Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Sözleşme ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 638. maddesine göre; ortaklık sözleşmesinde aksi kararlaştırılmadıkça adi ortaklar birlikte ya da temsilci vasıtasıyla üçüncü kişilere karşı deruhte etmiş oldukları borçlardan müteselsilen sorumlu olurlar. Bu hükme göre alacağa ilişkin bu davanın adi ortakların müteselsil sorumluluğuna dayalı olarak her birine karşı açılması mümkündür. Alacak istemli dava dilekçesinde, dava adi ortaklıklardan birine veya birkaçına karşı açılmış ise, Türk Borçlar Kanunu 163. maddesi uyarınca dava incelenmelidir. Ancak sadece adi ortaklık veya ortak girişim denmiş ve kişi gösterilmemiş ise “Hukuk Genel Kurulunun 08.10.2003 tarih, 2003/12- 574- 564 sayılı kararında vurgulandığı üzere ortak girişim iki veya daha fazla gerçek veya tüzel kişinin belli bir amaca ulaşmak için katkılarını birleştirdikleri bir ortaklık türü olup, bu ortaklığın tek başına tüzel kişiliği bulunmamaktadır....

Kongre Merkezi yapım işi için adi ortaklık kurduklarını ve inşaatın yapımı konusunda sözleşme imzalandığını, alacaklının alacağının tahsili için icra müdürlüğünce Konya Selçuklu Belediye Başkanlığı'na İİK'nun 89/1. maddesi kapsamında haciz ihbarnamesi gönderilmesi suretiyle adi ortaklığa ait hak ve alacaklar üzerine haciz konulduğunu, hacizlerin kanuna aykırı olduğunu ileri sürerek haczin kaldırılması istemiyle icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece, şikayet eden şirketin takipte taraf sıfatı bulunmadığından şikayetin reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 622 ve 623. maddeleri gereğince, adi ortaklıkta her ortak, şirketin kârına iştirak etme hakkına sahip olduğundan, ortağın kişisel alacaklıları, borçlu ortağın şirketteki kâr payını haczettirebilecekleri gibi, aynı Kanun'un 638. maddesine göre, adi ortaklığın tasfiye edilmesi halinde, ortaklık sözleşmesinde aksine bir hüküm bulunmadıkça, borçluya isabet edecek tasfiye payının da haczi mümkün...

    Davacı şirket tarafından adi ortaklığın vergi borcuna istinaden ödenen toplam 452.661,38 TL'nın ortaklık hissesi oranında 226.330,69 TL'nın tahsili amacıyla davalı aleyhine ilamsız icra takibi başlatılmış, itiraz üzerine eldeki itirazın iptali davası açılmıştır. Davalı yanca, adi ortaklığın tasfiyesinin gerçekleşmediği ve bu nedenle ortakların birbirinden alacak talebinde bulunamayacağı savunulmuştur. Taraflar arasında adi ortaklık sözleşmesi bulunduğu ihtilafsız olmakla, ortağın diğer ortaktan adi ortaklık ilişkisi kapsamında alacak talebinde bulunması fesih ve tasfiyeyi de kapsamaktadır. Adi ortaklık ilişkisi, TBK'nun 639. maddesinde sayılan sona erme sebeplerinden birinin gerçekleşmesi ile sona erer. Bu şekilde ortaklığın sona ermesinin başlıca iki sonucu ortaya çıkar. Bunlardan ilki, yöneticilerin görevlerinin sona ermesi, diğeri de ortaklığın tasfiyesidir. İş ortaklığının konusu ve amacını oluşturan "... İlçesi ... Okul ve İdari Bina Yapım İşi"ne ilişkin iş sahibi ......

      Taraflar mevcut mal ve demirbaşların bölüşülmesinde ya da mal varlığının bir meblağ karşısında diğerine bırakılmasında anlaşamadıkları taktirde mahkemece tayin olunacak bir görevli marifetiyle bu malların satılmasına, öncelikle varsa ortaklığın borçlarının ödenmesine, bilahare ortaklardan her birinin ortaklığa verdiği avanslarla, ortaklık için yaptıkları masraflar hesaplanmalı ve her birinin ortaklıktan olan alacağı düşüldükten sonra geriye birşey kalır ise bu meblağın, var ise zararın payları arasında paylaştırılmasına karar verilmelidir. Somut olayda, davacının talebi adi ortaklığın fesih ve tasfiyesini de kapsadığından, öncelikle mahkemece adi ortaklığın konusunu oluşturan bir başka deyişle adi ortaklığa ait malların tesbitinin yapılması gerekir....

        Taraflar mevcut mal ve demirbaşların bölüşülmesinde ya da mal varlığının bir meblağ karşısında diğerine bırakılmasında anlaşamadıkları taktirde mahkemece tayin olunacak bir görevli marifetiyle bu malların satılmasına, öncelikle varsa ortaklığın borçlarının ödenmesine, bilahare ortaklardan her birinin ortaklığa verdiği avanslarla, ortaklık için yaptıkları masraflar hesaplanmalı ve her birinin ortaklıktan olan alacağı düşüldükten sonra geriye birşey kalır ise bu meblağın, var ise zararın payları arasında paylaştırılmasına karar verilmelidir. Somut olayda, davacının talebi adi ortaklığın fesih ve tasfiyesini de kapsadığından, öncelikle mahkemece adi ortaklığın konusunu oluşturan bir başka deyişle adi ortaklığa ait malların tesbitinin yapılması gerekir....

          İş ortaklığı, esas itibariyle 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 620 ve müteakip maddelerindeki hükümlere tabi bir adi ortaklık olup, tüzel kişilikleri olmadığından taraf ehliyetleri yoktur. Aynı yasanın 638/1. maddesinde; "Ortaklık için edinilen veya ortaklığa devredilen şeyler, alacaklar ve ayni haklar, ortaklık sözleşmesi çerçevesinde elbirliği hâlinde bütün ortaklara ait olur" hükmü mevcuttur. Bu hükme göre adi ortaklık alacak ve mallarının üzerinde, adi ortaklığı oluşturan gerçek ve tüzel kişilerin elbirliği ile mülkiyet hakları bulunmaktadır. Adi ortaklığın ödenmeyen alacağı , adi ortaklığı oluşturan her bir ortağın takipte alacaklı taraf olarak gösterilmek sureti ile başlatacakları takipte , adi ortaklık adına tahsil edilir. Dosyamızda dava konusu takipte alacaklı olarak Ra-Ya İnşaat & Hasanoğlu İnşaat İş Ortaklığı gösterilmiş ve adi ortaklığın kimlerden oluştuğu açıklanmamış , adi ortaklığı oluşturan şirketler adına vekâletnameler de sunulmamıştır....

            Öyle olunca, davacının adi ortaklık ilişkisini ispatladığının kabulü gerekir. Bu durumda mahkemece, taraflar arsında adi ortaklık ilişkisinin bulunduğu kabul edilerek, hâsıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, taraflar arasındaki ilişkiyi gösterir bir belge ibraz edilemediği ve adi ortaklığın ispatlanamadığı gerekçesi ile davanın reddedilmesi usul ve yasaya uygun değildir. Bozmayı gerektirir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan 17.15 TL. temyiz harcının istek halinde iadesine, 11.11.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi....

              Adi ortaklık sözleşmesi herhangi bir şekil şartına tabi olmayıp,uyuşmazlık halinde ispat sorunu göndeme gelecektir ki ,adi ortaklık sözleşmesinin varlığının yasal delillerle ispatlanması gereklidir.Somut olayda, taraf beyanları, dosyadaki bilgi ve belgelere göre, taraflar arasında yazılı sözleşme olmasa da bir adi ortaklığın kurulduğu ve faaliyete geçtiği ,adi ortaklık sözleşmesinin ispatlandığı ,mahkemece adi ortaklığın kurulacağı inancı ile para gönderildiği şeklindeki olaya, taraf beyanlarına ve delillere uygun düşmeyen gerekçe ile karar verilmesi hukuka aykırı olmuştur. Taraflar arasında adi ortaklığın kurulduğu ve faaliyete geçtiği ,ancak davacının adi ortaklığa koyduğu sermayenin iadesi için icra takibi yaptığı ,bu talebin adi ortaklığın fesih ve tasfiyesinin istendiği sonucunu doğurduğu kabul edilmelidir....

              HMK.nun 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda; dava , adi ortaklık sebebiyle alacak talebine ilişkindir. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre ; 26.02.2008 tarihinde taraflar arasında adi ortaklık sözleşmesi düzenlenmiştir. Adi ortaklık sermayesi 180.000 ,-TL olup, hisseler .Fatma DURMUŞ,Serkan ÖZEN,.Ümit T7 T4 T6 isimli adi ortakların her birinin sermayesi 30.000,-TL olacak şekilde dağıtılmıştır. Dosyaya sunulan Hisse Devir Sözleşmesi ile ortaklardan Ümit Aygün hissesini; T1, T7 T6 ve T4 20.000,-TL karşılığında 14/03/2008 tarihinde devretmiş,ödemelerin devir sözleşmesinde yazılı sıralı senetle yapılacağı kararlaştırılmıştır. Her ne kadar adi ortaklardan Serkan Özen'in de hissesini devrettiği dava dilekçesinde bildirilmiş ise de ,bu ortağın hisse devrine ilişkin sözleşme ibraz edilmemiştir.Bu ortak davada taraf da gösterilmemiştir....

              Mahkemece de taraflar arasında adi ortaklık olduğu kabul edilmiş, kararın bu gerekçesi davalı tarafından temyiz edilmemekle adi ortaklığın varlığı hususu kesinleşmiştir. Adi ortaklık dava tarihine kadar fesih ve tasfiye edilmediğine göre, BK 128. maddesi gereğince davacı alacağı muaccel olmamış ve zamanaşımı süresi başlamadığından davacının tasfiyeden doğan alacağının zamanaşımına uğradığı kabul edilemez. Bu durumda mahkemece işin esasına girilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, davanın alacağın zamanaşımına uğradığı gerekçesi ile reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 29.12.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi....

                UYAP Entegrasyonu