Buna göre; İlk Derece Mahkemesince ödeme emri tebliğ usulsüzlüğü şikayetinin reddi kararı yerinde ise de, gerekçesine göre çekişme konusu olan yetki itirazı ile takip öncesi ve sonrası zamanaşımı itirazının değerlendirilmediği, dolayısıyla HMK'nun 297 maddesine uygun bir hüküm kurulmadığı görülmektedir. İ.İ.K.’nun 168/5. maddesi hükmü gereğince, borçlunun, yetki itirazını sebepleri ile birlikte ödeme emrinin tebliğinden itibaren beş gün içinde icra mahkemesine bildirmesi zorunludur. Gene başvuru konusu; takibin kesinleşmesinden önce zamanaşımı itirazı İİK'nun 168/3. maddesine göre 5 günlük süreye tâbi ise de, takibin kesinleşmesinden sonraki devrede bonoda zamanaşımının geçtiğine ilişkin şikayet, İİK'nun 170/b maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken aynı Kanun'un 71/2 ve 33/a maddesine göre herhangi bir süreye tabi olmayıp, iddianın yerinde olduğunun belirlenmesi halinde icranın geri bırakılmasına karar verilir....
Bu ödeme emrinin gönderilmesiyle birlikte yeni bir borca itiraz süresi başlar ve borçlu tarafından takip türünün genel haciz yoluyla ilamsız takip olması sebebiyle yasal 7 günlük süre içerisinde borca itiraz edilmesi gerekir. Her ne kadar davacı borçlu yetkisiz icra müdürlüğünde başlatılan takibin yetkili icra müdürlüğünde devam ettiğini ileri sürmüş ise de, bu husus sadece takibin başlatılmasına ilişkindir. Yoksa yetkisiz icra dairesinde yapılan icra işlemleri geçerliliğini korumaz. Bu sebeple, yetkisiz icra müdürlüğünde yapılan borca itiraz yetkili icra müdürlüğünde başlatılan takipte geçerli olmayıp, yetkili icra müdürlüğünde gönderilen ödeme emrine itiraz edilmediğinden takibin kesinleşmesi sonrasında takibe devam edilerek haciz işlemlerinin yapılması usul ve yasaya uygundur....
İİK'nun 63. maddesi uyarınca, itiraz eden borçlu, itirazın kaldırılması duruşmasında, alacaklının dayandığı senet metninden anlaşılanlar dışında itiraz sebeplerini değiştiremez ve genişletemez. Zamanaşımı itirazı, senet metninden anlaşılan itiraz sebepleri arasındadır (Prof.Dr.Baki Kuru, İİH-1. Cilt 1988- sh.242 ve devamı). Öte yandan takibin genel haciz yoluyla yapılmış olması bono için yasada öngörülen zamanaşımı süresinin uygulanmayacağı sonucunu doğurmaz. (Yargıtay 12. HD'nin 2020/949 E - 2020/8967 K sayılı kararı) 6762 sayılı TTK'nun 726. maddesinde, çek için düzenlenen zamanaşımı süresi 6 ay iken 03/02/2012 tarih ve 28193 (mükerrer) sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6273 sayılı Kanunun 7. maddesiyle bu süre üç yıla çıkarılmıştır. Yine 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK'nun 6273 sayılı Kanun'un 8. maddesi ile değişik 814. maddesine göre de, çeklerde zamanaşımı süresi üç yıldır....
Nolu 24.12.2008 tarihli hisse devrinden doğan alacak bedeli" açıklaması ile borçlu aleyhine genel haciz yoluyla ilamsız takip başlatıldığı, örnek 7 ödeme emrinin borçlu ...’a 02.01.2013 tarihinde tebliğinden sonra borçlunun 08.01.2013 tarihinde takip dosyasına verdiği dilekçe ile borca itiraz ettiği, ayrıca icra mahkemesine başvurarak, takip dayanağı belgenin kayıtsız şartsız bir para borcuna ilişkin olmayıp ödeme makbuzu niteliğinde olduğunu, alacaklının alacağını nakden ve tamamen aldığını noter huzurunda kabul ettiğini, bu sözleşmenin borcun bulunmadığının delili olduğunu, ödeme emri düzenlenmesinin yerinde olmadığını ileri sürerek ödeme emrinin ve takibin iptaline karar verilmesini istediği, mahkemece, borçlunun başvurusu, takibin kesinleşmesinden sonraki döneme ilişkin itfa itirazı olarak değerlendirilip icranın geri bırakılmasına karar verildiği anlaşılmıştır....
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : İlk derece mahkemesince " Tüm dosya kapsamına göre, davalı alacaklı tarafından davacı borçlu aleyhine bir adet çeke dayalı ilamsız takip başlatıldığı, ödeme emrinin borçluya tebliği üzerine borçlunun yasal süresi içerisinde sunduğu itiraz dilekçesi ile yetkiye, borca ve tüm faiz ve ferilere itiraz etmesi üzerine takibin durduğu ve bunun üzerine alacaklının itirazın iptali davası açtığı, mahkemece yapılan yargılama neticesinde İstanbul 1....
İCRA HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 20/10/2020 NUMARASI : 2020/148 ESAS-2020/529 KARAR DAVA KONUSU : Şikayet KARAR : Yukarıda tarih ve numarası yazılı İcra Hukuk Mahkemesince verilen karara karşı davacı tarafından istinaf kanun yolu başvurusunda bulunulmakla; dosyadaki tüm kayıtlar okunup gereği düşünüldü; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalının Ankara 11. İcra Müdürlüğünün 2019/15044 sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlattığını, ödeme emri tebliğ edilmeden takibi haricen öğrenerek 12/02/2020 tarihinde borca, faize ve tüm ferilerine itiraz ettiklerini, icra müdürlüğünün İİK'nun 152. maddesi gereğince ödeme emri tebliğine gerek olmadığını belirterek takibin devamına karar verdiğini, göre ilamsız takibe itiraz edildiğinde İİK'nun 66. maddesine göre ilamsız takibe itiraz edildiğinde takibin duracağını belirterek icra müdürlüğünün 14/02/2020 tarihli kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir....
Yetki itirazı kaldırıldıktan sonra avukatın, icra dairesinde takibe devam edebilmesi için; MTS üzerinden “Yetki İtirazının Kaldırılması” seçeneğini seçerek işlem yapması ve varsa harçları ikmal etmesi zorunludur. …” şeklinde düzenlendiği, görüleceği üzere yönetmelikte borca itiraz durumunda 2004 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanacağı; yetkiye itiraz durumunda sistem üzerinden yetki itirazının kabulü seçeneğinin seçileceğinin belirtildiği, yani hem borca hem de yetkiye itiraz durumunda izlenecek yolun düzenlenmemiş olduğu, hem yetki hem de borca itiraz durumunda takibin yetkili icra dairesine gönderilmesi gibi bir buton veya seçenek bulunmadığı, davalı tarafından yetkili icra müdürlüğü İstanbul olarak gösterildiği göz önünde bulundurularak İstanbul mahkemelerinde işbu davayı açma zaruretinin hasıl olduğu, dolayısıyla yerel mahkemece yetkili İstanbul icra müdürlüğünde itirazın iptaline konu takip bulunmadığı gerekçesiyle reddine dair kurulan kararın hatalı bulunduğu, Ayrıca, sözleşmeden...
Mahkemenin yetkili gördüğü icra dairesinde haciz işlemlerinin başlatılabilmesi için yeniden ödeme emri tebliği gerekmez....
Fakat, icra kefaletinin verildiği asıl takip dosyasında takibin icra kefiline karşı yürütülmesi de mümkündür. Ancak, usulüne uygun icra kefaleti olsa dahi, hakkında takip yapılan asıl borçlu yönünden takip kesinleşmedikçe icra kefiline icra emri çıkarılamaz. Çünkü kefil hakkında yürütülecek takibin kesinleşen bir miktar için başlatılıp devam etmesi zorunludur (Prof. Dr. Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, s: 767) (Prof. Dr. Baki Kuru, İcra İflas 1. cilt, s: 834) (HGK 31.03.2004 tarih ve 2004/12-2002). Somut olayda, şikayetçi 21.11.2013 tarihinde yapılan haciz sırasında borçlulardan Kaplan Transformatör....Ltd.Şti. için icra kefili olmuş, icra emrinin 04.04.2014 tarihinde tebliğ edildiği görülmüştür. Şikayette taraf olmayan asıl borçlu şirkete ise ödeme emri 09.10.2013 tarihinde tebliğ edilmiş olup, şirket tarafından borca itiraz edilmiştir....
DAVA KONUSU : Yetki itirazı KARAR : İlk Derece Mahkemesi tarafından verilen karara karşı süresinde istinaf kanun yoluna başvurulmasına üzerine dosya incelendi. DAVA : Davacı borçlu vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin Söke/Aydın adresinde ikamet ettiğini, takibin başlatıldığı Didim İcra Dairelerinin değil, Söke İcra Dairelerinin yetkili olduğunu, ödeme emriyle birlikte dayanak senetlerin gönderilmediğini, senetlerin teminat amaçlı verildiğini ve müvekkilinin borcu bulunmadığını, senetlerin protesto edilmediğini, aynı alacak için ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla da takip yapıldığını ve mükerrer takip olduğunu, senetler teminat amaçlı boş olarak verildiğinden veriliş tarihleri itibariyle zamanaşımına uğradıklarını, ticari faizin uygulanmasının yerinde olmadığını belirterek yetkiye ve borca itirazları ile şikayetlerinin kabulüne, takibin iptaline ve davalının %40'tan aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir....