Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Öte yandan İcra ve İflas Kanununda taşınmaz haczinin yenilenmesine dair bir müessese mevcut olmayıp, aynı takip dosyasından da olsa, konulan her haciz yeni bir işlem olup borçlunun her haciz için şikayet hakkı vardır. Somut olayda, borçlunun meskeniyet şikayetine konu ettiği taşınmaza ilk haczin 03.12.2007 tarihinde konduğu, hacze ilişkin İİK 103. madde davetiyesinin 23.01.2008 tarihinde tebliğ edildiği, sonrasında 10.05.2010 tarihinde konulan haczin de düşmesi üzerine 10.07.2014 tarihinde son haczin taşınmazın tapu kaydına işlendiği görülmüştür....

    DEĞERLENDİRME : Dava, İİK'nın 82/1- 12 bendi uyarınca meskeniyet iddiasına dayalı haczedilmezlik şikayetidir. İİK'nın 82/1- 12. maddesi gereğince meskeniyet iddiasına dayalı haczedilmezlik şikayeti, aynı Kanunun 16/1. maddesine göre 7 günlük süreye tâbidir. Söz konusu düzenlemeye göre, şikayet süresi, işlemin öğrenilmesinden itibaren başlar. Somut olayda, şikayete konu 04/08/2020 tarihli hacze ilişkin 103 davetiyesinin davacı vekiline 31/08/2020 tarihinde tebliğ edildiği, davacı borçlunun icra dosyasından bu haczi daha önce öğrendiğinin tespit edilemediği anlaşılmakla, şikayetin yasal sürede olduğu kabul edilmiştir....

    GEREKÇE: Uyuşmazlık, ödeme emri tebliğ işleminin usulsüzlüğü nedeniyle ödeme emrinin iptali şartlarının bulunup bulunmadığı ve meskeniyet iddiasına dayalı olarak haczin kaldırılması şartlarının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. Meskeniyet şikayeti yönünden yapılan incelemede; Davacının İİK'nın 103 maddesi uyarınca gönderilen davet kağıdı ile hacizden haberdar olduğu açıktır. Davacı tarafça buna ilişkin tebligatın usulsüzlüğü de ileri sürülmemiştir. Davacı tarafa İİK'nın 103 maddesi uyarınca gönderilen tebligatın ise 12/11/2018 tarihinde tebliğ edildiği görülmektedir. O halde davacı tarafça meskeniyet şikayeti bu tarihten itibaren yedi gün içerisinde ileri sürülmelidir. Dava tarihi itibariyle yedi günlük sürenin geçmiş olduğu tespit edilmiştir. Bu haliyle ödeme emrinin iptali talebi yönünden davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmesi doğrudur. Davacının bu yöndeki istinaf başvurusu da yerinde değildir....

    "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu vasisi tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü: Borçlu vasisi tarafından, borçluya ait taşınmazlar ve traktör kayıtlarına konulan hacizlere ilişkin bildirimin “borçlunun eşine yapılmış olduğu, borçlunun eşinin oturduğu ev ile kendisinin evinin farklı evler olduğu, bu bildirimden 03/07/2015 tarihinde haberdar olduğu belirtilerek” meskeniyet ve haczedilmezlik şikayeti ile icra mahkemesine başvurulduğu, mahkemece; haciz bildiriminden itibaren yasal yedi günlük şikayet süresi içerisinde başvuruda bulunulmadığı gerekçesiyle şikayetin süre yönünden reddine karar verildiği görülmektedir....

      İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı istinaf dilekçesinde özetle; İİK'nun 16.maddesi doğrultusunda meskeniyet iddiasının da haczi ıttıla tarihinden itibaren 7 günlük süre içerisinde yapılması gerekeceği, borçlunun haczi öğrendiği günden itibaren ya da kendisine tebliğ edildiği günden itibaren 7 günlük süre içerisinde şikayete başvurulduğunu, süresinde davanın açıldığını belirterek, mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir. DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE : Tüm dosya kapsamı uyarınca; uyuşmazlık, İİK'nun 82.maddesinin 1.fıkrasının 12.bendine dayalı haczedilmezlik şikayeti olup, aynı kanunun 16/1. maddesine göre haczin öğrenildiği tarihten itibaren 7 günlük sürede yapılmalıdır. Şikayet konusu işlem şikayette bulunana tebliğ edilmiş ise süre tebliğ tarihinden başlar. Ancak tebliğ tarihinden daha önce öğrenmiş ise, şikayet süresinin öğrenme tarihinden başlayacağı aşikardır....

      İlk derece mahkemesi kararında belirtildiği gibi davacı/3. kişi takibin tarafı olmadığından haczedilmezlik şikayeti bakımından aktif husumet ehliyeti bulunmamaktadır. Kaldı ki; İİK'nın 82/1- 12. maddesinde yer alan borçlunun haline uygun meskeninin haczedilemeyeceğine ilişkin haczedilmezlik şikayeti, haciz yoluyla yapılan takipler hakkında uygulanır. İpoteğin paraya çevrilmesi yolu ile yapılan icra takibinde haciz safhası olmadığından, bir diğer anlatımla haciz bulunmadığından, haczedilmezlik (meskeniyet) şikayetinde bulunma olanağı da taşınmaz maliki borçlu bakımından dahi yoktur. İpoteğin de meskeniyet iddiası nedeniyle terkini yasal olarak mümkün değildir. Bu nedenlerle mahkemece şikayetin reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle; ilk derece mahkemesi kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğundan davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir....

      Anılan yasal düzenleme uyarınca, meskeniyet şikayeti, yalnızca takip borçlusuna tanınmış bir hak olup, takipte borçlu sıfatı taşımayan 3. kişinin bu konuda şikayet hakkı bulunmamaktadır. Somut olayda; şikayetçinin şikayete konu takibin tarafı olmadığı, takipte borçlu sıfatının bulunmadığı, şikayete konu taşınmazın maliki de olmadığı açıktır. Davacının tarafı olduğu bir davada, Anayasa Mahkemesince davacı lehine verilmiş bir karar bulunmadığı gibi aile konutu şerhine dayalı olarak borçlunun eşine dava açma hakkı tanıyan kanun değişikliği de yapılmamıştır. Bu nedenle Mahkemece davacının meskeniyet şikayetinin aktif husumeti olmadığından reddine karar verilmesi isabetlidir. Açıklanan nedenlerle, istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılan inceleme sonucunda; mahkemenin kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğundan, davacının istinaf isteminin esastan reddine karar vermek gerekmiştir....

      GEREKÇE; Uyuşmazlık; meskeniyet şikayeti niteliğindedir. Borçlunun meskeniyet iddiasına dayalı haczedilmezlik şikayeti üzerine, mahkemece dava dilekçesinde davacının imzası eksik olduğundan bahisle bu eksikliğin bir haftalık kesin süre içerisinde giderilmesi, kesin süreye riayet edilmediği taktirde HMK'nun 119/2 maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine dair borçluya 10.11.2021 tarihinde meşruhatlı tebligat yapıldığı, ancak belirtilen eksikliğinde giderilmediği gerekçesiyle davacının da hazır bulunduğu 17.12.2021 tarihli ilk celsede davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği anlaşılmıştır. İİK'nun 18. maddesinin üçüncü fıkrasına göre icra mahkemesinin şikayet konusu işlem hakkında duruşma yapılması yönünde karar vermesi halinde taraflar gelmese bile icap eden kararı vermesi gerekmektedir. Borçlunun icra mahkemesine başvurusu İİK.'nun 16. maddesi kapsamında şikayet olup, HMK. anlamında dava niteliğini taşımaz. Şikayette yargılama usulü İİK.'...

      Hukuk Dairesi Taraflar arasındaki ilama dayalı takipte meskeniyet şikayeti sebebiyle yapılan inceleme sonunda İlk Derece Mahkemesince şikayetin kısmen kabulü kısmen reddi ile icra takip dosyasında haczedilen şikayet konusu taşınmazın satışının 180.000,00 TL'den az olmamak üzere yapılmasına, şikayetçi borçlunun haline münasip bir ev alması için gerekli olan 180.000,00 TL'nin şikayetçi borçluya verilmesine karar verilmiştir. Kararın her iki taraf vekili tarafından ayrı ayrı istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince tarafların istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraflar vekilleri tarafından ayrı ayrı temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü: I....

        Somut olayda, borçlunun meskeniyet şikayeti dışında talep edilen faizin fahiş olduğuna ilişkin talebinin mahkemece değerlendirilmediği görülmüştür. 6100 sayılı HMK'nun "Hükmün Kapsamı" başlığını taşıyan 297/2. maddesinde hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiği öngörülmüştür. Buna göre, şikayet dilekçesinde öne sürülen taleplerin ve dava nedenlerinin her birinin ayrı ayrı tartışılarak bunlar hakkında hangi sonuca ulaşıldığı ve verilen kararın ne olduğu hükümde birer birer açıklanıp gösterilmelidir. Bu durumda, mahkemece, öne sürülen tüm iddialar ayrı ayrı değerlendirilerek gerekçe oluşturulması gerekirken, bu hususun göz ardı edilerek HMK'nun 297/2. maddesine aykırı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir....

          UYAP Entegrasyonu