Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Davacı birleşen dosya davalısı işveren, belirli süreli sözleşmesinin davalı tarafça haklı neden olmadan işi bırakma suretiyle fesh edildiğini iddia ederken davalı-birleşen dosya davacısı, sözleşmeyi kendisinin fesh etmediğini, işyerine alınmayarak fiilen işverence sözleşmenin fesh edildiğini savunmuştur. Mahkemece yukarıda yazılı gerekçe ile sözleşmesinin işçi tarafından fesh edildiği kabul edilmiş ise de bu sonuç dosya kapsamına uygun değildir. Davalı-birleşen dosya davacısı işçi 14/02/2007 tarihinde işyerine alınmadığını ileri sürmüş ve aynı tarihte işverene ihtarname göndererek işe giriş kartlarının alındığını, işe alınmasını aksi halde sözleşmenin işverence fesh edileceğinin kabulü gerektiğini, belirtmiştir. Açıklanan ihtarname işveren iddiasının aksine işçinin işe devam etme iradesini göstermekte olup anılan tarihte işçinin işe giriş kartının alındığı işverence tutulan tutunakla da sabittir....

    E) Gerekçe: 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 420 nci maddesi “Hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulu geçersizdir.” hükmünü getirmiştir. Bu itibarla hizmet sözleşmelerine işçi aleyhine konulan cezai şartlar geçersiz, işçi lehine konulan cezai şartlar ise geçerli kabul edilmelidir. Cezai şartın işçi ve işveren hakkında ve iki taraflı olarak düzenlenmesi gereği, işçi aleyhine kararlaştırılan cezai şartın işveren aleyhine kararlaştırılandan daha fazla olmaması sonucunu da ortaya koymaktadır. Başka bir anlatımla işçi aleyhine olarak belirlenen cezai şartın, koşulları ve ceza miktarı bakımından işverenin sorumluluğunu aşması düşünülemez. İki taraflı cezai şartta işçi aleyhine bir eşitsizlik durumunda, cezai şart hükmü tümden geçersiz olmamakla birlikte, işçinin yükümlülüğü işverenin sorumlu olduğu miktarı ve halleri aşamaz....

      Mahkemece, davacının davacının akdinin haklı neden olmadan alt işverence feshedildiği, muvazaa iddiasının yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. 6100 sayılı HMK'nun 272. maddesi düzenlemesine göre; hâkimler hakkındaki yasaklılık ve ret sebepleriyle ilgili kurallar, bilirkişiler bakımından da uygulanacaktır. Bu atıf nedeniyle Yasanın 36.maddesinin c)1. fıkrasında; Hakimin tarafsızlığından şüpheyi gerektirecek önemli bir sebebin bulunması hakimin reddi ve çekinme sebebi olarak düzenlenmiştir. Her ne kadar yargılama aşamasında bilirkişinin reddi sözkonusu değilse de, temyiz aşamasında davalı vekilince ileri sürülmüştür. Mahkeme kararlarının her türlü şüpheden uzak olmasının gerekliliği ve verilen kararın tarafsızlığı ve doğruluğu konusunda taraflarda hiçbir kuşkuya sebep olmaması zorunludur. Somut olayda; dosyada bilirkişi olarak rapor tanzim eden .... davalı ... aleyhine açılan .... 1....

        Mahkemece, davacının davacının akdinin haklı neden olmadan alt işverence feshedildiği, muvazaa iddiasının yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. 6100 sayılı HMK'nun 272. maddesi düzenlemesine göre; hâkimler hakkındaki yasaklılık ve ret sebepleriyle ilgili kurallar, bilirkişiler bakımından da uygulanacaktır. Bu atıf nedeniyle Yasanın 36.maddesinin c)1. fıkrasında; Hakimin tarafsızlığından şüpheyi gerektirecek önemli bir sebebin bulunması hakimin reddi ve çekinme sebebi olarak düzenlenmiştir. Her ne kadar yargılama aşamasında bilirkişinin reddi sözkonusu değilse de, temyiz aşamasında davalı vekilince ileri sürülmüştür. Mahkeme kararlarının her türlü şüpheden uzak olmasının gerekliliği ve verilen kararın tarafsızlığı ve doğruluğu konusunda taraflarda hiçbir kuşkuya sebep olmaması zorunludur. Somut olayda; dosyada bilirkişi olarak rapor tanzim eden ... davalı ... aleyhine açılan ... 1....

          Mahkemece, davacının davacının akdinin haklı neden olmadan alt işverence feshedildiği, muvazaa iddiasının yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. 6100 sayılı HMK'nun 272. maddesi düzenlemesine göre; hâkimler hakkındaki yasaklılık ve ret sebepleriyle ilgili kurallar, bilirkişiler bakımından da uygulanacaktır. Bu atıf nedeniyle Yasanın 36.maddesinin c)1. fıkrasında; Hakimin tarafsızlığından şüpheyi gerektirecek önemli bir sebebin bulunması hakimin reddi ve çekinme sebebi olarak düzenlenmiştir. Her ne kadar yargılama aşamasında bilirkişinin reddi sözkonusu değilse de, temyiz aşamasında davalı vekilince ileri sürülmüştür. Mahkeme kararlarının her türlü şüpheden uzak olmasının gerekliliği ve verilen kararın tarafsızlığı ve doğruluğu konusunda taraflarda hiçbir kuşkuya sebep olmaması zorunludur. Somut olayda; dosyada bilirkişi olarak rapor tanzim eden.... davalı ... aleyhine açılan .... 1....

            Mahkemece, davacının davacının akdinin haklı neden olmadan alt işverence feshedildiği, muvazaa iddiasının yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. 6100 sayılı HMK'nun 272. maddesi düzenlemesine göre; hâkimler hakkındaki yasaklılık ve ret sebepleriyle ilgili kurallar, bilirkişiler bakımından da uygulanacaktır. Bu atıf nedeniyle Yasanın 36.maddesinin c)1. fıkrasında; Hakimin tarafsızlığından şüpheyi gerektirecek önemli bir sebebin bulunması hakimin reddi ve çekinme sebebi olarak düzenlenmiştir. Her ne kadar yargılama aşamasında bilirkişinin reddi sözkonusu değilse de, temyiz aşamasında davalı vekilince ileri sürülmüştür. Mahkeme kararlarının her türlü şüpheden uzak olmasının gerekliliği ve verilen kararın tarafsızlığı ve doğruluğu konusunda taraflarda hiçbir kuşkuya sebep olmaması zorunludur. Somut olayda; dosyada bilirkişi olarak rapor tanzim eden ..., davalı ... aleyhine açılan ... 1....

              Mahkemece, davacının davacının akdinin haklı neden olmadan alt işverence feshedildiği, muvazaa iddiasının yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. 6100 sayılı HMK'nun 272. maddesi düzenlemesine göre; hâkimler hakkındaki yasaklılık ve ret sebepleriyle ilgili kurallar, bilirkişiler bakımından da uygulanacaktır. Bu atıf nedeniyle Yasanın 36.maddesinin c)1. fıkrasında; Hakimin tarafsızlığından şüpheyi gerektirecek önemli bir sebebin bulunması hakimin reddi ve çekinme sebebi olarak düzenlenmiştir. Her ne kadar yargılama aşamasında bilirkişinin reddi sözkonusu değilse de, temyiz aşamasında davalı vekilince ileri sürülmüştür. Mahkeme kararlarının her türlü şüpheden uzak olmasının gerekliliği ve verilen kararın tarafsızlığı ve doğruluğu konusunda taraflarda hiçbir kuşkuya sebep olmaması zorunludur. Somut olayda; dosyada bilirkişi olarak rapor tanzim eden..., davalı ... aleyhine açılan .... 1....

                Fesih dışında işverenin sendikal ayrımcılık yaptığı iddiasını işçi ispat etmekle yükümlüdür. Ancak işçi sendikal ayrımcılık yapıldığını güçlü biçimde gösteren bir durumu ortaya koyduğunda, işveren davranışının sebebini ispat etmekle yükümlüdür. Somut olayda, davacı işçi, davalı yerinde 12.03.2013-17.05.2013 tarihleri çalışmış ve 07.05.2013 tarihinde sendikaya üye olmuştur. Dosya içerisine alınan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu Başkanlığının 07.08.2013 tarihli inceleme raporu, ... İşçileri Sendikasına üye olup işverence işten çıkarılan işçileri gösterir liste ve davacı tanık beyanları birlikte değerlendirildiğinde işyerinde 2013 şubat ayından itibaren davacının üyesi olduğu sendika tarafından örgütlenmeye çalışıldığı ve işverence bunun engellenmeye çalışıldığı anlaşılmaktadır....

                  Prim uygulaması yönünden işçi aleyhine çalışma koşullarında değişiklik, 4857 sayılı Yasanın 22 nci maddesi kapsamında gerçekleştirilmelidir. Toplu sözleşmesi ile öngörülen pirimler yönünden değişiklik ise, işçinin bireysel feragati ile dahi geçerli değildir. Toplu sözleşmesini imzalamaya yetkili olan kişilerce bu yönde yapılabilecek değişiklik, ancak ileriye dönük olarak hüküm ifade eder. Primlerin gününde ödenmemesi halinde işçinin 4857 sayılı Yasanın 24/II-e maddesi uyarınca sözleşmesini haklı olarak feshetmesi mümkündür. Prim ödemelerinin yirmi gün ve daha fazla süreyle ödenmemiş olması halinde, işçinin aynı Yasanın 34 üncü maddesine göre görmekten kaçınma hakkı vardır. Primlerin ödendiğini ispat yükü işverene aittir. 4857 sayılı Kanunun 5754 sayılı Yasayla değişik 32 nci maddesine göre, belli bazı işyerleri bakımından prim ödemeleri işçi adına açılan banka hesabına yatırarak gerçekleştirilmelidir....

                    Prim uygulaması yönünden işçi aleyhine çalışma koşullarında değişiklik, 4857 sayılı Yasanın 22 nci maddesi kapsamında gerçekleştirilmelidir. Toplu sözleşmesi ile öngörülen pirimler yönünden değişiklik ise, işçinin bireysel feragati ile dahi geçerli değildir. Toplu sözleşmesini imzalamaya yetkili olan kişilerce bu yönde yapılabilecek değişiklik, ancak ileriye dönük olarak hüküm ifade eder. Primlerin gününde ödenmemesi halinde işçinin 4857 sayılı Yasanın 24/II-e maddesi uyarınca sözleşmesini haklı olarak feshetmesi mümkündür. Prim ödemelerinin yirmi gün ve daha fazla süreyle ödenmemiş olması halinde, işçinin aynı Yasanın 34 üncü maddesine göre görmekten kaçınma hakkı vardır. Primlerin ödendiğini ispat yükü işverene aittir. 4857 sayılı Kanunun 5754 sayılı Yasayla değişik 32 nci maddesine göre, belli bazı işyerleri bakımından prim ödemeleri işçi adına açılan banka hesabına yatırarak gerçekleştirilmelidir....

                      UYAP Entegrasyonu