Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Amme borçlusu olan mükellefin ölümü üzerine kesinleşmiş bulunan amme alacağı için kanuni mirasçıların malları üzerine uygulanan haciz işleminin iptali istemiyle açılan davayı; 6183 sayılı Kanunun 7.maddesinde, borçlunun ölümü halinde, mirası reddetmemiş mirasçılar hakkında bu kanun hükümlerinin uygulanacağının öngörüldüğü, kanuni mirasçıların, mirası red süresi olan 3 aylık süre içerisinde mirasın reddi talebinde bulundukları anlaşıldığından 3 aylık süre dolmadan uygulanan haciz işleminin kanuna aykırı olduğu gerekçesiyle kabul ederek haciz işlemini iptal eden Vergi Mahkemesi kararının bozulması istemidir. Dayandığı hukuki ve kanuni nedenlerle gerekçesi yukarıda açıklanan … Vergi Mahkemesinin … gün … sayılı kararı, aynı gerekçe ve nedenlerle Dairemizce de uygun görülmüş olup temyiz istemine ilişkin dilekçede ileri sürülen iddialar sözü geçen kararın bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından temyiz isteminin reddine ve kararın onanmasına karar verildi....

    İş Mahkemesinin 19/02/2019 tarih, 2017/475 Esas- 2019/68 Karar sayılı kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davalı Kurum vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Yasanın 353/1- b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, Davalı Kurum harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, İstinaf yoluna başvuran tarafca yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına istinaf vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonrasında 7036 sayılı Yasanın 7/3 maddesi göndermesi ile 7035 sayılı Yasa ile değişik 6100 sayılı HMK'nın 361.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay yolu açık olmak üzere 23/12/2020 günü oy birliği ile karar verildi....

    ölene kadar bakma akdi ile devrine yönelik işlemin bağışlama hükmünde olup, dava konusu tasarrufun vergi borcuna ilişkin olduğu 2007 yılından sonra ve ödeme müddetinin başladığı tarihten geriye doğru 2 yıl içinde gerçekleştiğinden, davaya konu tasarruf işleminin 6183 Sayılı Kanunun 27 ve 28. maddeleri uyarınca iptale tabi olduğunu, 3. kişi yararına yapılan tasarruf tarihine kadar doğmuş ve kesinleşmiş olan vergi borcunun ulaştığı 14.795,91 TL miktar ile sınırlı olarak iptaline karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir....

      "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına dair verilen hükmün süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü: -K A R A R- Davacı ... vekili; Davalı ...'a vergi dairesi tarafından vergi alacağının tahakkuk ettirildiğini, davalı ...'in vergi alacağını ödememek için ...,... parsel, ...,... 31 ve 230 parseller, ... ilçesi Kanalüstü Mah. ... ada, 7 parsel, ...,... ada, 8 parsel sayılı taşınmazlarını muvazaalı olarak diğer davalılara sattığını belirterek; yapılan satışın ve tasarrufun 6183 Sayılı Kanunun 24-31 maddesi gereğince iptalini talep ve dava etmiştir. Davalılar; davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, iddia, savunma, toplanan delillere göre; davalı ...'...

        maddesi gereğince istinaf sebepleri ile bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususları da gözetilerek yapılmıştır. 506 sayılı Kanunun 80. maddesinde 3917 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik uyarınca, Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması gerekmektedir....

        DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, ödeme emirlerinin iptali istemine ilişkindir. Davanın yasal dayanaklarından olan, 506 sayılı Kanunun “Primlerin ödenmesi” başlığını taşıyan 80. maddesinde, 08.12.1993 tarihinde yürürlüğe giren 3917 sayılı Kanunun 1. maddesiyle değişiklik yapılarak Kurumun, süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüş, 4958 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 30.09.2003 günü yürürlüğe giren 38. maddesiyle anılan madde yeniden değiştirilerek tahsilde, 6183 sayılı Kanunun 51. maddesi hariç, diğer maddelerinin uygulanacağı belirtilmiş, sonrasında bu maddede 06.07.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5198 sayılı Kanunun 11. maddesi ile bir kez daha değişikliğe gidilerek tahsilde, 6183 sayılı Kanunun 51 ve 102. maddeleri hariç, diğer maddelerinin uygulanacağı açıklanmış, böylelikle 3917 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki duruma dönülmüştür....

        Davalı vekili, müvekkili banka ile dava dışı ... arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığını, e-haciz bildirgesinin gönderildiği tarihte bankada risklerinin bulunduğunu, bankanın kredi sözleşmesinin 15. maddesi uyarınca dava dışı firmanın nakit mevcudu üzerinde hapis ve rehin hakkını kullanarak kredi risklerine mahsup ettiğini savunarak davanın reddini istemişitir. Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre haciz istemi tarihinde dava dışı ...'nin davalı bankaya olan kredi borçlarının henüz vadelerinin gelmediği, kredi borçlarının muaccel olmadığı, bu nedenle davalı bankaca rehin/hapis/takas işleminin yapılamayacağı, dava dışı ...'nin mevduat hesapları üzerindeki tasarruf yetkisinin devam ettiği, yapılan hapis ve mahsup işleminin dava dışı .......

          O halde, 6183 Sayılı Kanunun 54. maddesi hükmü uyarınca cebren tahsile geçmeden önce anılan Kanunun 55. maddesi hükmünde öngörülen bilgilerin tümünü içeren bir ödeme emrinin muhatabına tebliğ edilmesi yasal zorunluluktur. Bir başka ifade ile kamu alacağı için “usulüne uygun şekilde düzenlenmiş ve yasada belirtilen tüm şartları taşıyan bir ödeme emri” çıkarılmadan haciz uygulanması ve diğer cebren tahsil yollarına başvurulması kanuna aykırıdır. 6183 sayılı Kanunun 54. maddesi hükmü uyarınca süresinde ödenmeyen amme alacağı tahsil dairesince cebren tahsil olunur....

          K A R A R Dava, ödeme emrinin iptali talebine ilişkindir. Mahkemece, konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilerek, davalı Kurum lehine vekalet ücretine hükmedilmiştir. Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacı hakkında uygulanan idari para cezasının tahsili amacıyla icra takibi başlatıldığı ve 6183 sk uyarınca düzenlenen 2.752 TL tutarlı ödeme emrinin davacıya 03/09/2014 günü tebliğ edildiği ve eldeki davanın 09/09/2014 günü açıldığı anlaşılmaktadır. Davanın yasal dayanağını oluşturan 6183 sayılı Kanunun 58. maddesinde, Kurum alacakları yönünden tebliğ edilen ödeme emrine karşı iş mahkemelerinde dava açma hakkı 7 günlük hak düşürücü ile sınırlandırılmıştır. Somut olayda davacı, 6183 sayılı Yasa uyarınca aleyhine yapılan icra takibinin ve devamındaki ödeme emrinin iptali ile, ödeme emrinde belirtilen miktarda borcu olmadığının tespitini talep etmiştir. Hal böyle olunca, davacının süreye bağlı bu davayı açmakta hukuki yararı olduğu ortadadır....

            Davanın yasal dayanaklarından olan, 506 sayılı Kanunun “Primlerin ödenmesi” başlığını taşıyan 80. maddesinde, 08.12.1993 tarihinde yürürlüğe giren 3917 sayılı Kanunun 1. maddesiyle değişiklik yapılarak Kurumun, süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüş, 4958 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 30.09.2003 günü yürürlüğe giren 38. maddesiyle anılan madde yeniden değiştirilerek tahsilde, 6183 sayılı Kanunun 51. maddesi hariç, diğer maddelerinin uygulanacağı belirtilmiş, sonrasında bu maddede 06.07.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5198 sayılı Kanunun 11. maddesi ile bir kez daha değişikliğe gidilerek tahsilde, 6183 sayılı Kanunun 51 ve 102. maddeleri hariç, diğer maddelerinin uygulanacağı açıklanmış, böylelikle 3917 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki duruma dönülmüştür....

            UYAP Entegrasyonu