Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü: -K A R A R- Davacı vekili, davalı ... dairesinin diğer davalının borcu nedeniyle 6183 sayılı Amme Alacakları Tahsili Usulu Kanununun 79.maddesi gereğince 07.01.2013 tarih ve 583 sayılı haciz bildirisini tebliğ ettiğini, davacının 6183 sayılı Kanunun 79.maddesi gereğince haciz bildirisinin tebliğinden itibaren 7 gün içinde borçlu olmadığını bildirmediğini belirterek haciz bildirisinin tebliğ edildiği tarih itibariyle ... Tur. San. Tic. Ltd. Şti.'ne borcu olmayan davacının 6183 sayılı Kanunun 79.maddesi gereğince davalı Yıldırım Vergi Dairesi Müdürlüğüne de borcu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir....

    Kanun koyucu tarafından, tahsil edilmesi istenen alacak, kamusal nitelikte imtiyazlı olduğundan sürüncemede kalması önlenerek, hızla tahsilinin sağlanması istenmiş, bu nedenle kamu alacağına ilişkin takip kesinleştikten sonra, yeni ve ayrı bir menfi tespit davası açılması yönünde herhangi bir hüküm öngörülmemiştir. 6183 sayılı Kanunda, 2004 sayılı Kanunun 72. mad.ne koşut bir düzenleme bulunmadığı gibi, 6183 sayılı Kanunda menfi tespit davasına, “Üçüncü şahıslardaki menkul malların, alacak ve hakların haczi” başlıklı, 08.04.2006 günü yürürlüğe giren 5479 sayılı Kanunun 5. maddesi ile değiştirilen 79.mad.de "Herhangi bir nedenle itiraz süresinin geçirilmesi halinde üçüncü şahıs, haciz bildirisinin tebliğinden itibaren bir yıl içinde genel mahkemelerde menfi tespit davası açmak ve haciz bildirisinin tebliğ edildiği tarih itibarıyla amme borçlusuna, borçlu olmadığını veya malın elinde bulunmadığını ispat etmek zorundadır.” düzenlemesi ile yalnız üçüncü kişiler yönünden yer verilmiş, bu...

    DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava 6183 Sayılı AATUHK'nun 79. maddesi gereğince açılmış menfi tespit istemine ilişkin olup, uyuşmazlık; ihtiyati tedbir kararında teminatla takip işlemlerinin durdurulması kararına yapılan itiraz üzerine verilen red kararının yerinde olup olmadığı noktasındadır. 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Hakkında Kanun’un 79/4. maddesi; '... Menfi tespit davası açılması halinde mahkemece bu Kanunun 10 uncu maddesinde sayılan türden teminat karşılığında takip işlemlerinin durdurulmasına karar verilebilir. Teminat, alacaklı tahsil dairesine verilir ve haciz varakasına dayanılarak haczedilir.....” hükmünü içermektedir. Dosya kapsamından davacının dava dışı vergi borçlusu T1 .... Şirketine olan borcunu ödediğine dair belgeler (ticari defter, cari hesap kayıtları) sunulduğu, her ne kadar borcun bulunup bulunmadığı yargılama sonunda bilirkişi raporu ile belirlenecek ise de yaklaşık ispat şartının bulunduğu anlaşılmıştır....

    Kuşkusuz idari para cezasına karşı süresi içinde kuruma itiraz edilmemesi veya itirazın reddine karar verilip teyine süresi içinde ilgili mahkemeye başvurulmaması halinde idari para cezası kesinleşeceğinden artık iş mahkemesinde menfi tespit ve itiraz davası açılamayacağı tartışmasızdır. Ancak, somut olayda Kurum, 6183 sayılı Yasa gereğince takip yaptığına göre idari para cezasının kesinleşip 4958 sayılı Yasanın 19. maddesi kapsamında Kurum alacağına dönüştüğünün tespiti halinde bu takibe karşı işveren 6183 sayılı Yasanın 58. maddesi gereğince yetkili iş mahkemesinde dava açabileceğinden, artık mahkemenin görevsizlik kararı vermesi düşünülemez. Mahkemece yapılacak İş; Ankara Dördüncü İdare Mahkemesinin 2004/727 Esas sayılı dosyasının sonucuna ve yukarıda belirtilen ilke ve esaslara göre değerlendirme yaparak varılacak sonuca göre bir karar tesis etmekten ibarettir....

      Başka bir anlatımla, 6183 sayılı Kanunda, 2004 sayılı Kanunun 72. maddesine koşut bir düzenleme bulunmadığı gibi, 6183 sayılı Kanunda menfi tespit davasına, “Üçüncü şahıslardaki menkul malların, alacak ve hakların haczi” başlıklı, 08.04.2006 günü yürürlüğe giren 5479 sayılı Kanunun 5. maddesi ile değiştirilen 79. maddesinde “… Herhangi bir nedenle itiraz süresinin geçirilmesi halinde üçüncü şahıs, haciz bildirisinin tebliğinden itibaren bir yıl içinde genel mahkemelerde menfi tespit davası açmak ve haciz bildirisinin tebliğ edildiği tarih itibarıyla amme borçlusuna, borçlu olmadığını veya malın elinde bulunmadığını ispat etmek zorundadır. …” düzenlemesi ile yalnız üçüncü kişiler yönünden yer verilmiş, bu hak ve olanak, kamu alacağı borçluları için tanınmamıştır....

        Aynı Kanun'un 88/16 ncı maddesi uyarınca “Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usûlü Hakkında Kanunun 51 inci, 102 nci ve 106 ncı maddeleri hariç, diğer maddeleri uygulanır. Kurum, 6183 sayılı Kanunun uygulanmasında Maliye Bakanlığı ile diğer kamu kurum ve kuruluşları ve mercilere verilen yetkileri kullanır. Keza aynı maddenin 19. Fıkrası uyarınca da “Kurumun prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usûlü Hakkında Kanunun uygulamasından doğacak uyuşmazlıkların çözümlenmesinde Kurumun alacaklı biriminin bulunduğu yer iş mahkemesi yetkilidir. Yetkili iş mahkemesine başvurulması alacakların takip ve tahsilini durdurmaz. 5....

          Menfi tespit davası açılması halinde mahkemece bu 6183 sayılı Kanun'un 10. maddesinde sayılan türden teminat karşılığında takip işlemlerinin durdurulmasına karar verilebilir (m.79/4). 6183 sayılı Kanun ile menfi tespit davasına, “Üçüncü şahıslardaki menkul malların, alacak ve hakların haczini” düzenleyen 6183 sayılı Kanunun 5479 sayılı Kanun ile değişik 79. maddesinde üçüncü şahıslar yönünden yer verilmiş ise de, asıl borçlu yönünden yukarıda açıklanan mevzuat uyarınca ödeme emrinin iptali istemine ilişkin olarak açılacak davaların 7 günlük hak düşürücü süre içinde açılması gerekir ise de; 3. şahıslar yönünden dava açmanın aynı süre ile sınırlandırılması aksine bir kuralın gerek 6183 sayılı gerekse 506 sayılı Yasa'da yer almaması nedeniyle doğru değildir....

          Dava 6183 Sayılı Yasanın 79.maddesi gereğince açılmış menfi tespit istemine ilişkindir. 5510 Yasanın 88.maddesi uyarınca kurum alacaklarının tahsilinde 6183 Sayılı Yasanın uygulanması gerektiği,aynı yasanın 101.maddesinde de bu kanunun uygulanmasından doğacak uyuşmazlıkların çözümlenmesinde alacaklı Sigorta Müdürlüğünün bulunduğu yer iş mahkemesi yetkili olduğu düzenlenmiştir. Somut olayda, davalı SGK tarafından dava dışı borçlunun prim borcu nedeniyle davacı idareye gönderilen haciz ihbarnamesine davacı tarafından yasal süre içerisinde cevap verilmemesi nedeniyle davacı tarafından 6183 Sayılı Yasanın 79 maddesi gereğince davalıya borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkin olup uyuşmazlığa Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından bakılmıştır. Oysa görev hususu res'en dikkate alınarak yukarıdaki yasal düzenleme gereğince davaya iş mahkemesinde bakılmak üzere dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetli görülmemiştir....

            Kaldı ki, ihtarnamenin 9 nolu hak edişi kapsadığı kabul edilse bile davacı ancak 768,38 TL kadar borçtan sorumlu olacaktır. 2-Kabule göre ise, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 168. maddesinde 16/06/2009 tarihinde ve 5904 sayılı Kanun’un 35. maddesi ile yapılan değişiklik sonucu hazırlanan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarının maktu olarak belirlenmesi gerekirken nisbi vekalet üceretine hükmedilmesi de hatalı olmuştur. SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temiyz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 24.05.2016 günü oybirliğiyle karar verildi....

              Somut olaya bakıldığında, dava dışı şirket için tahakkuk ettirilen ödeme emirlerinin, dava dışı şirket adına gönderildiği ve parantez içerisinde davacının adının yazıldığı bu şekilde söz konusu davanın ödeme emri iptali değil de menfi tespit davası olarak değerlendirilmesi gerekmekte iken, yazılı şekilde değerlendirme yapılması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. Ne var ki; bu aykırılıkların giderilmesi, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hüküm bozulmamalı, 6100 sayılı Kanunun geçici 3. maddesi dikkate alınarak 1086 sayılı Kanunun 438. maddesi gereğince düzeltilerek onanmalıdır. ./.. S O N U Ç : Hükmün gerekçe kısmının beşinci paragrafından sonra yeni bir paragraf olarak yazılmak üzere “Davacı adına düzenlenmiş ve tebliğ edilmiş herhangi bir ödeme emri bulunmadığından, davaya menfi tespit davası olarak devam edilmiştir” ibaresinin yazılmasına ve bu şekliyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 03.10.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi....

                UYAP Entegrasyonu