Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/405 sayılı dava dosyasıyla derdest dava bulunduğundan, bu dava dosyasının Antalya 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/405 sayılı dava dosyasıyla birleştirilmesine karar verilmelidir. " şeklindedir. Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 22/2-a maddesinin uygulanmasına yönelik itirazların reddine, 20894 ada 4 parsel sayılı (eski 1018) taşınmazın Kadastro Kanununun 22/2-a maddesi uyarınca oluşturulan uygulama tutanağındaki gibi tapuya tesciline, Keşinleşmiş orman sınırları içinde kaldığı iddiası yönünden mahkemenin görevsizliğine karar verilmiş, hüküm davacı ... Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir. Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 3402 sayılı Kanununun 22/2-a maddesi gereğince yapılan haritaların yeniden düzenlenmesi ve tapu sicilinde gerekli düzeltmelerin yapılması işlemine itiraz davasıdır....

    Davacı ...; Hazineyi taraf göstererek tescil davası açmış, ... ve arkadaşları ile ... ve ...; çekişmeli taşınmazların bir bölümünün kendilerine ait olduğu iddiası ile davaya katılmışlar, Asliye Hukuk Mahkemesince 09.11.2005 gün 2003/56-2005/105 sayılı ilam ile dava sırasında çekişmeli taşınmazların kadastro tespit tutanaklarının düzenlendiği gerekçesi ile dava dosyası 3402 Sayılı Yasanın 27. maddesi uyarınca Kadastro Mahkemesine aktarılmıştır....

      Belgenin içeriği kadastrodan önceki sebeplere işaret etmekte ise de; düzenleme tarihinin kadastro tespitinin yapıldığı 26.04.1980 tarihinden sonra ve tutanağın hükmen kesinleştiği 24.06.1988 tarihinden önce düzenlendiği bir gerçektir. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. fıkrasında, tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz denilmektedir. Görüldüğü gibi tarafların parmak izini taşıyan belge tespitten 4 yıl sonra 25.07.1984 tarihinde düzenlenmiştir. Kadastro parsel numaraları da bu belgede yer almaktadır. Bu belgenin kadastro tespitinden önce düzenlendiği, kadastrodan önceki sebeplerden sayılan belgeye dayanıldığından söz edilemez. Kadastro tespitinden sonra düzenlenen belgeler hakkında 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. fıkrasını uygulama olanağı bulunmamaktadır....

        İşte davacı Hazine kadastro tespiti ile belediye adına tarla niteliğiyle tescil edilen 295 ada 113 sayılı parselde imar uygulaması ile 3457 ada 3,4,5,6,7,8,9,10,11, 3458 ada 1 , 3459 ada 1 sayılı parsel sayılı taşınmazların Hazine adına tescili gerektiğinden bahisle dava açmıştır. Görülüyor ki, açılan davada kadastrodan önceki bir sebebe dayanılmamış, imar uygulaması sonucu belediye adına tescil edilen taşınmazın tescilinin yolsuz olduğu ileri sürülerek bu dava açılmıştır. Öyleyse, açılan davada 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12.maddesinin 3.fıkrasını uygulama yeri yoktur....

          Mahkemece, birleşen tescil davasının 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3 maddesi uyarınca hak düşürücü süre geçirildikten sonra açıldığı gerekçesiyle davanın reddine; elatmanın önlenmesi davası bakımından davalı ... yönünden pasif taraf ehliyeti yokluğundan reddine, davalılar ... ve ... yönünden kabulüne, teknik bilirkişinin 11.03.2011 tarihli krokisinde A, B ve D harfleri ile gösterilen yerlerdeki davalılar ... ve ...'ın elatmalarının önlenmesine karar verilmiştir. Hüküm, asıl dava davalısı ve birleşen dava davacısı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir....

            Asliye Hukuk Mahkemesince, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 4. maddesi ve 6831 sayılı Orman Kanununun 11. maddesine göre hak düşürücü süre içerisinde tapu kaydına dayanılarak dava açılabileceği gerekçesiyle, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114/2 ve 115/2.maddeleri gereğince davacıların davalarının dava şartı yokluğu nedeniyle usûlden reddine karar verilmiş, hüküm davacılar tarafından temyiz edilmiştir. Dava, tapu kaydının iptali ve tescil istemine ilişkindir. Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 5304 sayılı Kanun ile değişik 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi hükmüne göre orman sınırlandırması yapılmış, taşınmaz orman sınırları içinde kalmaktadır....

              Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik hukuksal sebebine dayalı olarak TMK.nun 713/1, ve 3402 sayılı Kanunun 14. maddeleri gereğince açılan tescil ve mülkiyetin aktarılmasına yönelik, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin olup, birleştirilen karşı dava ise; TMK nun 683. maddesi uyarınca açılan elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir. Yapılan bu nitelendirmeye göre dava ve karşı dava mülkiyet uyuşmazlığını içermektedir....

                İşte davacı Hazine kadastro tespiti ile belediye adına tarla niteliğiyle tescil edilen 295 ada 113 sayılı parselde imar uygulaması ile oluşan 3450 ada 1, 3451 ada 1, 2, ve 3 parsel sayılı taşınmazların Hazine adına tescili gerektiğinden bahisle dava açmıştır. Görülüyor ki, açılan davada kadastrodan önceki bir sebebe dayanılmamış, imar uygulaması sonucu belediye adına tescil edilen taşınmazın tescilinin yolsuz olduğu ileri sürülerek bu dava açılmıştır. Öyleyse, açılan davada 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12.maddesinin 3.fıkrasının uygulama yeri yoktur....

                  İşte davacı Hazine kadastro tespiti ile belediye adına tarla niteliğiyle tescil edilen 295 ada 113 sayılı parselde imar uygulaması ile oluşan 2020 ada 1, 2037 ada 3 ve 2042 ada 2 parsel sayılı taşınmazların Hazine adına tescili gerektiğinden bahisle dava açmıştır. Görülüyor ki, açılan davada kadastrodan önceki bir sebebe dayanılmamış, imar uygulaması sonucu belediye adına tescil edilen taşınmazın tescilinin yolsuz olduğu ileri sürülerek bu dava açılmıştır. Öyleyse, açılan davada 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12.maddesinin 3.fıkrasının uygulama yeri yoktur....

                    İşte davacı Hazine kadastro tespiti ile belediye adına tarla niteliğiyle tescil edilen 295 ada 113 sayılı parselde imar uygulaması ile oluşan 3446 ada 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13 ve 14 parsel sayılı taşınmazların Hazine adına tescili gerektiğinden bahisle dava açmıştır. Görülüyor ki, açılan davada kadastrodan önceki bir sebebe dayanılmamış, imar uygulaması sonucu belediye adına tescil edilen taşınmazın tescilinin yolsuz olduğu ileri sürülerek bu dava açılmıştır. Öyleyse, açılan davada 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12.maddesinin 3.fıkrasının uygulama yeri yoktur....

                      UYAP Entegrasyonu