Yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda gerekli tüm kuruluşlara murisin ölüm tarihi itibarıyla aktif ve pasifini belirler şekilde müzekkereler yazılmalı, başka alacaklıların çıkması halinde bu alacaklılar mahkeme tarafından resen davaya dahil edilmelidir. Murisin borçlarının kaynağı ve sebebi sorulmamıştır. Şayet bu borç bir ticari ya da adi şirketten kaynaklanmış ise murisin bu şirketteki hissesi, şirketin malvarlığının tespiti, bu nedenle şirkete ait ticari defter ve bilançoların da tetkiki ve şirketin malvarlığının da tespiti gerekecektir....
Hak sahiplerine yönelik ölüm aylığı tahsisinde sosyal güvenlik hukuku ilkelerine göre sigortalının yaşamını yitirdiği tarih itibari ile yürürlükte olan yasal düzenlemenin uygulanması zorunlu bulunmaktadır. Davacı murisinin ölüm tarihi olan 07/01/2010 tarihinde 5510 sayılı Yasa yürürlüktedir. 5510 sayılı Yasa'nın “Ölüm sigortasından sağlanan haklar ve yararlanma şartları” başlıklı 32/2-a maddesinde, Ölüm aylığının en az 1800 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş veya 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılanlar için, her türlü borçlanma süreleri hariç en az 5 yıldan beri sigortalı bulunup, toplam 900 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş durumda iken ölen sigortalının hak sahiplerine, yazılı istekte bulunmaları halinde ölüm aylığı bağlanacağı bildirilmiştir....
K A R A R Dava, davacının 506 sayılı Yasaya tabi sigortalı iken iş kazası sonucu ölen oğlu dan dolayı bağlanan ölüm geliri ve ölüm aylığından 23.10.2007 tarihi itibariyle ölüm aylığının kesilmesine ilişkin davalı Kurum işleminin iptali ile 506 sayılı Yasa'nın 92.maddesi gereğince gelir veya aylığın yüksek olanının tamamı, eksik olanının ise yarısının ödenmesi gerekriğinin tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile hükümde yazılı şekilde karar verilmiştir....
"İçtihat Metni" Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi Dava, 01.07.1981 tarihinde bir gün çalıştığının tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir....
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME: Dosya kapsamı incelendiğinde, 24.05.2013 tarihinde yaşamını yitiren sigortalı eşi üzerinden 5434 sayılı Kanun hükümleri gereğince kendisine ölüm aylığı bağlanan davacının, 11.01.1998 günü ölen 1479 sayılı Kanuna tabi sigortalı babası üzerinden de 01.06.2013 tarihinden itibaren ölüm aylığı bağlandığı daha sonra, davacı sigortalının gelir araştırması sonucu bağlanan ölüm aylığının bağlandığı tarih itibariyle davacının gelirinin yüksek olması nedeniyle iptal edildiği ve davacıya yersiz aylık nedeniyle borç tahakkuk ettirildiği anlaşılmaktadır....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Ölüm Tarihinin Düzeltilmesi Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü. K A R A R Davacılar vekili, dava dilekçesinde, müvekkillerinin murisi Hamo Basmacı'nın 2001 yılında ölmesine rağmen nüfus kayıtlarında sağ göründüğünü bildirerek öldüğünün tespiti ile ölüm tarihinin nüfus kayıtlarına işlenmesini talep etmiş, yargılama sırasında gelen nüfus kaydında Hamo Basmacı'nın 15.12.2004 olan ölüm tarihinin nüfus kaydına işlendiğinin anlaşılması üzerine, ....'nın 15.12.2004 olan ölüm tarihinin 20.10.2001 olarak düzeltilmesini istemiştir....
İnceleme konusu davada; davacı 05.12.1989 tarihinde vefat eden eşinden dolayı ölüm aylığı bağlanması talebinde bulunduğu, eşinin prim ödeme gün sayısının 88 gün olduğu belirtilerek talebinin reddedildiği, 25.02.2011 tarihli başvurusuna da aynı mahiyette cevap verildiği, daha sonra 15.03.2012 tarihinde ölüm aylığının bağlandığı belirtilerek kurum tarafından kendisinin yanlış yönlendirildiğinden bahisle eşinin ölüm tarihinden itibaren ölüm aylığı almaya hak kazandığının tespiti ile ödenmeyen aylıklarından 1.000,00 TL'nin tahsilini talep ettiği, mahkemece davacıya 01.03.2011 tarihinden itibaren ölüm aylığı bağlanması gerektiğinin tespitine, 1.000,00 TL aylığın tahsiline karar verildiği anlaşılmaktadır....
Hukuk Dairesi Dava, ölüm aylığı bağlanması gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı Kurum vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi ... Hukuk Dairesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir. ... Bölge Adliye Mahkemesi .... Hukuk Dairesince verilen kararın, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. I-İSTEM Dava ölüm aylığı bağlanması gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir. II-CEVAP Davalı Kurum davanın reddini savunmuştur. III-MAHKEME KARARI A-İLK DERECE MAHKEME KARARI Mahkemece; Davacılar murisi olan ...'...
Müdürlüğünün tüm itirazlarının, davalı Kurum vekilinin ise aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine, 2- Davalı Kurum vekilinin itirazlarına gelince; Dava; davacının murisi eşine ait SGK kayıtlarında ... olarak görülen hizmetlerinin davacının murisine ait olduğunun tespiti ile SSK kayıtlarının bu şekilde düzeltilmesi ve davacıya muris eşinin ölüm tarihi olan 17/03/1990 tarihini takip eden ay başından itibaren ölüm aylığı bağlanması istemlerine ilişkindir. Mahkemece davacı isteminin kısmen kabulü ile “davacı ...'ye 506 sayılı Kanunun 66 ve 67 ve 70 maddesi gereğince 01/03/2008 tarihinden itibaren ölüm aylığı bağlanmasına, fazlaya ilişkin istemin reddine” şeklinde karar verilmiştir....
T2 nüfus kaydı çıkartılmış olup olaylar kısmında ölüm kaydı "bilinmeyen" olarak yazıldığı görülmektedir. Nüfus Müdürlüğü'nce verilen cevapta T2 ölüm tespiti sonuçlandırılmayan olarak kayıtlı olduğu bildirilmiştir. Buna göre T2 kaydında ölüm araştırması şerhi bulunmakta olup mahkemece dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda davacıya T2 hakkında ölüm tarihinin tespiti davası açmak üzere yetki belgesi düzenlenmesine ve davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına şeklinde hüküm kurulduğu görülmektedir. Öncelikle belirtmek gerekir ki; duruşma yapmadan karar verilebilmesi için, hukuken bunun mümkün olması gerekir. Başka bir anlatımla, ancak hukukun uygun gördüğü (ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararları gibi) veya kanunun duruşma açılmadan dosya üzerinden karar verilmesinde hakime takdir hakkı tanındığı hallerde dosya üzerinden karar verilebilir (İİK.nun 17- 18. maddelerinde öngörülen şikayet davası gibi)....