Yukarıda yer verilen yasal düzenlemeden anlaşılacağı üzere, kendisine bu madde şartlarında ihbar çıkarılan ipotek alacaklısı, ipotek bedelinin günün koşullarına uyarlanması için genel mahkemelerde dava açabilir ve böyle bir dava açtığını belirterek; icra müdürlüğündeki ipoteğin fekki talebine (makul bir sebep) itiraz edebilir. Maddede; icra müdürlüğünün ve icra mahkemesinin yetkileri sınırlandırılmış olup, dar yetkili; icra mahkemesinde ipotek bedelinin günün koşullarına uyarlanması talebinde bulunulamaz. Mahkemece istemin bu nedenle reddine karar verilmesi yerine, işin esası incelenerek yazılı gerekçeyle karar verilmesi isabetsizdir. SONUÇ: Borçlular vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. ve İİK'nun 366. maddeleri uyarınca ONANMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4....
MEHMET ZEKİ ALAGÖZ - Emniyet Evleri Mahallesi Eski Büyükdere Cad.No 1 Sapphire Residance Kat 20 Daire 2004 Levent, Kağıthane İstanbul DAVANIN KONUSU : İmar Uygulamasından Doğan İpotek Bedelinin Artırılması DAVA TARİHİ : 18/07/2017 İSTİNAF KARAR TARİHİ: 18/01/2022 KARAR YAZIM TARİHİ : 18/01/2022 Yukarıda gün ve sayısı yazılı hükmün istinaf incelemesi talep edilmiş olmakla, dairemizce dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda; GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Asıl ve birleşen dosya davacı vekili dava dilekçesinde özetle; İstanbul İli, Gaziosmanpaşa İlçesi, Hürriyet Mahallesi, 11186 parsel sayılı taşınmazda davacı idare tarafından yapılan imar uygulamasında davalı aleyhine konulan ipotek bedelinin artırılmasını talep ve dava etmiştir....
Derece ipotekler bulunduğu, toplam ipotek bedelinin 24.860.000.- TL olduğunu, taşınmazların toplam bedelinin 27.000.000 TL olduğunu, taşınmazın ipotek bedelleri düşüldüğünde şirket sermayesine 2.140.000 TL 'nin ayni sermaye olarak konulabileceği tespit edilmiştir. Kural olarak ipotekli bir taşınmazın bir şirkete ayni sermaye olarak konulmasına hukuken bir engel yoktur. Ancak bu taşınmazların gerçek değerlerinin, onu kanıtlayan ipotek bedelinden fazla olması gerekir. İpotekli taşınmaz bu artık değeriyle ve artık değeri kadar sermaye olur. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 16/06/2011 tarih, 2009/11773 Esas, 2011/7602 Karar sayılı içtihadı da bu yöndedir....
Dereceden akdi faizli 100.000.000.00- ETL bedelli ipotek tesis edildiği anlaşılmıştır. Bu haliyle ipoteğin kesin borç - karz ipoteği niteliğinde olduğu, kesin borç ipoteğinde borçlunun ipotekten kaynaklanan sorumluluğu TMK.'nun 875. Maddesi kapsamında olup, bu maddeye göre alacaklı ancak ipotek akit tablosunda belirtilen ana para ve ferileri olan miktarla sınırlı olarak talepte bulunabileceği ve bunun dışında bir uyarlama imkanı bulunmadığından, kaldırılması istenen ipotek şerhinin davacı tapu payına düşen kısmı için ipotek ana para borcu ve ana paraya ipotek tesis tarihinden itibaren dava tarihine kadar işleyecek yasal faize eklenmek suretiyle bulunan ipotek bedelinin davacı tarafça depo edilmesi karşısında davanın kabulüne..." gerekçesiyle 1.541,54 TL ana para ve yasal faizi toplamı ipotek bedelinin depo edilmesi neticesinde ipoteğin fekkine karar verilmiştir....
nun 129/1. maddesi uyarınca, birinci ve ikinci ihalede satışın yapılabilmesi için artırma bedelinin, malın tahmin edilen bedelinin yüzde ellisini bulması ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacakların toplamından fazla olması, bundan başka paraya çevirme ve paraların paylaştırılması masraflarını geçmesi zorunludur. Anılan maddede yer alan "rüçhanlı alacak" sözcüğü, taşınmazla temin edilen ipotekli alacakları ifade eder. İpotek alacaklısının, satışın, ipotek bedelinden daha aşağıya yapılmasına muvafakat etmesi halinde ihalenin, rüçhanlı alacak olan ipotek alacağının altında bir bedelle yapılması mümkündür. İhale bedelinin, İİK.'nun 129. maddesinde öngörülen kriterlere uygun olmaması ise, tek başına ihalenin feshi sebebi olup; mahkemece re’sen nazara alınmalıdır. Somut olayda, şikayete konu, 3519 parsel 6 nolu bağımsız bölüm üzerinde, haciz tarihinden önce, Akbank lehine ipotek tesis edilmiş olduğu görülmektedir....
başka ipoteklerden olan alacakları ile birlikte ilgili bankaya olan tüm alacaklarının Ercan Pala isimli kişiye temlik edildiğini, Ercan Pala’nın bankadan toplam temlik aldığı alacağın 3.100.000 TL olduğunu, ancak bu 3.100.000 TL alacağın sadece bu ipoteğe dayanmadığını, toplam 16 adet ipotekten kaynaklanan bir bedel olan 3.100.000 TL alacak temlik alındığını, bu durumda bu ipotekten doğan alacağın 3.100.000 TL olmadığını, ipotek bedelinin 700.000 TL olduğunu, dolayısıyla ipotek bedelinin altında muvafakat edip etmeyeceği sorulduğunda Ercan Pala’nın yanıltıcı cevap verdiğini ve bunun karşısında icra müdürünün ipotek alacağına bakarak bu taşınmazın ipotek bedelinin altında satışı yapılamaz şeklinde talimat yazması gerektiğini, ancak icra dairesinin ipotek bedelinin 5 katına yakın bir rakamı esas alarak talimat yazmış olmasının taşınmaz satışını imkansız bir hale getirdiğini, icra dairesinin şikayete konu ipoteğin taşınmazı devralan Aydın Bozkurt tarafından değil de borçlu tarafından konulduğu...
İpotek alacaklısı olan İstanbul Belediye Başkanlığı'nın temyiz başvurusunda, ipotek imar uygulaması sonucu konulduğundan İİK'nun 153. maddesinin uygulanamayacağını, bilirkişi aracılığı ile ipotek bedeli ve ferilerinin hesabı yapılmadan ve ipotek bedeli uyarlanmadan ipoteğin terkininin yapılmasının usulsüz olduğunu ileri sürdüğü görülmektedir. İİK'nun 153. maddesi uyarınca fekki istenen ipoteğin tarafların özgür iradeleri sonucu konulan ipotek niteliğinde olması gerekir. İmar uygulaması sonucu konulan ipoteklerle ilgili olarak anılan hüküm uygulanamaz....
Bu yönler gözetilmeden ipotek bedelinin güncelleştirilmesi suretiyle davanın kabulü doğru görülmemiştir.” gerekçesi ile bozulmuştur. Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucu davanın kabulüne karar verilmiştir. Hükmü davalılar temyiz etmiştir. Bilindiği üzere ipotek kişisel bir alacağın teminat altına alınması amacını güden ve bir taşınmaz değerinden alacaklının alacağını elde etmesini sağlayan sınırlı bir ayni haktır. Taraflar mevcut ipoteği iradeleriyle tapuda yapacakları işlem sonucu kaldırabilecekleri gibi bir tarafın terkine rıza göstermemesi halinde ipotek bedelinin ödenmesi koşulu ile kaldırılmasını mahkemeden de isteyebilir. Somut olaya gelince; dava konusu imar ipoteği yasadan kaynaklanmakta olup niteliği gereği yargılama gideri, harç ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmelidir....
Çünkü, ipotek bedelinin ödenmesi veya süresinin dolması halinin hukuki sonucu esastan red kararını gerektirdiği halde, tahsil veya terkin yönünde eda davası açılmaması hukuki yarar yokluğu olarak belirtilmiştir. Bu çelişki çerçevesindeki tahsil veya terkin davasının ise ödeme ve süre dolması hallerinde dinlenmeyeceği de dikkate alınmamıştır. Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda davacı tarafın "ipotek bedelinin güncellenmesi" isteğinde hukuki yarar olduğu kabul edilmelidir. Sonuç olarak; ilk derece mahkemesince "hukuki yarar yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine" yönelik verilen karar usul ve yasaya uygun olmamıştır. Bu durumda mahkemece yapılması gereken iş; davacının "ipotek bedelinin güncellenmesi" isteğinde hukuki yarar olduğu kabul edilmek suretiyle, dosya kapsamında alınan ve dairemizce incelenmekle denetime elverişli ve uygun bulunan bilirkişi raporundaki ipotek bedelinin ödenmeyen kısmının güncellenmiş miktarının tespiti yönünde karar vermek olmalıdır....
Taraf beyanları ile tapu ve ipotek tahsis belgesi incelendiğinde; davaya konu ipoteğin, davacı belediye tarafından davalılara satılan taşınmazın bedeli ile ilgili ana para (karz) ipoteği olduğu anlaşılmaktadır. Dosya kapsamına sunulan makbuzlar ile davacı tarafın kabulünden 67.000 ETL ipotek bedelinin 60.300 ETL'sinin ödendiği, ancak kalan 6.700 ETL'lik kısmının ödendiğine dair herhangi bir kanıt sunulmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenlerle; mahkeme kararı gerekçesindeki "ipotek bedelinin ödendiği ve süresinin dolduğu" yönündeki gerekçeler yasaya uygun değildir. Kabule göre ise mahkeme kararının gerekçesinde; hem ipotek bedelinin ödendiği ve süresinin dolduğu, hem de terkin ya da tahsil ile ilgili eda davası açılması gerekirken tespit davası açılmasında hukuki yarar bulunmadığı ifade edilerek çelişkiye düşüldüğü görülmüştür....