Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

ile davanın kabulüne, davalı ile ortak çocuklar ... ve ... arasında ... 3....

    ilamında müşterek çocuklarla kendisi arasında kurulan şahsi ilişkinin uygulama imkanının kalmadığı belirtilerek yeniden şahsi ilişki kurulması talebinde bulunulduğu, yapılan yargılama neticesinde; şahsi ilişki tesisi konusunda sosyal inceleme raporlarının da aldırılarak; boşanma ilamında müşterek çocuklar ile baba arasında kurulan şahsi ilişkinin kaldırılarak, "davacı baba ile müşterek çocuklar Aylin Özkelle, Pelin Özkelle arasında her ayın 1....

    Aile Mahkemesinin 2012/894 Esas ve 2012/1018 Karar sayılı ilamı ile boşandıkları, müşterek çocuklar T5 Sefa Mert'in velayetlerinin davalı babaya verildiği, kararın 11/02/2013 tarihinde kesinleştiği, velayetin babaya verilmesine rağmen müşterek çocukların okul çağına gelinceye kadar davacı anneleri yanında kaldıkları, okul dönemiyle birlikte velayet sahibi davalı baba ile birlikte yaşamaya başladıkları anlaşılmıştır. Müşterek çocuklar idrak çağındadır. Mahkemece bizzat dinlenilmiş, müşterek çocuklar babalarıyla birlikte kalmak istediklerini belirtmişlerdir. Dosyada biri heyet halinde olmak üzere iki kez sosyal inceleme raporu aldırılmış, ilk düzenlenen 26/12/2018 tarihli raporda çocukların velayetlerinin babada kalmasının anne ile de şahsi ilişki kurulmasının çocukların menfaatine olacağı tespit edilmiş, çocukların babalarıyla birlikte kalmak istediklerini belirttikleri görülmüştür....

    Sosyal inceleme raporunda da kişisel ilişkinin daha uzun süreli düzenlenmesinin küçüğün yararına olacağı rapor edilmiştir. Çocukla baba arasında tesis edilen kişisel ilişki süresi, babalık duygularını tatmine elverişli olmadığı gibi, çocuğun da baba sevgi ve şefkatini tatmasına da yeterli değildir. Bu sebeple çocuk ile baba arasında daha uzun süreli ve yatılı olacak şekilde yeniden kişisel ilişki düzenlenmesi gerektiği anlaşılmakla; davalı/birleşen dosya davacısı erkeğin müşterek çocuk ile kurulan kişisel ilişkinin arttırılması talebinin KABULÜNE karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. Davacı kadının manevi tazminat talebi yönünden usulüne uygun açılmış bir dava bulunmadığından Karar Verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir." şeklindeki gerekçe ile "iştirak nafakasının artırılması talepli asıl davanın kısmen kabulü ile; tarafların müşterek çocuğu 15/01/2015 doğumlu Yusuf Ziya Kurtuluş lehine Mahkememizin 2018/15- 2018/155 Esas-Karar sayılı ilamı ile aylık 325,00....

    Mahkemece, 3 yıldan sonra davalının işe girmesi halinde yoksulluk nafakasının kesilmesi veya azaltılması şeklinde anlaşma yapıldığı, tarafların sosyal ve ekonomik durum tahkikatı, tanıklar beyanı, davalı ile ilgili SGK cevabı, anlaşmalı boşanma hükümleri itibari ile değerlendirildiğinde davacı yanca açılan ve sübuta ermeyen davanın reddi karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. TMK.md.176/3 hükmü uyarınca: tarafların mali durumunun değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde yoksulluk nafakasının artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir. Yukarıda sözü edilen yasal düzenlemeye göre, nafakanın arttırılması veya azaltılması için ya tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin bunu gerektirmesi gerekmektedir. Hukukumuzda sözleşmeye uyulması asıldır....

      GEREKÇE: Dava, yoksulluk nafakasının kaldırılması/azaltılması ile iştirak nafakasının azaltılması, birleşen dava yoksulluk ve iştirak nafakalarının arttırılması isteğine ilişkindir. Yoksulluk ve iştirak nafakaları aidiyetleri, nitelikleri itibariyle ayrı nafakalar olup, bu nedenle davacı eş ve çocuklar ihtiyari dava ortağıdır. Her nafaka ayrı ayrı değerlendirilir. (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi'nin 2011/22147 Esas, 2012/4699 Karar ve 27.02.2012 tarihli kararı- Yargıtay 3. Hukuk Dairesi'nin 2012/4119 Esas, 2012/7991 Karar ve 26/03/2012 tarihli kararı) Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.04.2005 tarih ve 2005/3- 169 E-2005/235 K. sayılı kararı ile nafaka davalarında kanun yolu başvurusunda, yıllık nafaka( farkı) miktarının dikkate alınacağı açıklanmıştır....

      Merzifon Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/965 Esas, 2015/141 Karar sayılı kararı ile tarafların boşanmalarına karar verilerek, velayeti anneye bırakılan ortak çocuklar ile davacı baba arasında her ayın ilk ve üçüncü Cumartesi günü saat 10:00'dan Pazar günü saat 17:00'ye kadar, davalı baba ile ortak çocukların belirlenen birinci ve üçüncü Cumartesi günleri görüşememeleri halinde görüşülemeyen haftayı takip eden hafta aynı şekilde, dini bayramların 2. günü saat 10:00'dan 3. günü saat 17:00'ye kadar ve her yıl Temmuz ayının birinci günü saat 10:00'dan Temmuz ayının 20. günü saat 17:00'ye kadar görüştürülmek suretiyle şahsi ilişkinin tesis ve devamına karar verildiği anlaşılmıştır....

      Ancak, sözleşme ile kararlaştırılmış ve hakim tarafından onaylanmış olan iradın, yasada aranan şartlar gerçekleşmeden tamamen kaldırılmasını ya da indirilmesini istemek hakkın kötüye kullanılması mahiyetini arzeder. Bunun gibi sırf boşanmayı sağlayabilmek için, bilerek ve isteyerek mali gücünün üzerinde bir yükümlülüğü üstlenen kişinin, sonradan bu yükümlülüğün kaldırılması veya azaltılması yönünde talepte bulunması da iyiniyet ve sözleşmeye bağlılık ilkeleri ile bağdaşmaz. Ancak, Borçlar Kanunu'nun 19. ve 20. maddelerine aykırı bulunmayan karşılıklı sözleşmelerde, edimler arasındaki denge umulmadık gelişmeler yüzünden sonradan bozulacak olursa, sözleşme koşulları değişen koşullara uyarlanır....

        Davalı karşı davacı kadın vekili istinaf dilekçesi ile; asıl davanın kabulüne dair verilen kararın yanlış olduğunu, çocuğun velayetinin değiştirilmesinin menfaatine olmadığını, iştirak nafakasının artırılması gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının çocuğun velayetinin babaya verilmesi ve iştirak nafakası taleplerinin reddi kararlarının kaldırılmasına, velayetin anneye verilmesi talebi ile iştirak nafakasının artırılması taleplerinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davacı karşı davalı erkek vekili istinafa cevap dilekçesi ile; istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir. Asıl dava, velayetin değiştirilmesi ve iştirak nafakasının kaldırılması davasıdır. Karşı dava ise, kişisel ilişkinin yeniden düzenlenerek sınırlandırılması ve iştirak nafakasının artırımı davasıdır....

        Türk Medeni Kanunu'nda yer alan yasal düzenlemeye göre, nafaka iradının arttırılması veya azaltılması için ya tarafların malî durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin bunu sağlaması gerekmek tedir. Nafaka iradı, tarafların yaptıkları sözleşmeye dayansa bile indirilebileceği gibi tamamen de kaldırılabilir. Ancak, sözleşme ile kararlaştırılmış ve hakim tarafından onaylanmış olan iradın, yasada aranan şartlar gerçekleşmeden tamamen kaldırılmasını ya da indirilmesini istemek hakkın kötüye kullanılması mahiyetini arzeder. Bunun gibi sırf boşanmayı sağlayabilmek için, bilerek ve isteyerek mali gücünün üzerinde bir yükümlülüğü üstlenen kişinin, sonradan bu yükümlülüğün kaldırılması veya azaltılması yönünde talepte bulunması da iyiniyet ve sözleşmeye bağlılık ilkeleri ile bağdaşmaz....

        UYAP Entegrasyonu