Davacının zilyetliğe dayanarak böyle bir taşınmazda tescil davası açması veya Orman İdaresi aleyhine zilyetliğin korunması biçiminde dava açması düşünülemez. Ancak, Orman İdaresi dışında diğer mütecavizlere karşı zilyetlik hukukundan kaynaklanan zilyetliğin korunması veya temelinde zilyetlik olmakla birlikte özel hukuk hükümlerine tabi olarak açılan davalarda bu kuralın uygulanmasına yer bulunmamaktadır. Orman İdaresinin taraf olmadığı, herhangi bir iddiasının da bulunmadığı orman sayılan yerler üzerinde taraflar arasındaki zilyetlikten kaynaklanan ihtilafların incelenmesine engel teşkil edecek herhangi bir hukuki düzenleme bulunmamaktadır. Aksi görüşün kabulü halinde sonraki mütecavizin önceki zilyede karşı himayesi yolu benimsenmiş olur ki, böyle bir uygulama ve kabul tapusuz taşınmazlar bakımından üzerinde sürdürülen zilyetlik hukuki müessesesiyle sağlanmak istenen huzur ve güven ortamının tahammül edilemez derecede bozulmasına yol açar....
Somut olayda ;ORMAN vasfı ile hazine adına kayıtlı olan taşınmazda davacının ve onun zilyetliği devraldığı dava dışı kişilerin herhangi bir hakka dayanmaksızın uzun süredir zilyetliklerini sürdürdükleri, taraflar arasında kiracılık ilişkisi de bulunmadığı, davacının sırf zilyetliğin korunması talebini içerir iş bu davayı açtığı anlaşılmaktadır. HMK'nın 4.maddesi gereğince taşınır ve taşınmaz mallarda sadece zilyetliğin korunmasına ilişkin davalara bakmakla sulh hukuk mahkemeleri görevli ise de; istinaf incelemesi yapma görevi, Hakimler Savcılar Kurulunun iş bölümü kararının Antalya BAM 8. Hukuk Dairesi'nin iş bölümünü belirleyen kısmının 19. maddesi gereği verilen yalnızca zilyetliğin korunmasına ilişkin hüküm ve kararlar hakkındaki istinaf incelemesinde 8. Hukuk Dairesi'nin görevli olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda dosyanın istinaf incelemesi yapılmak üzere Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi Başkanlığı'na gönderilmesine karar vermek gerekmiştir....
Asliye Hukuk Mahkemesi, uyuşmazlığın zilyetliğe dayalı müdahalenin men'i talebine ilişkin olduğu gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur. Sulh Hukuk Mahkemesince, davanın komşuluk hukukuna dayalı müdahalenin önlenmesi davası olduğu ve salt zilyetliğin korunması istemine dayalı olmadığından asliye hukuk mahkemesinin görev alanına girdiği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. 6100 sayılı HMK'nın 4/c maddesinde sulh hukuk mahkemelerinin “.....Taşınır ve taşınmaz mallarda, sadece zilyetliğin korunmasına yönelik olan davaları....” görmekle görevli olduğu belirtilmiştir. Diğer yandan 4721 sayılı TMK.nin 737. maddesinde ise ”Herkes, taşınmaz mülkiyetinden doğan yetkileri kullanırken ve özellikle işletme faaliyetini sürdürürken, komşularını olumsuz şekilde etkileyecek taşkınlıktan kaçınmakla yükümlüdür.” hükmüne yer verilmiştir....
Çözümlenmesi gereken sorun, taraflar arasındaki uyuşmazlığın, TMK'nin 683. maddesine dayalı elatmanın önlenmesi davası mı, yoksa TMK'nin 981 ve devamı maddelerine dayalı zilyetliğin korunması davası mı olduğu hususunda toplanmaktadır. Bilindiği üzere ve kural olarak, taşınmaza zilyet olanlar tapu kaydı veya bir hakka dayandığı takdirde TMK'nin 683. maddesindeki mülkiyet hakkının korunmasından yararlanarak istihkak davası veya elatmanın önlenmesi davası açabileceği gibi, salt zilyetliğe dayanan kişiler ise TMK'nin 981 ve devamı maddeleri uyarınca zilyetliğin korunması hükümlerinden yararlanarak zilyetliğin korunması davası açabilirler....
Ltd.Şti.arasındaki LPG satımına konu olan ilişkinin 14.03.2002 tarihli bayilik sözleşmesine dayandığını ve davacı ile davalı tarafından akdedilen sözleşmeden daha önce LPG satımının başlatıldığını, davacı yanın dava dilekçesi içeriğine göre ayni hakka yönelik bir talebi bulunmayıp davalı ... Ltd.Şti. ile akdettiği bayilik sözleşmesine dayalı şahsi hakka ilişkin olduğunu ve böylece müvekkiline karşı ileri sürülemeyeceğini bildirerek davanın reddini savunmuştur. Diğer davalı ... Ltd.Şti. vekili, davacının müvekkili ile sözleşme akdederken davaya konu istasyonda diğer davalı ... AŞ.’ye ait LPG satımından haberdar olduğunu, bu duruma rağmen sözleşme imzaladığını, bu bağlamda davacının iyiniyetli olmadığını bildirerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur....
Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Dava, yüklenicinin temliki suretiyle kazanılan kişisel hakka dayalı tapu iptali ve tescil, ikinci kademedeki istek satış bedelinin tahsili, karşı dava ise, tapuya dayalı elatmanın önlenmesi ve ecrimisil istemlerine ilişkindir. Mahkemece şahsi hakka dayalı tapu iptali ve tescil isteminin reddine, satış bedeli olan 60.000.00 YTL nin davalı yükleniciden tahsiline, karşı davacının elatmanın önlenmesi isteminin kabulüne, 4540.00 YTL ecrimisil tutarının davacı ve karşı davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Hüküm davacı ve karşı davalı tarafından temyiz edilmiştir. Dava konusu taşınmaz davalılardan ....., İnşaat Limited Şirketi ile arsa sahipleri arasında biçimine uygun düzenlenen 27.02.1997 günlü arsa payı devri karşılığı inşaat yapım sözleşmesi uyarınca inşa edilen (A) bloktaki 12 numaralı bağımsız bölümdür....
Asliye Hukuk Mahkemesi SAYISI : 2020/220 E., 2021/139 K. 2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun (2797 sayılı Kanun) 40 ıncı ve Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 18 inci maddeleri uyarınca yapılan ön incelemede; uyuşmazlık, dava konusu 1678 ada 23 parseldeki 1 nolu ve 6649 ada 13 parseldeki 64 nolu bağımsız bölümler yönünden mülkiyet hakkına dayalı, diğer dava konusu 6649 ada 13 parseldeki 104, 105, 106, 107, 108, 110 ve 111 nolu bağımsız bölümler yönünden ise davacının öncesinde mülkiyeti bulunmayıp şahsi hakka dayalı inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin olup, mülkiyet hakkına dayalı olan 1678 ada 23 parseldeki 1 nolu ve 6649 ada 13 parseldeki 64 nolu bağımsız bölümler yönünden verilen kararın davalı tarafından temyize getirilmediği; taraflar arasındaki ihtilafın ve temyiz kapsamının şahsi hakka dayalı olarak açılan 6649 ada 13 parseldeki 104, 105, 106, 107, 108, 110 ve 111 nolu bağımsız bölümlere ilişkin olduğu anlaşılmıştır....
Davacı tarafından, davalılar aleyhine 30.10.2014 tarihinde verilen dilekçe ile şahsi hakka dayalı elatmanın önlenmesi ve tahliye talep edilmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 09.04.2019 günlü hükmün istinaf yoluyla incelenmesi davacı vekili tarafından talep edilmiştir. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7....
HUKUK DAİRESİ DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL - TAZMİNAT -KARAR- Mahkeme kararındaki nitelendirmeye göre dava, şahsi hakka dayalı tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde tazminat isteğine ilişkindir. Davacı dava konusu taşınmazın hiç bir zaman maliki olmamıştır. İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiş, davacı vekilinin istinafı üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiş, karar davacı vekilince temyiz edilmiştir. Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 02/07/2021 tarihli ve 211 sayılı kararı ile aynen kabul edilen ve 09.07.2021 tarihli 31536 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren hukuk dairelerine ilişkin iş bölümü uyarınca şahsi hakka dayalı olarak açılan, tapu iptal ve tescil davaları sonucu verilen hüküm ve kararların temyiz incelemesi Yargıtay Yüksek 7. Hukuk Dairesine ait bulunmaktadır....
Asliye Hukuk Mahkemesi ise; zilyetliğin korunmasına yönelik elatmanın önlenmesi davasının 6100 Sayılı HMK'nun 4/1-c maddesi uyarınca sulh hukuk mahkemesinin görev alanına girdiği gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur. 6100 Sayılı HMK'nun 4/1-c maddesine göre sulh hukuk mahkemesi, "taşınır ve taşınmaz mallarda, sadece zilyetliğin korunmasına yönelik olan davaları" görür. Dosya kapsamından,davacının, Hazineye ait taşınmaz olduğunu ileri sürdüğü 12033 ada 36 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan bir adet kargir ev ve deponun zilyedi iken, davalıların haksız olarak 12.12.2010 günü, gecesinde ev ve depoyu işgal ederek tecavüz ettiklerini ileri sürerek davalıların el atmasının önlenmesini talep ettiği anlaşılmıştır. Bu durumda, davacının bu muhdesatlar üzerinde mülkiyet veya başka ayni yada şahsi hak iddiasında bulunmayıp, zilyetlik hakkına dayandığı anlaşılmakla, davacı tarafın davasının zilyetliğin korunması davası niteliğinde olup, 6100 sayılı HMK.'...