Somut olayda, Adli Tıp Kurumu’nun 11.05.2015 tarihli raporunda, “imzaya itiraz edenin imzası” ile “takibe konu senetteki imzaların” aynı elden çıktıklarını gösterir yeterli nitelikte bulgu saptanmadığı belirtmiş olup, bilirkişi raporunun bu haliyle takibe konu senetteki imzanın “itiraz eden borçluya” ait olmadığı yönünde kesin kanaat bildirdiğinin kabulü gerekir. Öte yandan icra takibinin dayanağı olan bonoda alacaklının lehdar olup, borçlunun ise keşideci olduğu görülmektedir. Bu durumda, lehdar ile imzaya itirazı kabul edilen keşideci doğrudan ilişki içinde olduğundan keşideci imzasının adı geçene ait olup olmadığını bilebilecek durumdadır. Keşideci imzasının borçlunun eli ürünü olduğunu kontrol etmeden ya da imzanın huzurunda atılmasını sağlamadan bonoyu alan alacaklı imzaya itirazı kabul edilene karşı başlattığı takipte en azından ağır kusurlu kabul edileceğinden tazminat ile sorumlu tutulması gerekir....
Madde metninden de anlaşılacağı üzere, borçlu tarafından yapılan imzaya itirazın kabulü halinde, mahkemece takibin durdurulmasına karar verilmesi gerekmektedir. Somut olayda ise, imzaya itiraz kabul edildiği halde, mahkemece takibin durdurulması yerine iptaline hükmedilmesi isabetsiz olup, hükmün bu nedenle bozulması gerekir ise de, anılan yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığından kararın düzeltilerek onanması gerekmiştir. SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile ......
Borçlunun 16.12.2013 tarihli şikayet dilekçesinde, açıkca imzaya itirazı olmayıp, aksine ödeme emrinin tebliği ile imza inkarına dayalı dava açacağını beyan emiştir. Dava konusu edilmeyen bir şeyin ıslah yoluyla davaya ithaline ve dava konusu haline getirilmesine yasal açıdan olanak bulunmadığı gibi, HMK.nun 176 ve devamı maddelerinde düzenlenen ve dava prosedüründe tatbiki mümkün olan ıslah müessesesinin imzaya itiraz hakkında uygulanma olanağı yoktur. O halde, mahkemece, şikayet dilekçesinde ileri sürülen hususlar ile bağlı kalınarak sonuca gitmek yerine, şikayet dilekçesinde açıkca imzaya itiraz bulunmamasına rağmen imza incelemesi yapılarak sonuca gidilmesi isabetsizdir....
gerekçesiyle imzaya ve borca itirazın süresinde olmadığından reddine karar verildiği görülmektedir....
Hukuk Dairesi DAVA TÜRÜ : İmzaya İtiraz K A R A R Taraflar arasındaki uyuşmazlık, ilamsız takipte imzaya itiraza ilişkin olup, Yargıtay Başkanlar Kurulu'nun 13.01.2018 tarih ve 1 sayılı kararı ile hazırlanan, 09.02.2018 günlü ve 2018/1 sayılı Yargıtay Büyük Genel Kurulunca kabul edilip 21.02.2018 tarihli ve 30339 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak 01.03.2018 günü yürürlüğe giren Hukuk Daireleri'ne ilişkin iş bölümü uyarınca, hükme yöneltilen temyiz itirazlarının incelenmesi Yargıtay (12.) Hukuk Dairesi'nin görevi cümlesinden bulunmakla, dosyanın anılan Daire Başkanlığı'na GÖNDERİLMESİNE.28.09.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ :İmzaya İtiraz Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davacı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Uyuşmazlık ve hüküm kambiyo senetlerine özgü icra takibinde, borlunun imzaya itirazına ilişkin olup, inceleme görevi Yargıtay Büyük Genel Kurulu'nun 21.01.2013 tarihli 2013/1 sayılı iş bölümü kararı gereğince Yargıtay 12. Hukuk Dairesine aittir. SONUÇ : Yukarıda belirtilen sebeple dosyanın görevli Yargıtay 12. Hukuk Dairesi Yüksek Başkanlığına gönderilmesine oybirliğiyle karar verildi. 08.04.2013 (Pzt.)...
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : İmzaya İtiraz K A R A R Taraflar arasındaki uyuşmazlık, takibe dayanak kambiyo senedindeki imzaya itiraza ilişkindir. Yargıtay Başkanlar Kurulu'nun 13.01.2018 tarih ve 1 sayılı kararı ile hazırlanan, 09.02.2018 günlü ve 2018/1 sayılı Yargıtay Büyük Genel Kurulunca kabul edilip 21.02.2018 tarihli ve 30339 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak 01.03.2018 günü yürürlüğe giren Hukuk Daireleri'ne ilişkin iş bölümü uyarınca, hükme yöneltilen temyiz itirazlarının incelenmesi Yargıtay (12.) Hukuk Dairesi'nin görevi cümlesinden bulunmakla, dosyanın anılan Daire Başkanlığı'na GÖNDERİLMESİNE, 29/06/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
İcra Hukuk Mahkemesinin 2015/1084 esas sayılı dosyası ile imzaya itiraz davası açıldığı, borçlu tarafından 23/12/2015 tarihinde açılan bu dava nedeniyle 17/12/2015 tarihinde yapılan ödeme emri tebliğ işlemine en geç bu tarihte muttali olduğunun kabulünün gerektiği, ancak davacı borçlu tarafından ödeme emri tebliğ işlemini öğrenme tarihinden itibaren İİK.nun 16/1.maddesinde öngörülen yasal yedi günlük süre geçtikten sonra 12/12/2019 tarihinde Mahkememize şikayette bulunulduğu anlaşıldığı, Birleştirilen dosyada borca ve imzaya itiraz yönünden yapılan incelemede; İİK.nun 168/5....
Mahkemece;"Davacının imzaya ve borca itirazının Reddine,..." şeklinde karar verildiği anlaşılmıştır. Karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunarak; imzaya itiraz edilen çek üzerinde inceleme yapılması üzerine çek üzerindeki imzaların çok önemli uygunluk ve benzerlik saptandığına ilişkin rapor düzenlendiğini, imzaya itiraza ilişkin davalarda alınan bilirkişi raporunun kesinlik arz etmesi gerektiğini, raporda yer alan benzerlik ve uygunluk tespitinin imzaya itiraz davaları için yeterli olmadığını belirterek kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir....
Tüm dosya kapsamına göre; her ne kadar davacı tarafından tebligatın usulsüzlüğünün tespiti ile birlikte imzaya itiraz edilmiş ise de, tebligatın usulsüzlüğüne yönelik şikayetin İİK 16/1 maddesi gereğince 7 günlük süreye tabi olduğu, mahkemenin de gerekçesinde belirttiği şekilde davacının 31/05/2021 tarihinde uyap üzerinden icra dosyasını ve tebligatı incelemiş olduğu, bu sebeple davacının sisteme giriş tarihi itibariyle takipten haberdar olduğunun kabulü gerekip dava tarihi itibariyle 7 günlük sürenin geçmiş olduğu, mahkemece şikayetin ve 5 günlük süre içerisinde açılmayan borca ve imzaya itirazın süre yönünden reddine ilişkin kararda isabetsizlik bulunmadığı, ileri sürülen istinaf sebepleri yerinde olmadığından, davacının istinaf başvurusunun HMK'nun 353- (1)-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar vermek gerektiği anlaşılmıştır....