İpoteğin uyuduğu dönemde malikin (ipotek lehdarı) borcundan dolayı taşınmaza haciz konması halinde satım ile hüküm ifade etmeye başlayan ipotek bu hacizlerin önüne geçemeyecektir. Bu nedenle ipoteğin uyuduğu dönemde taşınmaz üzerine malikin borcu nedeniyle konulan hacizler yönünden ipoteğin tesis tarihi borçlunun (ipotek lehdarı, malik) taşınmazı elden çıkarma tarihi olarak kabul edilmelidir. Aksinin kabulü ipoteğin uyuduğu dönemde malikin borcu nedeniyle taşınmaza haciz koyan tüm alacaklıları mağdur edecektir. Somut olayda ipotek alacaklısı olan dava dışı borçlunun, taşınmazı devralarak malik olduğu 19.09.2011 tarihinde, ipotek alacaklısı ile taşınmaz maliki sıfatları birleşmiş olup bu tarihten itibaren ipotek uyumaktadır. Davacı tarafça ipoteğin şeklen varolduğu bu dönemde, malik olan borçludan olan alacağı nedeniyle 27.02.2012 tarihinde taşınmaz üzerine haciz konulmuştur....
Şti. ile birlikte ipotek verenler aleyhine ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlattığı, ipotekli taşınmazlardan Samsun İli, ... İlçesi, ......
Şubesinde açılacak bir hesapta süresiz olarak rehin verildiği ve bu konuda ilk derece mahkemesi yargılaması sırasında 06/12/2017 tarihinde rehin sözleşmesi imzalandığı, bunu takiben davalı bankanın ... ..... taşınmaz üzerindeki ipoteğin fekki için 07/12/2017 tarihinde yazdığı üzerine taşınmaz üzerindeki ipoteğin 12/01/2017 tarihinde fek edilmiştir. Davacının 24/04/2017 tarihli yazısı ile ipoteğin kaldırılmasını, varsa borcun bildirilmesini istediği halde davalının davacıyı bu konuda bilgilendirmeyerek davacının işbu davayı açmak zorunda bıraktığı, yargılama sırasında davacının ipoteğin fekki için rehin verdiği, ipoteğin fekkedildiği anlaşıldığından davanın konusuz kaldığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davacının yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulmamasına karar verilmesi gerekirken" gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesinin 13/02/2020 tarih ve ........
nin davalıdan alacağı petrol ürünlerine karşılık doğmuş ve doğacak alacaklara ilişkin olarak verildiği, ipotek akdinin çerçevesini tayin eden 29.11.2005 tarihli resmi akit tabloları içeriğinden ipoteklerin, ileride gerçekleşecek veya gerçekleşmesi muhtemel olan bir alacağın teminatı olarak tesis edildiğinden ipoteğin, azami meblağ (üst sınır ipoteği) ipoteği olduğu, söz konusu ipoteğin sözleşmenin bir ferisi olarak değil, sözleşmeden ayrı azami had ipoteği olarak verilen bir ipotek olduğu, davacı taraf borcun tamamen ödendiğini iddia etmediğine göre ipoteğin devam etmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı, öte yandan davacı tarafça ipoteğin kaldırılmasına ilişkin olarak açılan başka bir davada davacı tarafın dava dışı Hilal Petrol Ltd. Şti.'nin ortağının ayrılması nedeniyle ipoteğin kaldırılması talep ettiği, yargılama sonucunda Sivas 1....
Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Davacı, 123 ada 2 parsel sayılı taşınmazı davalı yararına konulan ipotekle yükümlü olarak satın aldığını, ipoteğin üst sınır ipoteği olduğunu ve akit tablosunda yazılı miktar ile sorumlu tutulabileceğini ileri sürerek ipotek akit tablosunda yazılı miktarın depo edilmesi suretiyle kaldırılmasını istemiştir. Davalı, ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibi yapıldığını, İcra İflas Kanununun 153. maddesi uyarınca icra takip dosyasındaki borcun ödenmesi suretiyle ipoteğin kaldırılabileceğini savunmuştur. Mahkemece, davacının taşınmazı ipotekle yükümlü olarak satın aldığı ve satış tarihinde icra takibinin devam ettiği, İcra İflas Kanununun 153. maddesinde yazılı yasal prosedür takip edilmek suretiyle ipoteğin kaldırılabileceği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir....
Davalı vekili, davacının ipoteğin feki için talepte bulunmadığını, yasa hükümlerine göre ipotek fekinin harca tabi olduğunu, kredi sözleşmesi hükümlerine göre bu bedelin yatırılmasının davacının yükümlülüğünde bulunduğunu ileri sürerek istinaf talebinde bulunmuştur. Davacı taraf kullanılan kredinin taksitleri sona ermesine rağmen taşınmaz üzerindeki ipoteğin halen kaldırılmamış olduğunu bu nedenle ipoteğin fekini talep etmiştir. İlk derece mahkemesi yapılan yargılama sonucunda, davacının davalıdan kullandığı kredinin teminatı olarak davacıya ait taşınmazdan 135.000,00 TL bedelin ipotek tesis ettiği, kredi borcunun 05/04/2015 tarihinde kapatıldığı, ipoteğin feki için davalı tarafından yazı yazılmasının yeterli olduğu, harç sorumluluğu bulunduğu taktirde tapu müdürlüğünce ilgilisinden talep edilebileceği, davalı tarafından ipoteğin feki için tapu müdürlüğüne herhangi bir yazı yazmadığı gerekçesiyle açılan davanın kabulü ile ipoteğin fekine karar vermiştir....
Her ne kadar davalı tarafından davacının, müvekkili tarafından ipoteğin terkini işlemi yapmasına fırsat tanımaksızın herhangi bir yazılı bildirimde bulunmadan kötü niyetli olarak huzurda görülen davayı açtığı iddia edilmiş ise de taraflar arasında mutabık kalınan fesihnamede herhangi bir şarta bağlanmaksızın dava konusu ipoteğin derhal terkin edileceğinin kararlaştırılmış olmasına rağmen davalı tarafından dava tarihi olan 31/08/2021 tarihi itibariyle ipoteğin halen terkin edilmemiş olması ve davalının dava açıldıktan yaklaşık 9 ay sonra 27/05/2022 tarihinde ipoteğin terkin işlemini gerçekleştirmesi karşısında davalının bu yöndeki savunmasına mahkememizce itibar edilmeyerek HMK'nın 331. maddesi uyarınca davalının yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumlu olduğunun kabulü ile aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir....
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi K A R A R Davacı, imar uygulaması sırasında davalı yararına konulan ipoteğin davalı idare tarafından ipotek bedelinin faizi ile birlikte ödenmesi istenmesi nedeniyle, faizi ile yatırdıklarını, ipoteğin fek edilmediğini ileri sürerek, taşınmaz üzerindeki ipoteğin hükmen fekkini talep etmiştir. Yargılama aşamasında tapu kaydından ipoteğin fek edildiğinin anlaşılması üzerine istemlerini ıslahla, yatırdıkları faiz bedelinin davalı idareden tahsiline karar verilmesine dönüştürmüşlerdir. İstem bu haliyle, fazladan ödenen faiz bedelinin tahsili isteğine ilişkin olup, temyiz inceleme merci 2797 Sayılı Yasanın 14.maddesi uyarınca 3.Hukuk Dairesine ait bulunmaktadır. Anılan Daire tarafından da görevsizlik kararı verildiğinden, görevli Dairenin belirlenmesi için dosyanın Yargıtay Yüksek Birinci Başkanlığına gönderilmesine, 13.12.2006 tarihinde oybirliği ile karar verildi....
Davacı vekili, dava konusu 260 m2 alanlı 1061 ada 20 parsel sayılı taşınmazın imar uygulaması sonucu 14.07.1986 tarihinde müvekkili adına tescil edildiğini, aynı tarihte tapu kaydı üzerinde taşınmazın 74 m2’lik kısmı için davalı ... lehine 148.000 ETL bedelli imar ipoteği tesis edildiğini, müvekkilince ipotek bedelinin tamamının ödenmiş olup bu hususta davalı ... tarafından ilgili tapu müdürlüğüne 18.02.1999 tarihinde yazılan müzekkerede, ipotek bedelinin tamamen ödenmiş olduğu belirtilerek, ipoteğin terkin edilmesinin istenmesine rağmen tapu müdürlüğünce ipoteğin kaldırılmadığını, bunun üzerine davalı belediyeye yapılan başvuruda ipotek bedelinin ödendiğine dair 5 adet ödeme makbuzunun da sunulmuş olduğunu, ancak davalı belediyece, 18.02.1999 tarihinde yapılan ödemeye ilişkin bir dekont ibraz edilmediğinden bahisle ipoteğin terkini talebinin kabul edilmediğini ileri sürerek müvekkiline ait taşınmaz üzerinde davalı lehine tesis edilen ipoteğin kaldırılmasını talep ve dava etmiştir....
Zira zorunlu olarak kurulan ipoteğin meskeniyet şikayetine engel teşkil etmeyeceği ilkesi, bu ipoteğin sosyal amaçlı olarak verilen kredinin teminatını oluşturmasından kaynaklanmaktadır. 2.Somut olayda, ipoteğin dayanağı olarak gösterilen ipotek talepnamesinde ipoteğin konut finansmanı ve tüketici kredilerinin teminatını teşkil etmek üzere talepte bulunulduğu, ipoteğin meskeniyet şikayetine esas alınmasına ilişkin resmi senette ise konut alımı nedeni ile ipotek tesis edildiği, ipoteğin türünün ve miktarının resmi senette yer almadığı, bu ipoteğin mahiyeti itibari ile meskeniyet şikayetine engel olmadığı, bu nedenle alacaklının sair istinaf talepleri incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir. VI....