İlk derece mahkemesi tarafından;'' ....tarafların bildirdiği deliller toplanmış, imza incelemesi yapmak üzere dosya grafoloji uzmanı bilirkişiye tevdi edilmiş, raporda takibe konu senetlerdeki imzanın davacıya ait olmadığı bildirilmiş, imzaya itirazın kabulü ile takibin davacı borçlu yönünden durdurulmasına karar verildiği, takip alacaklısı, muteriz lehtar-ciranta ile doğrudan ilişki içinde olduğundan, imzanın itiraz eden borçluya ait olup olmadığını bilebileceği, çekteki imzanın lehtar borçlunun eli ürünü olduğunu kontrol etmeden ya da imzanın huzurunda atılmasını sağlamadan senedi alan alacaklının, imzaya itirazı kabul edilene karşı takip başlatıldığından tazminat ve para cezasına hükmedildiği '' şeklindeki gerekçe ile '' Davacı tarafın imzaya itirazlarının KABULÜ ile Ankara 6....
Somut davada mahkemece, davacı borçlu şirketin imzaya itiraz dışındaki taleplerinin hiç biri değerlendirilmeden sonuca gidilmesi usul ve yasaya aykırıdır . O halde, İlk Derece mahkemesince, HMK.nun 297/2.maddesi gözeltilmek suretiyle borçlunun imzaya itiraz dışında itirazları incelenerek oluşacak sonuca göre infazı mümkün ve anlaşılabilir nitelikte tüm taleplerle ilgili olarak tek tek karar verilmesi gerekirken, bu hususlarda olumlu veya olumsuz bir karar verilmeden sadece imzaya itirazın incelenmesi suretiyle sonuca gidilmesi isabetsiz olduğundan davacının istinaf başvurusunun belirtilen sebeplerle kabulü ile HMK'nın 353/(1)-a-6. maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden yargılama yapmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir....
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; bonoda tanzim yerinin İstanbul olduğunu, bu nedenle takibin yetkili icra müdürlüğünde başlatıldığını, imzaya ve borca itirazların yersiz olduğunu beyanla davanın reddine ve tazminata karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesi 05/01/2021 tarih, 2019/875 esas ve 2021/7 karar sayılı kararı ile takibe dayanak bonoda tanzim yerinin İstanbul olduğu, bu nedenle takibin yetkili icra müdürlüğünde başlatıldığı ve davacının yetki itirazının reddi gerektiği, bilirkişi raporuna itibarla bonodaki imzanın davacının eli ürünü olduğu gerekçeleriyle imzaya itirazın reddine, takip durdurulmadığından davalı lehine tazminata hükmedilmesine yer olmadığına karar vermiştir. Davacı/borçlu vekili karara karşı istinaf kanun yoluna başvurmuştur....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü: Alacaklı tarafından bonoya dayalı olarak başlatılan kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibine karşı borçlunun icra mahkemesine yaptığı başvuruda, takibe konu bonodaki imzanın kendisine ait olmadığını ileri sürerek imzaya itiraz ettiği görülmektedir. Bilindiği üzere; alacaklı tarafından seçilen takibin şekline göre uygulanması gereken İİK.'nun 168. maddesinin 4. bendine göre; imzaya yönelik itirazın ödeme emrinin tebliğ tarihinden itibaren yasal beş günlük süre içerisinde icra mahkemesine yapılması zorunludur....
nun 168. maddesinin 1. fıkrasının 4. bendine dayalı olarak imzaya itiraz ettiği, mahkemece itiraz kabul edilerek takibin iptaline karar verildiği görülmektedir. İmzaya itiraz hakkında uygulanması gereken İİK'nun 170. maddesinin 3. fıkrasında, “İtirazın kabulü kararı ile takip durur” hükmüne yer verilmiştir. Bu durumda, mahkemece, borçlunun imzaya itirazı kabul edildiğine göre, İİK'nun 170/3. maddesi uyarınca takibin durdurulmasına karar verilmesi gerekirken; takibin iptali yönünde hüküm tesisi isabetsiz olup, hükmün bu nedenle bozulması gerekir ise de, anılan yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığından, kararın düzeltilerek onanması yoluna gidilmiştir. SONUÇ :Alacaklının temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile .......
Alacaklının genel hükümlere göre dava açma hakkı saklıdır...." hükmüne yer verilmiştir.Buna göre, borçlu tarafından yapılan imzaya itirazın kabulü halinde, takibin durdurulmasına karar verilmesi gerekmektedir. Mahkemece, imzaya itiraz kabul edildiği halde, takibin durdurulması yerine iptaline hükmedilmesi isabetsiz olup, hükmün bu nedenle bozulması gerekirse de, anılan yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığından kararın düzeltilerek onanması gerekmiştir. SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile İstanbul 4....
Madde metninden de anlaşılacağı üzere, borçlu tarafından yapılan imzaya itirazın kabulü halinde, mahkemece takibin durdurulmasına karar verilmesi gerekmektedir. Mahkemece, imzaya itiraz kabul edildiği halde, takibin durdurulması yerine iptaline hükmedilmesi isabetsiz olup, hükmün bu nedenle bozulması gerekir ise de, anılan yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığından kararın düzeltilerek onanması gerekmiştir. SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile ... 4....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkikinin alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü : Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de; Alacaklı tarafından kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla başlatılan takipte; borçlunun, icra mahkemesine müracaat ederek imzaya itiraz ettiği, mahkemece, imzaya itirazın kabulü ile takibin iptaline karar verildiği anlaşılmıştır. İİK'nun 170/3. maddesine göre, itirazın kabulü kararı ile takip durur....
. – 25926 K. sayılı bozma ilamında “imzaya itirazda ispat külfeti alacaklı tarafa ait olduğundan, takibe konu bonodaki imzanın borçluya ait olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanması gerekir. Buna göre imzanın aidiyetinin borçluya ait olup olmadığının belirlenememesi halinde bu durumun borçlu yararına yorumlanması gerektiği açıktır. Ancak somut olayda ispat külfeti kendisine ait olan alacaklı, yeniden bilirkişi incelemesi yapılmasını talep ettiğine göre, mahkemece alacaklının talebi doğrultusunda yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılarak sonuca gidilmesi gerektiği” hususu belirtilmiştir. Mahkemece bozma ilamına uyulmasından sonra, alacaklı 06.02.2015 tarihli duruşmada yeniden bilirkişi raporu alınması talebinin olmadığını beyan ettiğine göre, mahekemece aldırılan 11.11.2013 tarihli Adli Tıp Kurumu Başkanlığı'nın raporuna göre borçlunun imzaya itirazının kabulü gerekir....
Bonodaki imzaların keşidecinin eli ürünü olduğunu kontrol etmeden, ya da, imzaların huzurunda atılmasını sağlamadan bonoyu alan alacaklı , imzaya itiraz edene karşı başlattığı takipte ağır kusurlu kabul edilmelidir. Bu nedenlerle alacaklının tazminatla sorumlu tutulması doğru olmakla beraber İİK'nun 170/4. maddesinde inkar tazminatı için öngörülen %20 oranının aşılmasının gerekçesi açıklanıp tartışılmadan borçlu yararına %40 oranında tazminata hükmedilmesi isabetsizdir. Öte yandan, imzaya itirazın kabulüne karar verilmesine rağmen, takibin durdurulması yerine iptali yönünde hüküm tesisi de doğru bulunmamıştır. SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366. ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 03/03/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi....