Şöyle ki: Davacı, ikinci imar uygulaması suretiyle 2250 ada 9 sayılı parsel üzerindeki binanın bu taşınmazın öncesi olan 965 sayılı parselde paydaş iken kendisi tarafından yapıldığını, ancak ilk imar uygulaması sonucu binanın başka parsele kaydırıldığını, kendisine de 480 ada 16 sayılı parselin verildiğini ileri sürmüştür. Alınan bilirkişi raporunda, yapının imar uygulamasından sonra meydana getirildiği bildirilmiş ise de, 22.02.2008 tarihli ek raporda binanın imar uygulamasından önce yapıldığı belirtilmiştir. Görülüyor ki, asıl ve ek raporlarda bildirilen görüşler birbirine aykırıdır. Bu hususun duraksama yaratmayacak şekilde saptanması gerekir. Zira, davacının tapu ile malik olduğu bir bina imar uygulamasından önce yapılmış ve ancak uygulama sırasında başkasına bırakılan bir parsel içerisinde kalmışsa, bina sahibi 3194 sayılı İmar Kanununun 18/9.maddesi ile kendisine tanınan hakları kullanabilir....
Davalı, davacının taşınmazına bir müdahalesinin bulunmadığını, sözü edilen ağaçları imar uygulamasından önce dikildiğini, imar uygulaması sonucunda dava konusu parselin davacıya verildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, iddianın sabit olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacıya tarafa ait taşınmaza dikilen 13 adet ağacın davalı tarafından dikildiğinin iddia edildiği, davalının ise ağaçların imar uygulamasından önce dikildiğini ve dikenin kendisi olmadığını belirttiği anlaşılmaktadır. Yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz'ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus M.K.nun 684. maddesinde açıkca vurgulanmıştır....
Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; 20.08.2016 tarihinde kabul edilerek 07.09.2016 tarihli ve 29824 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 6745 sayılı Kanun'un 35 inci maddesi ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'na (2942 sayılı Kanun) eklenen geçici 12 nci maddesi ile; "24.02.1984 tarihli ve 2981 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 sayılı İmar Kanunu'nun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun hükümlerine göre yapılan imar uygulamalarından doğan idarelerin taraf olduğu her türlü alacak ve bedel artırım davalarında taşınmazın değeri; uygulamanın tapuda tescil edildiği tarih değerlendirme tarihi olarak esas alınmak ve o tarihteki nitelikleri gözetilmek suretiyle tespit edilir....
Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; davalı idare tarafından verilen beyan dilekçesinde, 1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği'nde değişiklik yapılmasına dair 10 seri no'lu Tebliğin sermaye avanslarının durumunu düzenleyen madde hükümleri uyarınca, sermaye avanslarının “Diğer Sermaye Yedekleri” hesabında izlenmesi ve ancak şirket banka hesabına yatırıldığı tarihin içinde bulunduğu hesap döneminin sonuna kadar bu tutarlarla ilgili sermaye artırımına ilişkin kararın ticaret siciline tescil ettirilmesi şartıyla indirim uygulamasından faydalanılmasının mümkün olduğundan bahisle, şirket ortakları tarafından 2019 yılında sermaye arttırımı için şirketin banka hesaplarına yatırılan sermaye avansı tutarlarının 2019 yılı içerisinde sermaye arttırımına konu edilmesi gerekirken, 2020 yılı içerisinde konu edilmesi nedeniyle davacı şirketin 2020 hesap dönemine ait kurumlar vergisi matrahının tespitinde indirim uygulamasından faydalanmasının mümkün olmadığı öne sürülmüş ise...
Mahkemece, dava konusu dükkanın imar uygulaması nedeniyle park ve imar yolu alanı içinde kaldığı ve davacıların bu yerde hisseleri olduğunu kanıtlayamadıkları gerekçesiyle dava reddedilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava ecrimisil istemine ilişkindir. Dosya kapsamından, davacıların paydaş olduğu 830 ada 17, 19 ve 20 nolu parsellerin ... Belediyesi’nin 14.07.2004 tarihli encümen kararına göre imar uygulamasına tabi tutulduğu , parsellerin 2040 ada 1 ve 2 nolu parsel numaralarını aldığı, dava konusu 284 nolu dükkanın 830 ada 20 nolu parsel içerisindeyken imar uygulamasından sonra park alanı ve imar yolu içerisinde kaldığı , dükkana yönelik olarak belediye tarafından davacılara bir bedel ödenmediği anlaşılmaktadır. Hemen belirtmek gerekir ki, taraflar arasındaki çekişmenin 3194 sayılı Yasanın 18.maddesi hükmünün gözetilmek suretiyle çözüme kavuşturulacağı açıktır....
Mahkemece, imar planının iptal edildiği, tarafların imar planı öncesine döneceği gerekçesi ile davanın reddine ilişkin olarak verilen kararın, imar planının iptalinin, imar öncesi kayıtların ihyası sonucunu doğurmayacağı, böyle bir durumda, imar öncesi kayıtların canlandırılması için davacıya önel verilmesi gerektiği gerekçesi ile Yargıtay 1.Hukuk Dairesi'nin 5.5.2015 tarihli ve 2015/6599 Esas, 2015/6712 Karar sayılı ilamı ile bozulması üzerine Mahkemece yeniden yapılan yargılama sonucunda davanın reddine dair verilen karar davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir. Dava, imar parseline el atmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir....
Davalı vekili; taşkınlığın imar uygulamasından kaynaklandığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece ilk olarak davanın reddine karar verilmiş, davacı vekilinin temyizi üzerine karar Yargıtay I. Hukuk Dairesi tarafından "uyuşmazlığın imar uygulamasından kaynaklandığı ve bu çerçevede çözümünün gerektiği" sebebi ile bozulmuş; Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; el atmanın önlenmesi isteminin reddine ve arsa bedeli depo edildiğinden davacı adına olan hissesinin iptali ile davalı ... adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava; el atmanın önlenmesi, kal ve terditli olarak arsa bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Her ne kadar bozmaya uyulmuş olsa da, yapılan inceleme ve araştırmanın hüküm kurmaya elverişli olduğunun ve bozma gereklerinin yerine getirildiğinin kabulü mümkün değildir....
Sonuç olarak, hukuki el atma nedeniyle mülkiyet hakkından kaynaklanan davalar, öncelikle imar kanununun uygulanmasından doğan idari işlemlerin iptali istemiyle idari yargıda açılan iptal davaları, akabinde bedele ilişkin Asliye Hukuk Mahkemelerinde açılan bedel tespiti ve tescil davalarından oluşmaktadır. Açılan bütün davaların ortak özelliği, mülkiyetin bedele dönüştürülmesi suretiyle, kısıtlılığın giderilmesi ve taşınmaz bedelinden oluşan zararın ödenmesi istemlerine ilişkin olmasıdır. Uyuşmazlığın kaynağı, imar planı ile ilgili uygulamalar olduğundan idarelerin İmar Kanunundan kaynaklanan hukuka aykırı işlem(ler)i tespit edilmeden bedel tespiti yoluna gidilmesi mümkün değildir....
Sonuç olarak, hukuki el atma nedeniyle mülkiyet hakkından kaynaklanan davalar, öncelikle imar kanununun uygulanmasından doğan idari işlemlerin iptali istemiyle idari yargıda açılan iptal davaları, akabinde bedele ilişkin Asliye Hukuk Mahkemelerinde açılan bedel tespiti ve tescil davalarından oluşmaktadır. Açılan bütün davaların ortak özelliği, mülkiyetin bedele dönüştürülmesi suretiyle, kısıtlılığın giderilmesi ve taşınmaz bedelinden oluşan zararın ödenmesi istemlerine ilişkin olmasıdır. Uyuşmazlığın kaynağı, imar planı ile ilgili uygulamalar olduğundan idarelerin İmar Kanunundan kaynaklanan hukuka aykırı işlem(ler)i tespit edilmeden bedel tespiti yoluna gidilmesi mümkün değildir....
Bakılmakta olan davanın esasını, Kamulaştırmama işlemi oluşturmakta olup bedel tespiti yoluyla tazminat isteminin incelenebilmesi için öncelikle imar planından kaynaklanan herhangi bir kısıtlılığın dolayısı ile idarenin tazmine konu bir sorumluluğunun idari yargı mercii tarafından incelenip karara bağlanması gerekmektedir. İdari Dava Dairesi tarafından idarenin dava konusu taşınmazı kamulaştırma zorunluluğunun bulunup bulunmadığı irdelenmiş ve nihayetinde dava konusu taşınmazın, kamulaştırılması zorunlu taşınmazlardan olmadığı tespit edilerek, hukuki el atma nedeniyle mülkiyet hakkından kaynaklı herhangi bir kısıtlılığın bulunmadığı sonucuna varılarak davanın reddine karar verilmiştir....