HÜKÜM: Yukarıda açıklanan sebeplerle; A) 1- Şikayet eden-borçlu vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile HMK' nın 353/1- b.2 maddesi uyarınca Bitlis İcra Hukuk Mahkemesi'nin 17/12/2019 tarih, 2019/47 Esas, 2019/54 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, ŞİKAYETİN REDDİNE, Şikayet eden-borçlunun borca itirazının ve takibin durdurulmasına ilişkin talebinin REDDİNE 2- Şikayet eden-borçlu Türk Kızılay Derneği Bitlis Şubesi harçtan muaf olduğundan bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, 3- Davanın mahiyeti gereği yargılama giderlerinin şikayet eden üzerinde bırakılmasına, 4- Davanın mahiyeti gereği karşı taraf adına vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 5- Dosya arasında bulunan Bitlis İcra Müdürlüğü'nün 2019/2697E sayılı icra dosyasının müdürlüğe iadesine, 6- Karar kesinleştiğinde artan gider avansının talep halinde ilgilisine iadesine, B)1- Şikayet eden-borçlu Türk Kızılay Derneği Bitlis Şubesi harçtan muaf olduğundan bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, 2-...
Somut olayda, yapılan icra takibi sırasında davalı adına kayıtlı taşınmazların açık artırma suretiyle satıldığı; davalının, tebligat ile ilan usullerine uyulmadığı ve davacı icra müdürünün belirli kişilerle anlaşmalı olarak satışın gerçekleştirilmesini sağladığı savı ile davaya konu şikayet dilekçesini verdiği; ihalenin feshi davasının reddine ilişkin kararın tebligat usulsüzlüğü nedeniyle bozulduğu; diğer yandan, davacı hakkında yapılan soruşturma sırasında düzenlenen 13/09/2010 günlü tutanakta, beyanlarına başvurulan emlak alım satımı ile uğraşan bir kısım kişilerin şikayet konusunda duyumları olduklarını dile getirdikleri anlaşılmaktadır. Davaya konu olayın özellikleri ve gelişim biçimi göz önünde tutulduğunda, şikayet hakkının kullanması bakımından yeterli emarenin varlığı benimsenmelidir. Yukarıda belirtilen ilke ve saptanan olgular ışığında, davalı yönünden hukuka uygunluk nedeninin gerçekleştiği kabul edilmeli ve dava reddedilmelidir....
Ancak, icra emrinin borçlu asile tebliğ edilmesinden sonra, borçlu vekilinin yasal süresi içerisinde icra mahkemesine başvurarak, tebligatın asile gönderilmediğinden bahisle, icra emrinin iptali istemi yanında takibin esası ile ilgili itiraz ve şikayetlerini de ileri sürdüğü görüldüğünden, adı geçenin tebligatın usulsüzlüğü nedeniyle icra emrinin iptalini talep etmesinde hukuki yararı kalmamıştır. Bu durumda icra emrinin iptali gerekmez. Mahkemece, yazılı gerekçelerle bu yöne ilişkin şikayetin reddi gerekirken kabulü doğru değildir. Borçlunun diğer şikayet nedenleri hakkında inceleme yapılmaması ise, temyiz edenin sıfatı nedeniyle bozma nedeni yapılmamıştır....
Ödeme emri tebliğ işleminin usulsüzlüğü iddiasının yasal dayanağı İİK'nun 16. maddesi olup, bu yöndeki şikayetin, aynı maddenin 1. fıkrası uyarınca usulsüz tebliğ işleminin öğrenildiği tarihten itibaren 7 günlük süre içinde yapılması zorunludur. Somut olayda, borçlu vekili 07.04.2015 tarihli şikayet dilekçesinde ödeme emri tebliğ işleminden 25.03.2015 tarihinde haberdar olduğunu bildirdiğine göre, usulsüz tebligat şikayetini de bu tarihten itibaren en geç 7 gün içinde icra mahkemesinde ileri sürmesi gerekmektedir....
Borçluya gönderilen 13(51) örnek ihtarlı ödeme emri 07.09.2007 tarihinde 7201 Sayılı Tebligat Kanununun 21.maddesine göre tebliğ edilmiştir. Süresi içinde itirazda bulunulmaması nedeniyle kesinleşen icra takibi nedeniyle İ.İ.K.'nun 269/a maddesine dayalı olarak açılan davanın yargılamasında mahkemece dava dilekçesi ve duruşma gün ve saatini bildirir davetiyenin davalıya tebliğ edildiği kabul edildiğine göre davalının bu tarih itibariyle varsa ödeme emrinin tebliğindeki usulsüzlüğün öğrendiğinin kabulü gerekir. Ne var ki bu tarih itibariyle tebligatın usulsüzlüğünü icra mahkemesinde şikayet yoluyla ileri sürüp, tebliğ tarihini düzelttirmediği gibi, süresinde de itirazda bulunmadığından 07.09.2007 tarihinde yapılan tebligat kesinleşmiştir. İcra mahkemesi ödeme emrinin tebliğindeki usulsüzlüğü kendiliğinden nazara alamaz. YHGK.30.03.2005 gün ve 2005/6-190-220 ve 28.09.2005 tarih 2005/6-518-518 sayılı kararları da bu doğrultudadır....
Borçlunun icra mahkemesine başvurusu, ödeme emri tebliğ işleminin usulsüzlüğüne ilişkin şikayet olup tebliğ işleminin usulune uygun olması halinde şikayetin reddine,usulsüz olduğunun belirlenmesi halinde ise 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 32. maddesi uyarınca tebliğ tarihinin düzeltilmesine karar verilmesi gerekmektedir. Somut olayda, borçlunun tebligat usulsüzlüğü şikayeti üzerine mahkemece "davanın kabulüne”şeklinde karar verilmiş olup, hüküm kısmının şüphe ve tereddüde yer vermeyecek biçimde açık olmadığı ve dolayısıyla kararın infaz kabiliyetinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, yukarıda açıklanan yasa hükmü uyarınca hüküm altına alınan hususlar şüphe ve tereddüte yer vermeyecek şekilde açık olarak belirtilmek suretiyle hüküm kurulması gerekirken "davanın kabulüne" şeklinde karar vermekle yetinilmesi isabetsiz olup kararın belirtilen nedenle bozulması gerekmiştir....
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü : Borçlunun, icra mahkemesine başvurusunda usulsüz tebligat şikayeti ile birlikte borca ve imzaya itiraz ettiği, mahkemece verilen kararın alacaklı tarafından temyizi üzerine, dairemizin ...... sayılı ilamı ile gerekçeli karar ile kısa karar arasında çelişki olduğu gerekçesi ile bozulduğu, mahkemece bozmaya uyularak verilen kararda tebligat usulsüzlüğü ile ilgili şikayet hakkında karar gerekçesinde hiç bir değerlendirme yapılmadığı gibi hüküm fıkrasında da buna ilişkin bir karar verilmediği, bozma öncesi, ara kararla tebligatın usulsüz olduğuna karar verildiği görülmektedir. 6100 sayılı HMK’nun 297. maddesi, kamu düzeni amacıyla konulmuş emredici...
Bu durumda, borçlunun şikayetinde 103 davetiyesi tebligatının usulsüzlüğü iddiasında bulunmadığı da dikkate alınarak, en geç 17.03.2015 tarihi itibariyle icra takibinden haberdar olduğunun kabulü gerekeceğinden, 25.03.2016 tarihinde icra mahkemesine yaptığı başvuru, İİK.nun 16/1.maddesinde öngörülen yedi günlük süreden sonradır. O halde, mahkemece, usulsüz tebligat şikayetinin süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, şikayetin esası incelenerek kabulü yönünde hüküm tesisi isabetsizdir. SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366. ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25/09/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi (İcra Hukuk) Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü : Takip borçlusu, icra mahkemesine başvurarak, şikayet dilekçesinde belirttiği sebeplerle ihalenin feshini talep etmiş, mahkemece, ihaleye konu taşınmaz hissedarlarına tebligat yapılmadığı ve 328.760 TL değer belirlenen taşınmazın muhammen bedelinin, satış ilanında 328.700 TL olarak gösterildiği gerekçesiyle şikayetin kabul edilerek ihalenin feshine karar verilmiştir. Satış ilanı tebligatının usulsüzlüğü nedeniyle ihalenin feshini isteme hakkı, sadece kendisine usulsüz tebligat yapılan ya da hiç tebligat yapılmayan ilgilisine aittir....
Şikayet dilekçesinde bu tebligata ilişkin usulsüzlük iddiasında bulunulmadığına göre şikayetçinin takipten en geç bu tarihte muttali olduğunun kabulü gerekir. Ittıla tarihine nazaran yasal şikayet süresinin son günü 26.02.2016 Cuma mesai bitimi olduğundan, 11.05.2016 tarihinde yapılan usulsüz tebligata yönelik şikayet, İİK'nun 16/1. maddesinde öngörülen yasal 7 günlük sürenin geçmesinden sonra olmakla, süresinde değildir. O halde mahkemece, istemin süre aşımından reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasının incelenerek yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz ise de anılan husus tekrar yargılama yapılmasını gerektirecek nitelikte olmadığından sonucu itibariyle doğru mahkeme kararının onanması gerekmiştir. SONUÇ : Şikayetçinin temyiz itirazlarının reddi ile sonucu doğru mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK.'nun 366. ve HUMK.'...