Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Zira, tahsil edilmesi istenen alacak, kamu alacağı niteliğinde imtiyazlı olup sürüncemede kalması önlenerek, hızla tahsili sağlanmak istenmektedir. 6183 sayılı Kanun'da, İcra ve İflas Kanunu'nun 72. maddesine koşut bir hükme yer verilmemiş bulunması karşısında, Yasada öngörülen 7 günlük itiraz süresini geçiren kamu alacağı borçlusu, aynı konuda yeni bir menfi tespit, istirdat davası açamayacaktır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 26.04.2006 gün ve 2006/21-198 Esas, 249 Karar sayılı kararı). 6183 sayılı Kanun ile menfi tespit davasına, "Üçüncü şahıslardaki menkul malların, alacak ve hakların haczini" düzenleyen 6183 sayılı Kanun'un 5479 sayılı Kanun ile değişik 79. maddesinde üçüncü şahıslar yönünden yer verilmiş ise de, bu olanak, kamu alacağı borçluları yönünden tanınmamıştır....

    Kurum borçlusu davacının, topluluk sigortası prim ve fer’ilerinden oluşan borcundan dolayı aleyhine 6183 Sayılı Kanunun 58. maddesi hükmüne göre gönderilen ödeme emrinin tebliği tarihinden (05.12.2007) itibaren 7 günlük hak düşürücü süreyi geçirdikten sonra iş bu davayı açmış (27.12.2007) olduğunun, takip kesinleştikten sonra menfi tespit davası açılmasına anılan kanun hükümlerinin cevaz vermemiş bulunduğunun, borçlunun takibe konu alacağı ödedikten sonra 506 Sayılı Kanunun 84. maddesi gereğince “istirdat davası” açılabilecek olmasının bu sonucu değiştirmeyeceğinin anlaşılmasına göre; davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmiş olması, usule ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 28.01.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi. .........

      ye borçlu olmadığının anlaşıldığından bahisle davanın kısmen kabulüne karar vermiş; hüküm, davalı ... idaresi vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanunun 79.maddesi gereğince açılmış menfi tesbit istemine ilişkindir. 1-Dosyadaki yazılara toplanan delillere hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre davalı ... idaresi vekilinin aşağıda yazılı bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.2-1136 Sayılı Avukatlık Kanunun 168.maddesinde değişiklik yapan 5904 Sayılı yasanın 35.maddesi6183 sayılı Yasanın uygulanmasından doğan her türlü davalarda vekalet ücreti tutarı maktu olarak belirlenir”hükmü gereğince taraflar yararına maktu vekalet ücreti takdiri gerekirken nispi vekalet ücreti takdiri doğru görülmemiştir.Ne var ki,bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirir nitelikte görülmediğinden, 6100 Sayılı HMK'nin geçiçi 3/2 maddesi delaletiyle 1086 sayılı HUMK'nin 438/7 maddesi...

        DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE; Dava ilk olarak Adana 14.Asliye Hukuk Mahkemesinde açılmış, mahkemenin 2019/... esas 2020/... karar sayılı görevsizlik kararı ile mahkememize gönderilmekle yargılamaya mahkememizde devam edilmiştir. 6335 Sayılı Kanun'un 2. maddesi ile değişik 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 5. maddesi uyarınca, ticari davalar Asliye Ticaret Mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, Asliye Ticaret Mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Dava 6183 Sayılı AATUHK'nun 79. maddesi gereğince açılmış menfi tespit istemine ilişkindir....

          Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. 1-Dava dışı işveren şirketin prim ve fer’ilerinden oluşan borcundan dolayı, hakkında 6183 sayılı Kanunun 58. maddesi gereğince 21.06.2010 tarih ve ... takip nolu ödeme emrinin 02.07.2010 tarihinde davacıya tebliğ edildiği ve ödeme emrinin tebliği tarihinden itibaren 7 günlük hak düşürücü süre geçtikten sonra iş bu davayı açmış olmasına ve takip kesinleştikten sonra menfi tespit davası açılmasına anılan Kanun hükümlerinin cevaz vermemiş bulunmasına göre davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmiş olması isabetsizdir. 2-Kabule göre de; 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 168. maddesinde yer alan, “... baro yönetim kurullarının teklifleri de göz önüne alınmak suretiyle uygulanacak tarife o yılın Ekim ayı sonuna kadar...

            Görüldüğü gibi; “menfi tespit” niteliğindeki ödeme emrine itiraz/ödeme emrinin iptali davasının yedi günlük hak düşürücü süre içerisinde açılması zorunlu olduğu gibi, kendisine ödeme emri gönderilen borçlunun itirazları da üç nedenle sınırlandırılmıştır. Davanın yasal dayanağını oluşturan 6183 sayılı Kanunun 58.maddesine göre; kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahıs, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren yedi (7) gün içinde alacaklı tahsil dairesine ait itiraz işlerine bakan vergi itiraz komisyonu nezdinde itirazda bulunabilir. İtiraz etmezse borç kesinleşmiş olur. Diğer taraftan 6183 sayılı Kanunun 54. maddesi hükmü uyarınca da süresinde ödenmeyen amme alacağı tahsil dairesince cebren tahsil olunur. Amme borçlusunun borcuna yetecek miktarda mallarının haczedilerek paraya çevrilmesi de maddede belirtilen cebren tahsil şekillerinden birisidir....

              Özel Daire'ce, yukarıda yazılı gerekçelerle karar bozulmuş, yerel mahkemece; "menfi tespit davasının her zaman açılabileceği, 6183 sayılı Kanun'da menfi tespit davasıyla ilgili bir düzenleme yapılmamış olmasının menfi tespit davası açma hakkı bulunmadığı şeklinde yorumlanamayacağı, 6183 sayılı Kanun'da idareye itiraz için öngörülen 7 günlük sürenin menfi tespit davası açma süresi olarak kabul edilemeyeceği" gerekçeleriyle önceki kararda direnilmiştir. Özel Daire ile yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlık; 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'da ödeme emrinin iptaline ilişkin davanın içeriğinin belirlenmesi; adli yargıda açılması gereken bir davanın (yanlış yargı yoluna başvurularak) idari yargıda açılmış olmasının hak düşürücü süreye etkisi noktalarında toplanmaktadır....

                Bu kere dosyadaki kağıtlar okundu işin gereği konuşulup düşünüldü: - K A R A R - Dava, 6183 sayılı Yasanın 79.maddesi uyarınca açılan menfi tesbit istemine ilişkin olup, davanın reddine dair verilen karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Davalı Vergi Dairesi 11.10.2006 tarih ve 41993 sayılı haciz bildirisi ile 6183 sayılı Yasanın 79.maddesi gereği 919 borçlu mükellefin davacı bankada bulunan hak ve alacaklarına haciz uygulamıştır....

                  Üçüncü şahsın süresinde itiraz etmemesi halinde, mal elinde ve borç zimmetinde sayılır ve hakkında bu Kanun hükümleri tatbik olunur. 6183 sayılı Yasa'nın 79.maddesinin 4.fıkrasına göre herhangi bir nedenle itiraz süresinin geçirilmesi halinde üçüncü şahıs, haciz bildirisinin tebliğinden itibaren bir yıl içinde genel mahkemelerde menfi tespit davası açmak ve haciz bildirisinin tebliğ edildiği tarih itibarıyla amme borçlusuna borçlu olmadığını veya malın elinde bulunmadığını ispat etmek zorundadır. 6183 sayılı Kanun'un 79.maddesinin 4.fıkrasında menfi tespit davasında genel mahkemelerin görevli olduğu ifade edilmiş ise de haciz bildirisine konu Kurum alacağı "prime" ilişkin olup Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde uygulanmakta olan 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usûlü Hakkında Kanunun uygulamasından doğacak uyuşmazlıkların çözümlenmesinde Kurumun alacaklı biriminin bulunduğu yer iş mahkemesi yetkilidir....

                    Şti. hakkında 1998/2-2000/3 dönemine ilişkin prim borcu nedeniyle 2012/018401 takip no’lu dosyadan icra takibine girişilip, ilgili ödeme emirlerinin 30.4.2015 tarihinde davacıya tebliğ edilmiştir. 6183 sayılı Yasanın 55. maddesi kapsamında davacı adına düzenlenmiş ve anılan Yasanın 58. maddesi uyarınca tebliğ edilmiş bir ödeme emrinin ya da başlatılmış bir icra takibinin bulunmaması, yapılan bu tebliğatın ödeme emri niteliğinde olmayıp borç bildirim yazısından ibaret bulunması karşısında, davanın menfi tespit davası olarak kabul edilip esastan karara bağlanması gerekirken, yazılı biçimde davanın zamanaşımı nedeniyle ödeme emirlerin iptaline hükmedilmesi hata olup bozma nedenidir. Ne var ki; bu aykırılıkların giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, karar bozulmamalı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun Geçici 3. maddesi delaletiyle, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesi uyarınca düzeltilerek onanmalıdır....

                      UYAP Entegrasyonu