Nitekim dava konusu Faktoring Sözleşmesinin 14. maddesi uyarınca dava dışı müşteri girişiminden şahsi teminat olarak davalının kefaletinin alındığı görülmektedir. Somut olayda uygulama yeri bulunan 818 sayılı BK.'nun 487. maddesine göre müteselsil kefalette alacaklı, asıl borçluya müracaat ve rehinleri nakde tahvil ettirmeden evvel kefil aleyhinde takibat icra edebilir. Ne varki bunun için öncelikle ortada asıl borçlunun sorumlu olduğu geçerli bir asıl borcun mevcut olması gereklidir. Bu husus kefaletin fer'iliği ilkesinin bir sonucudur....
nun kefaletinin 29.02.2008 tarihli limit artırım sözleşmesine ve bu sözleşme nedeniyle kullandırılacak kredilere ilişkin olduğu, dava dışı şirkete 24.10.2013- 23.06.2015 tarihleri arasında kullandırıldığı, kredilerin kullandırılma tarihleri dikkate alındığında bu kredilerin 19.04.2013 tarihli 7.000.000 TL ve 28.04.2014 tarihli 7.000.000 TL tutarlı kredi sözleşmelerine istinaden kullandırıldığı; davalı ...'nun kefaletinin bulunduğu 29.02.2008 tarihli limit artırım sözleşmesine istinaden kullandırılmış ve takibe intikal etmiş bir kredinin bulunmadığı, takibe konu kredilerin tamamının davalı ...'...
ın kefalet imzası bulunmadığı, bu nedenle Davalı Bankanın dava dışı asıl borçlu ... ile davacı ... ve dava dışı ... ve ... aleyhine icra takibi başlattığı Kayseri banka alacakları İcra Müdürlüğünün ... Esas sayılı icra dosyasında talep edilen alacaklarına davacı ...'...
Mahkemece toplanan delillere göre; davacının dava konusu icra kefaletine ilişkin tutanağın imzalandığı 17/04/2009 tarihinde hukuki ehliyetini haiz olduğunun tespit edildiği, davacının irade fesadına ilişkin iddiasının ise 1 yıllık hak düşürücü süreden sonra ileri sürülmüş olması nedeniyle dinlenemeyeceği, icra kefaletinin geçerli olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, 22.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi....
- K A R A R - Davacı vekili, müvekkili bankanın alacağı nedeniyle davalı aleyhine icra takibine geçildiğini, itiraz üzerine takibin durduğunu ileri sürerek, davalının itirazının iptaline, takibin devamına, icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı duruşmadaki beyanında, icra dosyasında bulunan sözleşmedeki kaşe ve imzanın kendisine ait olduğunu, takibe uğrayan ve kefil olarak gözüktüğü kredi sözleşmesinin haberi olmadan kendi sözleşmesini imzaladığı esnada kendisine imzalatılmış olabileceğini savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece toplanan delillere göre, icra takibine konu olan genel ticari kredi sözleşmesinin şekil şartı eksikliği nedeniyle geçersiz sayılması gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir. Davacı banka kefil olan davalı hakkında 04/02/2010 tarihli kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için icra takibi başlatmıştır....
vaki haksız itirazının iptali ve icra takibinin kaldığı yerden devamına, borçluların haksız ve kötüniyetli itirazından ötürü % 20 icra inkar tazminatına yasal faizi ile birlikte hükmedilmesini, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davalılara müştereken ve müteselsilen yükletilmesine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır....
Davacı alacaklı 16/02/2010 tarihinde kiracı ve kefil aleyhine başlattığı icra takibi ile 30/8/2009 tarihinden sonraki dönem için 847,00 TL'den erken tahliye nedeniyle iki ay on günlük kira bedeli 1.976,00 TL, 2009 yılı Ağustos ve Eylül ayları için eksik ödenen 154,00 TL kira bedeli, depozitodan kalan 165,00 TL ve yeni kiracı ile akdedilen 25/11/2009 başlangıç tarihli kira sözleşmesi ile eski sözleşme arasında oluşan dönem sonuna kadar ki kira kaybı olan 1.127,00 TL olmak üzere toplam 3.442,00 TL alacağın tahsilini istemiştir. Kira sözleşmesinin hususi şartlar 18. maddesinde kefilin kefaletinin müşterek ve müteselsil olduğu , kefilin kontratının ilk yapıldığındaki kira dönemi ve belirlenen süre için kefaletinin kabul edildiği kararlaştırılmıştır. Bu nedenle kefilin uzayan dönemde de kefaletinin devam edeceğine ilişkin sözleşme hükmü geçersiz olup, kefilin sorumluluğu, sözleşmede belirlenen bir yıllık kira süresi ve miktarı ile sınırlıdır....
tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü: Davacı vekili, davacı banka ile dava dışı borçlu Koçoğlu İnşaat Sanayi Tarım ve Hayvancılık Ticaret A.Ş. arasında genel kredi sözleşmesi akdedildiğini, davalı Koçoğlu Turizm İşletmesi ve Ticaret A.Ş’nin ve dava dışı ...’nun sözleşmeye müşterek borçlu ve müteselsil kefil olduklarını, borcun ödenmemesi üzerine davalı aleyhine icra takibine geçildiğini, davalı şirketin tasfiyesiz infisahla Saray A.Ş. tarafından devralındığını, başlatılan takibe Saray Halı A.Ş. tarafından itiraz edilmesi üzerine takibin durduğunu ileri sürerek itirazın iptaline ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir....
İcra kefaletinin amacı, icra takibine konu edilen ve anında ödenemeyen bir borcun üçüncü kişi (icra kefili) tarafından ödenmesini sağlamaya yöneliktir. İİK'nun 38.maddesinde kefeletin şekli hakkında özel bir hüküm bulunmadığından 6098 sayılı BK'nun 583 maddesi hükmü icra kefilliği içinde geçerlilik şartıdır. Anılan maddenin birinci fıkrasına göre; "Kefalet sözleşmesi yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz....
İcra Müdürlüğü’nün 2011/11233 sayılı dosyası ile takibe geçildiğini, borçlu İbrahim Taflan'ın borcun tamamına itiraz ettiğini belirterek, itirazın iptaline, takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir....