir. Davanın bu niteliğine göre uyuşmazlık, adi ortaklığın feshi ve tasfiyesi talebine yöneliktir. Davacı ile davalı arasında adi ortaklık kurulduğu ve bunun tasfiye edilmediği tarafların kabulündedir. Davacının bu davadaki talepleri dikkate alındığında davanın adi ortaklığın fesih ve tasfiye talebini içerdiği kabul edilmelidir. Buna göre, taraflar arasındaki adi ortaklık ilişkisinin B.K nun 520 vd. (TBK'nun 620 vd.) maddeleri gereğince tasfiyesi ile çözümlenmesi gerekir. BK'nun 538. (TBK'nun 642.) maddesinde belirtildiği gibi tasfiye, bütün hesapların görülüp ortaklığın aktif ve pasif bütün mal varlığının belirlenip ortakların birbirleri ile alacak verecek ve ortaklıktan dolayı olan ilişkilerinin kesilmesi yoluyla ortaklığın sona erdirilmesi, malların paylaşılması ya da satış yoluyla elden çıkarılmasıdır....