Davalı üçüncü kişi şirket tarafından hacizden itibaren İİK’nin 96/3. maddesinde belirtilen 7 günlük süre içerisinde yapılmış bir istihkak iddiası da bulunmamaktadır. Bu hususun tespiti yapılamamıştır. Bu nedenle geçerli bir istihkak iddiası bulunmadığından icra müdürlüğü tarafından verilen 28/09/2021 tarihli kararın hukuka aykırı olması sebebiyle şikayetin kabulü ile İstanbul 1. İcra müdürlüğü 2021/13604 esas sayılı dosyasında icra müdürlüğü tarafından verilen 28/09/2021 tarihli kararın kaldırılmasına , geçerli bir istihkak iddiası bulunmadığından takibin devamına dair hüküm kurulmuştur ..." şeklinde açıklanan gerekçeleriyle, "Şikayetin kabulü ile İstanbul 1. İcra müdürlüğü 2021/13604 esas sayılı dosyasında icra müdürlüğü tarafından verilen 28/09/2021 tarihli kararın kaldırılmasına, geçerli bir istihkak iddiası bulunmadığından takibin devamına," karar verildiği görülmüştür....
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi Suç : Tefecilik, Dolandırıcılık, Görevi kötüye kullanma Hüküm : Düşme Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelendi; Sanıklara yüklenen suçlara ilişkin ilgili yasa maddelerindeki cezanın üst sınırına göre koşulları bulunmadığından katılan vekilinin duruşma isteminin 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK'nın 318. maddesi uyarınca REDDİNE, incelemenin duruşmasız olarak yapılmasına karar verildikten sonra gereği düşünüldü: 1-Sanıklar ... ve ... hakkında tefecilik iddiası ile haklarında verilen davanın düşürülmesine ilişkin yapılan temyiz itirazlarının incelenmesinde; Sanıklar hakkında tefecilik iddiası ile açılan kamu davasına CMK'nın 237. maddesine göre suçtan doğrudan zarar görmeyen ...'...
Bu durumda borçlu, ödeme iddiası nedeniyle borca itirazını, İİK'nun 169/a-1. maddesi gereğince resmi veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile kanıtlayamadığından, yargılama sırasında borçlu vekili tarafından ileri sürülen ve alacaklı tarafça kabul edilmeyen teminat iddiası ise, yukarıda yapılan açıklamalar ışığında İİK'nun 168/5. maddesi uyarınca yasal beş günlük sürede bildirilmediğinden, mahkemece itirazın reddine karar verilmesi gerekirken, alacaklının Cumhuriyet Savcılığı'nda verdiği ifade esas alınarak yazılı şekilde takibin iptaline hükmedilmesi isabetsizdir. Öte yandan mahkemenin kabulüne göre, takip dayanağı bononun teminat senedi olarak verildiği iddiası, İİK.'nun l69. maddesi kapsamında borca itiraz niteliğinde olup, bu iddianın kabulü halinde aynı Kanunun 169/a-5. maddesi gereğince takibin durdurulmasına karar verilmesi gerekirken, iptaline hükmolunması da doğru görülmemiştir....
Bu tür davaların dinlenebilmesi için ön koşul, malın 3.kişi elinde haczedilmesi üzerine 3.kişi tarafından haczedilen mal üzerinde mülkiyet veya rehin hakkı gibi sınırlı bir ayni hakka vs. dayanarak istihkak iddiasında bulunulmasıdır. 3.kişi yerine çalışanı (işçisi) tarafından yapılan istihkak iddiası geçerli bir istihkak iddiası değildir. Somut olayda, dava konusu 10.12.2009 tarihli haciz sırasında 3.kişi yararına istihkak iddiasında bulunan Gülizar ... 3.kişinin çalışanıdır. Anılan şahsın, 3.kişi yararına istihkak iddiasında bulunmaya yetkili olmadığı sabittir. Davalı 3.kişi tarafından hacizden itibaren İİK’nun 96/3.maddesinde belirtilen 7 günlük süre içerisinde yapılmış usule uygun bir istihkak iddiası da bulunmamaktadır. Geçerli bir istihkak iddiası bulunmadığı için alacaklının da bu davayı açmakta hukuki yararı yoktur....
Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2013/470 Esas sayılı dosyasında sanığın doğal sit alanı içinde tek katlı yapı inşa etmesi iddiası ile 2863 sayılı Kanunun 65/b maddesine muhalefet ettiği iddiası ile yargılama yapıldığı, temyize konu dosyada ise sanık hakkında tek katlı yapı inşa etme dışında orman alanına futbol ve basketbol sahası inşa etme iddialarının da bulunduğu, iddianamelerde yer alan suça konu eylemler ve kapsamlarının kısmen farklı olduğu anlaşılmakla, temyize konu dosya ......
kızı ...” ile kaydı tamamen uyuşan bir kişinin nüfus kaydının bulunduğu ve sağ olduğu tespit edildiğinden bu kişinin taşınmaz hakkında mülkiyet iddiası bulunup bulunmadığı tespit edilmeden davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır. Mahkemece yukarıda adı geçen “... kızı ... ...”ın adresinin tespiti ile mahkemeye çağırılarak veya usulüne uygun istinabe yolu ile dinlenilerek taşınmaz üzerinde bir hak iddiası bulunup bulunmadığı sorulup beyanı tespit edilmeli, taşınmazda mülkiyet iddiası olması halinde çekişmenin esası tapu iptal ve tescil davası ile çözülebileceğinden davanın reddine karar verilmeli, böyle bir iddiası bulunmadığı takdirde davanın kabulüne karar verilmelidir. Yukarıda açıklanan nedenlerle mülkiyet nakli oluştuğu kuşkusu yaratacak şekilde tesis edilen hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir....
Tespit edilen bu kişinin, ölmüşse mirasçılarının taşınmaz hakkında mülkiyet iddiası bulunup bulunmadığının araştırılması zorunludur. Adı geçen “...TC kimlik numaralı ... oğlu ... sağ ise adresinin tespiti ile mahkemeye çağrılarak veya usulüne uygun istinabe yolu ile dinlenerek taşınmaz üzerinde bir hak iddiası bulunup bulunmadığının sorulması, ölmüş ise mirasçılarından sorulması taşınmazda mülkiyet iddiası olması halinde çekişmenin esası tapu iptal ve tescil davası ile çözülebileceğinden davanın reddine karar verilmesi, böyle bir iddiası bulunmadığı taktirde ve iddianın ispatlanması halinde kabulüne karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı.."hususlarına değinilerek bozulmuş mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda iddianın sabit olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ...'...
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 24.2.2006 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve yayla olarak sınırlandırma istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 28.6.2006 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Dava, Hazine tarafından çekişmeli taşınmazın yayla yeri olduğu iddiası ile açılmış, mahkemece istek kabul edilerek dava konusu taşınmaza ait tapu kaydının iptaline yayla niteliği ile ... siciline kaydedilmesine karar verilmiş, hükmü davalı temyiz etmiştir. Orman Mühendisi bilirkişi tarafından düzenlenen rapor ve krokide dava konusu taşınmazın 1951 yılında kesinleşen orman tahdit sınırları içinde bulunduğu bildirilmiştir. Davacı Hazine'nin orman iddiası ile açtığı bir davası yoktur....
Dava yayla iddiası ile açılmış ve taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğu belirlenmiş olduğuna göre, bu nedenle davanın reddi gerekirken bu yön gözden kaçırılarak tapunun iptaline yayla niteliği ile özel siciline yazılmasına karar verilmesi doğru olmamış, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda yazılan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 23.11.2006 tarihinde oybirliği ile karar verildi....
Dava yayla iddiası ile açılmış ve taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğu belirlenmiş olduğuna göre, bu nedenle davanın reddi gerekirken bu yön gözden kaçırılarak tapunun iptaline yayla niteliği ile özel siciline yazılmasına karar verilmesi doğru olmamış, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda yazılan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 11.7.2006 tarihinde oybirliği ile karar verildi....