Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TARİHİ : 01/06/2021 NUMARASI : 2021/173 Esas, 2021/475 Karar DAVANIN KONUSU : Tazminat (Trafik Sigorta Sözleşmesi Kaynaklı Rücuen) BAM KARAR TARİHİ : 23/12/2021 KARAR YAZIM TARİHİ: 23/12/2021 İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 01/06/2021 tarih ve 2021/173 Esas, 2021/475 Karar sayılı dosyası Dairemize gönderilmiş olmakla, yapılan inceleme sonunda; GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 31.05.2016 günü ... plakalı araç sürücüsü ...' in sevk ve idaresindeki Bornova Atatürk Mahallesi Hatlı minibüsün açık olan kapısından aşağı düşerek hayatı tehlike yaratacak nitelikte yaralanan müvekkili için maddi ve manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir....

    Bu noktada 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanunun ihlali nedeniyle açılacak tazminat davalarında zamanaşımı süresine ilişkin olarak kanunda açık bir hükmün yer almadığı tespit edilmiştir. Bu nedenle haksız fiil alacağı için genel hüküm olan dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK'nın 72. maddesi gereğince tazminat isteminin zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve herhalde fiilin işlendiği tarihten itibaren 10 yılın geçmesi ile zamanaşımına uğrayacağı, ancak tazminat, ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa bu zamanaşımının uygulanacağına yönelik düzenleme gereğince inceleme yapılmıştır. Bu noktada rekabet hukukunun ihlali dolayısı ile tazminat davası açma hakkının zarar görenin, zararı ve kanunun ifadesi ile tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren başlayacağı anlaşılmıştır....

      Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından ise "5464 sayılı Kanunun 44. maddesi uyarınca, kart çıkaran kuruluşların kart hamilleri aleyhine açtığı davada Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu" gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurulmuştur. 01.03.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununun 44. maddesinde, sözkonusu kartlardan kaynaklanan uyuşmazlıklar yönünden "kart hamili / kart çıkaran kuruluş" ayrımına gidilmiştir....

        Maddenin 1. fıkrasında, "tüketici olan kart hamili" tarafından açılacak davalarda 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanununun 22 ve 23. maddelerinin uygulanacağı ve dolayısı ile tüketici mahkemelerinin görevli olacağı açıklanmışken; ikinci fıkrada, "kart çıkaran kuruluşlar" tarafından kart hamili aleyhine açılacak davalar yönünden 1086 sayılı HUMK'nın (6100 sayılı HMK'nın 447/2. maddesinde, başka kanunların HUMK'ya yaptığı atıfların HMK'ya yapılmış sayılacağı belirtildiğinden, 01.10.2011 tarihinden itibaren bu atıf HMK olarak anlaşılmalıdır) görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir....

          Maddenin fıkrasında, "tüketici olan kart hamili" tarafından açılacak davalarda 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 22 ve 23. maddelerinin uygulanacağı ve dolayısı ile tüketici mahkemelerinin görevli olacağı açıklanmışken; ikinci fıkrada, "kart çıkaran kuruluşlar" tarafından kart hamili aleyhine açılacak davalar yönünden 1086 sayılı HUMK'nın (6100 sayılı HMK'nın 447/2. maddesinde, başka kanunların HUMK'ya yaptığı atıfların HMK'ya yapılmış sayılacağı belirtildiğinden, 01.10.2011 tarihinden itibaren bu atıf HMK olarak anlaşılmalıdır) görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir....

            Bu maddeden doğan halefiyet hakkına istinaden açılan veya açıklanacak olan dava, esas itibariyle sigortalının, kendisine zarar verene karşı açacağı tazminat davasının, onun halefi sıfatıyla sigortacı tarafından açılmasıdır. Bu madde uyarınca sigortacı, sigorta bedelini ödedikten sonra hukuken sigorta ettiren yerine geçer ve dava, tazmin ettiği bedel nisbetinde sigortacıya intila eder. Bu şekilde sigortalısının haklarına halef olan sigorta şirketinin, ödediği tazminat miktarınca hukuken sigortalı yerine geçerek açtığı rücu davası, aslında bir tazminat davası olup, bu niteliği itibariyle aynı zamanda şahsi nitelikte bir eda davasıdır. Burada sigortacı, sigorta ettiren yerine geçtiği için şahsi ve rücuu ödediği bedelle sınırlı olduğundan dolayı da cüz'i haleftir....

              Her ne kadar 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-a maddesinde, iptal davasının subjektif ehliyet koşulu "menfaat ihlali" olarak yer almışken; bu koşul, 4001 sayılı Yasayla; çevre, tarihi ve kültürel değerlerin korunması ve imar uygulamaları gibi kamu yararını yakından ilgilendiren hususlar hariç olmak üzere "kişisel hak ihlali" olarak değiştirilmiş; ancak 2577 sayılı Yasanın 4001 sayılı Yasayla değişik 2/1-a maddesi 21.9.1995 tarih ve E:1995/27, K:1995/47 sayılı Anayasa Mahkemesi kararıyla iptal edilmiş ise de, bu iptal kararı "kişisel hak ihlali" şeklindeki tanıma yönelik olup iptal davalarının açılabilirlik şartlarından olan "menfaat ihlali" şartını ortadan kaldırmamaktadır....

                Taraflar, ticaret şirketi olup,4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun'un 3/e maddesinde tanımlanan tüketici kapsamına girmez. Anılan yasanın 23. maddesine göre 4077 sayılı yasadan doğan uyuşmazlıklara Tüketici Mahkemesinde bakılacağı öngörüldüğüne göre somut olay bakımından Tüketici Mahkemesinin görevli olmadığı gözetilerek davanın esasına girilerek iddia ve savunma çerçevesinde deliller toplandıktan sonra varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, somut olaya uygun düşmeyen gerekçelerle dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 17.11.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi....

                  sayılı kararda; dava konusu işlemin, 4054 sayılı Kanun’un 41. maddesi uyarınca şikâyetlerin reddi ile soruşturma açılmamasına ilişkin kısmı yönünden incelenmesinden, ...'...

                    Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;kazada teknik hiçbir kusur veya hata olmayıp, şikayetçinin yaşı ve fiziksel özellikleri sebebi ile dengesini kaybetmesi neticesinde oluştuğunu, kazanın olduğu iddia edilen asansörün hala aynı fotosel ve aynı kapı ile yine aynı ayarlarda çalıştığını, manevi tazminat talebinin fahiş olduğunu ileri sürerek davanın reddini istemiştir. İlk derece mahkemesi tarafından; "Dava, kızını ziyarete giden davacının asansöre bindiği sırada kapağın sert şekilde çarpması ile yaralanmasından kaynaklı maddi ve manevi tazminat isteğine ilişkin olup,uyuşmazlığın 6502 Sayılı yasa kapsamında kaldığı anlaşılmıştır. (BKZ Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 2014/8615- 8162 Karar sayılı ilamı). 6502 sayılı kanunun 73. maddesi bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür....

                    UYAP Entegrasyonu