Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Davacı tarafça ise söz konusu kadastro tespitinin yanlış olduğu iddia edilmeyip, bu nedenle tespite itiraz edilmemekte olup, aksine tespit maliki “Mehmet ali (ölü): Mehmet oğlu” nun davacının murisi Mehmet Ali Karabey olduğu ve bu nedenle davalılar adına değil davacının murisi olan Mehmet Ali Karabey mirasçıları olarak kendileri adına intikal ettirilmesi gerekirken davalılar adına intikal ettirilmesinin yolsuz tescil niteliğinde olduğu iddia edildiğinden, davanın 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3.maddesi kapsamında olabilmesi için gerekli olan "kadastro tespitine itiraz" koşulunun somut davada söz konusu olmayıp, aksine tespitin doğru olduğu ancak tespitin kesinleşmesinden sonra davalılar adına yapılan intikalin yanlış olduğu iddiasıyla tespitten sonra davalılar adına gerçekleştirilen tapuya tescil işleminin yolsuz olduğu ileri sürülerek iptali istenildiğinden, davada davacının söz konusu kadastro tespitine itiraz ettiğinin kabulü mümkün bulunmadığından, davanın Kadastro Kanunu'nun 12...

Somut olayda, yörede 3402 sayılı Kadastro Kanununun 22/2-a maddesi uyarınca uygulama kadastrosu yapılmış ve davacı İdare tarafından, askı ilân süresi içinde eldeki dava açılmış ise de, dava mülkiyet hakkına yönelik olarak açılmış olup yenileme çalışmasına yönelik bir itiraz söz konusu değildir. Bu durumda uyuşmazlığın ... Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; HMK’nın 21 ve 22. maddeleri gereğince ... Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 28/01/2016 gününde oy birliğiyle karar verildi....

    Kesinleşen Söke Kadastro Mahkemesinin yukarıda esas ve karar numarası verilen dava dosyasına ait kesinleşen hüküm kapsamıyla 196 sayılı parsel kapsamında kalan ve daha sonra tespit dışı bırakılan taşınmazın doğal göl alanı kapsamında kalan yerlerden olduğu, Kadastro Mahkemesinde keşfin yapıldığı tarihe kadar hiç kimse tarafından ekilip biçilmeyen bir yer niteliğinde bulunduğu, 743 sayılı Türk Medenisi Kanununun 641.maddesi (TMK.m. 715) kapsamında kalan yerlerden bulunması nedeniyle 766 sayılı Tapulama Kanununun 2. maddesi uyarınca tapulama dışı bırakıldığına göre böyle bir yerin özel mülkiyete konu yapılması ve tapuya tescil edilmesi mümkün bulunmamaktadır (Ayrıca 3402 sayılı KK.m.16/C, TMK m.999). Nitelik itibarıyla kazanmaya elverişli bulunmayan ve özel mülkiyete konu olacak biçimde tapuya tescil edilmesi olanağı olmayan yerlerin kazanmayı sağlayan zilyetlikle edinilmesi mümkün değildir....

      Köyü 105 ada 1 parsel sayılı 288.835,76 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, ... niteliği ile Hazine adına tespit ve tescil edilmiştir. Davacı ... 10.04.2009 tarihli dava dilekçesiyle, bu taşınmaz içinde zilyetliğinde bulunan 50 dönüm yüzölçümlü tarlasının kaldığını bu kısmın tapu kaydının iptali ile adına tescili istemiyle dava açmışlardır. Mahkemece, davanın ... kadastrosunun askı ilân süresinden sonra açılması nedeniyle hak düşürücü süreden reddine karar verilmiş, hüküm davacı ... tarafından temyiz edilmiştir. Dava, zilyetliğe dayalı ... kadastrosuna itiraz, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde 5304 sayılı Kanun ile değişik 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi hükmüne göre ... sınırlandırması yapılmıştır. Anayasa Mahkemesi tarafından 22.05.2013 gün ve 2012/108 Esas - 2013/64 Karar sayılı ilâm ile 31/08/1956 tarihli ve 6831 sayılı ... Kanununun, 5/11/2003 tarihli ve 4999 sayılı ......

        Davacı vekili öncelikle olağanüstü kazandırıcı zamanaşımı sebebiyle aksi halde yolsuz tescil nedeniyle tapu iptali ve tescil davası açtıklarını belirtmiş ise de, bir davada maddi olgu ve olayları (vakıaları) bildirmek taraflara, bildirilen bu vakıalara göre hukuki nitelendirmeyi yapmak ve uyuşmazlığı çözüme ulaştıracak kanun hükmünü bulup uygulamak hâkime aittir. Dava dilekçesindeki anlatıma, yargılama sırasındaki iddia ve savunmaya ve tüm dosya içeriğine göre eldeki dava, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3 maddesi uyarınca kadastro öncesi sebebe (zilyetliğe) dayalı olarak genel mahkemede açılan tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir....

        Davacı ... ile satıcıları ..., ..., ...ve ... yönünden; 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14.maddesi gereğince miktar araştırmasının yapılması, belgesizden taşınmaz edinip edinmediklerinin, Tapu Sicil ve Kadastro Müdürlüğü ile zilyetliğe dayalı tescil davası açıp açmadıklarının o yer Hukuk Mahkemeleri Yazı İşleri Müdürlüğünden sorulması, varsa belgesizden edinilen taşınmazlara ait tapu kayıtları ve kadastro tutanaklarının Tapu Sicil Müdürlüğünden, zilyetliğe dayalı tescil dosyalarının ise ait olduğu mahkemelerden getirtilerek 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesinde açıklanan limitler ve ilkeler yönünden gözönünde tutulması, ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle davanın kısmen kabul ve kısmen reddine karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırıdır. Kabul şekline göre de; dava, tapu iptali ve tescil davası olduğuna göre iptale karar verildikten sonra tescile karar verilmesi gerekmektedir....

          Bu durumda da 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesinde yer alan hak düşürücü sürenin uygulanması gerekir. 3402 sayılı Kanunda bu hususu düzenleyen açık bir hüküm bulunması nedeniyle aynı kanunun bir maddesinin aynı olaya uygulanması ve diğer bir maddenin gözardı edilip uygulanmaması düşünülemez. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 16/D maddesinde açıklanan Özel Kanunun uygulanması koşulları somut uyuşmazlıkta mevcut değildir....

            Hukuk Dairesi'nin 13.10.2016 tarih, 2016/4619 esas ve 2016/8918 karar sayılı ilamı) Somut olayda; davacı adına kayıtlı 188, 198 ve 199 parsel sayılı taşınmazların kadastro sırasında çekişmeli 184, 189 ve 200 parseller arasında ki doğal sınırlar dikkate alınmaksızın hatalı hesaplama sonucu taşınmazlarının bir bölümünün davalı parsellere katıldığını öne sürerek dava açmış olup, mahkemece "kadastro öncesi nedenlere dayalı olarak tapu iptali ve tescil isteği 3402 Sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesi uyarınca 10 yıllık hak düşürücü süreye tabiidir....

            ; a) Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce 3402 sayılı Kanun hükümleri uyarınca düzenlenen güncelleme listeleri veya kadastro tutanaklarına göre oluşturulan ya da Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra 3402 sayılı Kanun hükümleri uyarınca düzenlenecek güncelleme listeleri veya kadastro tutanaklarına göre oluşturulacak tapu kütüklerinin beyanlar hanesinde isimlerinin yer alması ve bu kişilerin 31/12/2011 tarihinden önce kullanıcı ve/veya muhdesat sahibi olduklarının belirtilmesi..., (2) Kesinleşmiş mahkeme kararlarına göre 31/12/2011 tarihinden önce kullanıcı ve/veya muhdesat sahibi oldukları tapu kütüğünün beyanlar hanesinde belirtilenler de İdarece tebliğ edilen satış bedelini itiraz ve dava konusu etmemeleri halinde hak sahibi olarak kabul edilecektir." hükümleri bulunmaktadır. 3402 sayılı Kanunun ek 4. maddesi uyarınca yapılan ve sonuçları 05/03/2010 ilâ 05/04/2010 tarihleri arasında ilan edilen kadastroda dava konusu 130 ada 1 parsel sayılı taşınmazın davalılar ... ve ...'...

              Hukuk Dairesinin 19.06.2016 tarihli ve 2015/3052 Esas, 2016/500 Karar sayılı bozma ilamında, çekişmeli 312 ada 2 parselin yörede 3402 sayılı Kanun'un 5304 sayılı Kanun'la değişik 4. maddesi hükmüne göre yapılan orman kadastro çalışmaları sırasında tapuda hali arazi vasfında Hazine adına kayıtlı olduğu, söz konusu tapu kaydının önceki tarihte idari yoldan tescil sonucu oluştuğu gözetilmeden "olumsuz orman kadastro harita ve tutanağı" düzenlenmiş olduğu kabul edilerek, davanın orman kadastrosuna itiraz, mera sicil kaydının iptali ve tescil davası olarak nitelendirilmesi suretiyle esas hakkında karar verilmesi için hükmün bozulmasına karar verilmiş ise de; açıklandığı üzere davanın, tapuda hali arazi vasfıyla Hazine adına kayıtlı taşınmaza karşı orman iddiasına dayalı olarak açılan tapu iptal tescil davası olduğu değerlendirildiğinden önceki Yargıtay bozma ilamının maddi hataya dayandığı anlaşılmaktadır....

                UYAP Entegrasyonu