Mahkemece, imza itirazında ispat yükünün alacaklıda olduğu gözetilerek, HMK'nun 324. maddesi kapsamında delil avansının alacaklı tarafından yatırılması için yapılan işlem gereğince sonuca gidilerek imzaya itirazın kabulüne dair verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğu ve yine mahkemece bilirkişi incelemesi yapılmadan imzaya itirazın kabulüne karar verilmiş olup, bu durumda alacaklı aleyhine tazminata hükmedilemeyeceğinden ilk derece mahkemesince alacaklı aleyhine tazminata hükmedilmemesine dair verilen karar isabetlidir....
İCRA HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 19/10/2021 NUMARASI : 2020/268 ESAS - 2021/603 KARAR DAVA KONUSU : İmzaya İtiraz KARAR : Dairemizce yapılan dosya üzerinden inceleme sonucunda; GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: İSTEM:Davacı vekili 06/07/2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; Samsun İcra Müdürlüğünün 2020/28938 Esas sayılı dosyası ile müvekkili hakkında kambiyo senetlerine mahsus icra yolu ile takip başlatıldığını, icra takibine itiraz ettiklerini, takibe esas teşkil eden bono ve çeklerdeki mevcut imzaların müvekkili Ali Şahin'e ait olmadığını, imzaya itiraz ettiklerini belirterek davanın kabulü ile imzaya itirazları doğrultusunda takibin iptaline, takibe konu senet ve çek miktarının toplam bedelinin % 20 tutarında tazminatın davalıdan alınarak müvekkiline verilmesine, muhakeme masrafları ve ücreti vekaletin davalı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir....
Davacı taraf takip dayanağı senetteki imzanın kendisine ait olmadığını beyanla imzaya itirazda bulunmuş, mahkemece ispat külfetinin davalıda olması nedeniyle davalı tarafa bilirkişi ücretini yatırması amacıyla 2 haftalık kesin süre verilmiş, verilen süreye rağmen bilirkişi ücreti yatırılmadığından davacının imzaya itirazının kabulüne karar verilmiş, alacaklı tarafından ispat külfetinin davacıda olduğu belirtilerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması amacıyla istinaf kanun yoluna müracaat edilmiştir. 6100 sayılı HMK nın 316 ve devamı maddelerinde basit yargılama usulü düzenlenmiştir....
İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama neticesinde, takip alacaklısının senedin teminat olarak verildiğine dair kabul beyanının olmadığı, davacı vekilinin duruşmadaki beyanında senedin teminat olarak verildiğine dair yazılı bir delilinin bulunmadığını belirttiği, takipte senedin miktar, faiz, komisyon ücreti yönünden herhangi fahiş miktarın söz konusu olmadığı, her ne kadar davacı vekili 2. celse duruşmasında imzaya itiraz da bulunmuş olsa da dava dilekçesinde imzaya itirazın bulunmadığı, İİK'nun 168/4. maddesi gereği imzaya itirazın açıkça yapılması gerektiği, borçlunun itiraz sebepleriyle bağlı olduğu, imzaya itirazın değerlendirilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir....
HUKUK DAİRESİ DOSYA NO : 2021/2833 KARAR NO : 2022/1543 T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I İNCELENEN KARARIN MAHKEMESİ : İCRA HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 09/06/2021 NUMARASI : 2021/1 ESAS, 2021/171 KARAR DAVA KONUSU : İMZAYA İTİRAZ KARAR : Nazilli İcra Hukuk Mahkemesinin 2021/1 Esas, 2021/171 Karar sayılı dosyasında verilen imzaya itirazın kabulü kararına karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine istinaf incelemesi yapılmak üzere Dairemize gönderilen dosya heyetçe incelendi; İSTEM : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, Nazilli İcra Müdürlüğünün 2020/5146 E. Sayılı dosyasından takibe konu bonodaki imzanın müvekkiline ait olmadığını belirterek, takibin iptalini istemiştir....
İcra mahkemesince imzaya itirazın kabulüne karar verilmesi halinde, İİK.nun 170/4. maddesinde, senedi takibe koymada kötü niyeti veya ağır kusuru bulunduğu takdirde, alacaklının takip konusu alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere tazminat ve %10’u para cezasından sorumlu tutulacağı hüküm altına alınmıştır. Somut olayda, bilirkişi raporu ile takibe konu senetteki imzanın “itiraz eden borçluya” ait olmadığı yönünde kesin kanaat bildirdiği belirlendiğine ve icra takibinin dayanağı olan bonoda alacaklının lehtar olup, borçlunun ise avalist olduğu ve bu durumda, lehtar ile imzaya itirazı kabul edilen avalistin doğrudan ilişki içinde olduğu belirlendiğinden, alacaklının, avalist imzasının adı geçene ait olup olmadığını bilebilecek durumda olduğunun kabulü gerekir....
e ait olmadığını ileri sürerek imzaya, borca ve fer'ilerine itirazla tazminata karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır. HMK'nun 33. maddesi uyarınca hukuki tavsif hakime aittir. Hakim, bir davada sadece tarafların ileri sürdükleri maddi vakıalar ve netice-i taleplerle bağlı olup, dayandıkları kanun hükümleri ve onların tavsifleri ile bağlı değildir. Kanunları re'sen tatbik ederek iddia ve müdafaadaki neticei talepleri karara bağlamakla mükelleftir ( 4.6.1958 ve 15/6 sayılı İBK). İcra takibinin dayanağı yapılan senedin teminat olarak verildiği iddiası İİK'nun 168/5. ve İİK'nun 169. maddesi kapsamında borca itirazdır. Buna göre borçlular vekilinin icra mahkemesine başvurusu İİK'nun 169 ve 170. maddelerine dayalı borca ve imzaya itiraz niteliğinde olup icra mahkemesince borca itirazın İİK'nun 169/a, imzaya itirazın ise aynı Kanun'un 170. maddelerine göre incelenerek oluşacak sonuca göre ret ya da kabul kararlarından biri verilmelidir....
İcra mahkemesince imzaya itirazın kabulüne karar verilmesi halinde, İİK'nun 170/4. maddesinde, senedi takibe koymada kötü niyeti veya ağır kusuru bulunduğu takdirde, alacaklının, takip konusu alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere tazminat ve %10 oranında para cezasından sorumlu tutulacağı hüküm altına alınmıştır. Somut olayda, takip dayanağı olan bonoda alacaklının lehtar olup, borçlunun ise avalist olduğu görülmektedir. Bu durumda, lehtar ile imzaya itirazı kabul edilen avalist doğrudan ilişki içinde olduğundan, lehtar, avalist imzasının adı geçene ait olup olmadığını bilebilecek durumdadır. Bonodaki imzanın, borçlunun eli ürünü olduğunu kontrol etmeden ya da imzanın huzurunda atılmasını sağlamadan bonoyu alan alacaklı, borçluya karşı başlattığı takipte, en azından ağır kusurlu kabul edileceğinden tazminat ve para cezası ile sorumlu tutulması gerekir....
Madde metninden de anlaşılacağı üzere, borçlu tarafından yapılan imzaya itirazın kabulü halinde, mahkemece takibin durdurulmasına karar verilmesi gerekmektedir. Somut olayda ise, imzaya itiraz kabul edildiği halde, mahkemece takibin durdurulması yerine iptaline hükmedilmesi isabetsiz olup, hükmün bu nedenle bozulması gerekir ise de, anılan yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığından kararın düzeltilerek onanması gerekmiştir....
Borçlunun, imzaya itirazı ve bunun kabulü halinde sadece takip durmuş ancak mevcudiyeti devam etmektedir.Kaldı ki imzaya itirazın kabul kararı temyiz incelemesi sonucu bozulmuş ve bilahare borçlu tarafından davadan feragat edilmiştir. Bu durumda, mahkemece taraf delilleri toplanarak, oluşacak sonuca göre olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerekirken, aksi düşüncelerle kesinleşmemiş mahkeme kararı esas alınarak yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı 3.kişi vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacı 3.kişiye geri verilmesine 2.11.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi....