Sözleşmesi gereğince teminattan muaf olduğunu, davalı tarafın dava konusu sözleşmenin batıl olduğu ve bu nedenle sebepsiz zenginleşme hükümleri gereğince davada zamanaşımı süresinin dolduğuna yönelik iddialarının hukuki dayanaktan yoksun ve kötü niyetli olduğunu, dava konusu icra takibinin dayanağı olan sözleşme her ne kadar “kredi sözleşmesi” başlığını taşımakta ise de sözleşmenin aslında kredi sözleşmesi değil, “ödünç para verme sözleşmesi” olduğunu, huzurdaki dava ödünç sözleşmesine dayalı alacağın tahsiline ilişkin olduğundan, TBK.’nun 146. maddesine göre 10 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu bildirmiştir. DELİLLER VE GEREKÇE: Dava; davacı gerçek tarafından, davalı şirket aleyhine ... İcra Müdürlüğü'nün ... E. sayılı dosyası ile başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK.'nun 67. maddesi gereğince iptali istemine ilişkindir. Davacı taraf delil olarak; ... İcra Müdürlüğü'nün ......
Somut olayda, mahkemece davacı ve davalı tarafından ileri sürülen maddi vakıaların yeterince aydınlatılamadığı, daya konu banka havalesi ile gönderilen paraların hepsinin ödünç olarak gönderilip gönderilmediği, havale dekontlarındaki "ev kredisi" ve "ev kredisi borç" ibarelerinin neyi iafe ettiği, davaya konu banka dekontlarıyla gönderilen para ile taraflar arasında imzalanan güven sözleşmesi arasında bir bağ bulunup bulunmadığı, gönderilen paranın güven sözleşmesi gereğince gönderilip gönderilmediği, banka dekontları ile gönderilen paranın hangi amaçla gönderildiği, ödünç olarak gönderilmiş ise ödünç olarak gönderilen miktarın ne olduğu, davalı tarafından davacıya banka havalesi ile gönderilen paraların niteliği hususları yeterince aydınlatılmamıştır....
Ancak huzurdaki uyuşmazlığa ilişkin davacı tarafından davalının hesabına farklı tarihlerde yapılan havalelerin "Ziya Kutlu İçin Ödünç, Ziya Kutlu Ödünç, Ödünç" açıklaması ile yapıldığı görülmektedir. Farklı zaman dilimlerinde "Ziya Kutlu İçin Ödünç, Ziya Kutlu Ödünç, Ödünç" açıklaması ile gönderilen havalelerin, davalı tarafından herhangi bir çekince ileri sürülmeksizin kabul edildiği görülmektedir. Davacı, davalıya gönderdiği havale işlemine ödünç ibaresi eklediği, davalı tarafın hiçbir çekince ileri sürmeksizin kabul ettiğine göre ispat külfetinin davalı yanda olduğu anlaşılmaktadır....
Davacı, dava dilekçesinde kambiyo senedine değil, açıkça karz sözleşmesine dayanmış ve bonoyu ödünç 2012/6366-10358 ilişkisinin delili olarak göstermiştir. Ödünç Borçlar Kanununun düzenlediği sözleşme türlerinden biridir. Ticari senetlerde keşideci ile lehdar arasında ticari senet ilişkisinden önce kural olarak bir asıl borç ilişkisi bulunur (Ödünç, satış vesaire gibi). Davacı sözleşme (ödünç) ilişkisine dayanmıştır. Asıl borç ilişkisine dayanılan hallerde o ilişkiye ait zaman aşımı süresinin uygulanmasını gerektirir. Davada dayanılan ödünç sözleşmesi on yıllık zaman aşımına tabi olduğundan olayda alacak zaman aşımına uğramamıştır. Öte yandan kambiyo senedi alacağının zaman aşımına uğraması hakkı büsbütün ortadan kaldırmaz. Temel ilişkiye dayanarak zamanaşımına uğramış senedi alacağa delil olarak ibraz edilebilir. Davacı ödünç verdiğini ileri sürdüğüne göre bu bono iddianın ispatına yeterli yazılı bir belgedir....
Ayrıca, taraflar arasındaki sözleşmenin adi ortaklık sözleşmesi olmayıp sonuca katılmalı ödünç sözleşmesi olduğunun kabulü halinde ödünç verilen ana para yönünden ihtiyati haciz şartlarının oluştuğu sonucuna varılabilecek ise de; adi ortaklık sözleşmesi ile sonuca katılmalı ödünç sözleşmesi arasındaki en önemli farklardan birisi adi ortaklıkta ortakların denetleme ve yönetme yetkisine sahip olması, sonuca katılmalı ödünç sözleşmesinde ise ödünç verenin kural olarak yönetme ve denetleme yetkisinin bulunmaması olup taraflar arasındaki sözleşmede davacıya ortaklık işlerini denetlemesi ve yönetme yetkisi verilip verilmediği hususunda açık bir düzenleme bulunmadığından taraflar arasındaki sözleşmenin adi ortaklık sözleşmesi mi, yoksa sonuca katılmalı ödünç sözleşmesi mi olduğu hususu da yargılamayı gerektirmektedir....
Sonuca katılmalı ödünçte; münferit tacire veya bir ticaret ortaklığına bir miktar ödünç verilir, faiz yerine işletmenin kârından pay alınır. Bu sözleşme niteliği gereği karma bir sözleşme değil, ödünç sözleşmesinin bir türüdür. Bu sözleşmeyi diğer ödünç sözleşmelerinden ayırt eden temel esaslardan ilki, amaç unsurudur. Yani, bu işlemde ödünç alan aldığı parayı işletmek, yani kâr getiren bir faaliyette kullanmakla yükümlüdür. Oysa, ödünçte böyle bir zorunluluk yoktur. İkinci farklılık ise, kârdan pay alma unsurudur. Yani, ödünç alan giriştiği faaliyetten elde ettiği kârın bir kısmını ödünç verene vermelidir. Sonuca katılmalı ödünç sözleşmesi ile adi ortaklığı özellikle müşterek amaç unsuru birbirinden ayırt eder. Sonuca katılmalı ödünçte ( hatta kara katılmalı hizmet sözleşmesinde de ) müşterek amaç takip edilmemesi önemli bir ayırt edici unsurdur....
Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/269 Esas, 2020/246 Karar sayılı 07/07/2020 tarihli kararı aleyhine taraf vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuş ve talebin süresinde olduğu anlaşılmakla; yapılan istinaf incelemesi sonucunda; GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: DAVA :Davacı vekili tarafından ilk derece mahkemesine verilen dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin "ödünç sözleşmesi" başlıklı belge ile 30/04/2019 tarihinde davalılara 440.000,00.TL ödünç para verdiğini, davalıların ödünç aldıkları parayı iade etmediklerini, dava açıldıktan sonra parayı ödememek için mal kaçırma yoluna gittiklerini, alacak hükmü içeren iki adet ödünç sözleşme başlıklı sözleşmesinde (445.000,00TL ve 440.000,00 TL göre toplam 885.000,00 TL alacağın muaccel olduğunun aşikar olduğunu beyan ederek, ödeme tarihi 30/11/2019 olan ve davalılar tarafından ödenmeyen 440.000,00.TL ödünç para ve ödeme tarihi 14/12/2019 olan ve davalılar tarafından ödenmeyen 445.000,00.TL olmak üzere toplam 885.000,00.TL nin ödeme tarihleri olan...
Türk Borçlar Kanunu'nun 386. maddesi şöyledir: “Tüketim ödüncü sözleşmesi, ödünç verenin, bir miktar parayı ya da tüketilebilen bir şeyi ödünç alana devretmeyi, ödünç alanın da aynı nitelik ve miktarda şeyi geri vermeyi üstlendiği sözleşmedir.” Bu kapsamda; davacının tacir olmayan gerçek kişi olması, işlemin TTK'nın 4. maddesi kapsamında bir ödünç para verme işi olarak değerlendirilmesinin mümkün bulunmaması karşısında taraflar arasındaki ilişkinin TBK'nın 386. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği anlaşıldığından, mahkememizin görevsizliğine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. HÜKÜM : Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere : 1-Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, HMK'nın 114/1-c. ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine, HÜKÜM : Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere : 1-Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, HMK'nın 114/1-c. Ve 115/2. Maddeleri uyarınca davanın usulden reddine, 2-HMK'nın 20/1....
Geçici iş ilişkisiyle (ödünç iş ilişkisiyle) çalışan işçinin altı aylık kıdemi, 4857 sayılı İş Kanunun 7’ni maddesinden hareketle, işçinin başka işverende (ödünç alan) geçen süresi, işverende (ödünç veren) geçirilmiş gibi sayılır. Söz konusu işçinin daha sonra ödünç alan işverenin işyerinde yeni bir iş ilişkisi kapsamında istihdam edilmesi hâlinde, onun nezdinde ödünç iç ilişkisi kapsamında geçirilmiş süreler, yeni iş ilişkisindeki altı aylık kıdem süresinin hesabında dikkate alınmaz. Çıraklık ilişkisi, İş Kanunu’nun 4’üncü maddesindeki istisnalar arasında sayıldığından, altı aylık kıdem süresinin hesabında dikkate alınmaz....
HUKUK DAİRESİ Dava; tacir olan taraflar arasındaki ticari ilişkiden kaynaklı olarak davacı tarafça ödünç sözleşmesi gereği cari hesap alacağının tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın itpali istemine ilişkin olup, her ne kadar taraflar arasında rödovans sözleşmesi bulunsa da dava konusu alacağın iş bu rödovans sözleşmesinden kaynaklanmadığı açıktır. Davanın bu niteliğine göre, inceleme görevi Yargıtay 23. Hukuk Dairesinindir. Bu itibarla dosyanın gerekli inceleme yapılmak üzere Yüksek 23. Hukuk Dairesine gönderilmesine 12/02/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi....