Bu bakımdan, gerek resmi gerek sözlü vasiyet tanıklarında TMK'nun 536. maddesinde sayılan nicelik ve niteliklerin aranması yeterlidir. Ölüme bağlı tasarrufun iptali TMK' nın 557- 559.maddeleri arasında düzenlenmiş olup, buna göre tasarruf miras bırakanın tasarruf ehliyeti bulunmadığı bir sırada yapıldıysa, tasarruf, yanılma, aldatma, korkutma veya zorlama sonucunda yapılmışsa, tasarrufun içeriği, bağlandığı koşullar veya yüklemeler, hukuka ve ahlaka aykırı ise, tasarruf kanunda öngörülen şekillere uyulmadan yapılmış ise, bu sınırlı sebeplere dayalı olarak vasiyetnamenin iptalini talep edilebileceği belirtilmiştir. Ölüme bağlı tasarrufun iptal sebepleri esasa ilişkin ve şekle ilişkin iptal sebepleri olarak iki bölümde incelenebilir. Ölüme bağlı tasarrufun esasa ilişkin iptal sebepleri ehliyetsizlik, irade sakatlığı, hukuka aykırılık ve ahlaka aykırılıktır....
Mahkemece; davacının, ehliyetsizlik iddiası bakımından yukarıda açıklanan usullere göre inceleme yapılmaksızın eksik inceleme ile vasiyetnamenin iptal talebinin reddine karar verilmesi, buna karşın vasiyetnamenin iptali isteminin reddi ile birlikte vasiyetname geçerli kabul edilmesine rağmen davacının tenkis talebi ile ilgili olarak hiçbir inceleme-değerlendirme yapılmaması ve davacının iptal ve tenkis talepleri yönünden ayrı ayrı hüküm kurulmamış olması, doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve şimdilik diğer yönlerin incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 12.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
ve finansal işlerinde hep yanında olması hususları birlikte değerlendirildiğinde davalının murisin akrabaları ile olan bağını zayıflattığı ve onlara mirastan pay vermemek için murisi ölüme bağlı tasarruf yapmaya zorladığı neticesinin ortaya çıktığını, vasiyetname tanıklarının tanıklık ettikleri ve imzaladıkları vasiyetnamenin hukuki mahiyet ve neticelerini anlamadan imza ettiklerini, daha önce dinlenen tanık beyanları ile son tanık beyanları birlikte değerlendirildiğinde vasiyetnamenin ivedi şekilde bir baskı izlenimi verecek şekilde oluşturulduğunun açık olduğunu, vasiyetnamenin iptalinde cebir, hile, ikrah iddiaları ileri sürüldüğü halde bu hususla ilgili tarafların tüm delillerinin toplanıp, birlikte değerlendirilmeden karar verilmiş olmasının hatalı olduğunu; Yargıtay kararlarında görüleceği üzere ölüme bağlı tasarruf olan vasiyetnamenin sıhhaten geçerliliğinin tam olarak tahkik edilmesi gerekmekte olduğunu, dinlenen tüm tanık beyanlarından davalının baskıları ile vasiyetnamenin acele...
ASIL DAVADA DAVACI : ... vekili Avukat ..., DAVA TARİHİ : 24.10.2005 KARAR : Asıl davada vasiyetnamenin iptali talebinin reddine, tenkis talebinin kabulüne, birleştirilen davada yeniden hüküm tesisine yer olmadığına Taraflar arasındaki asıl ve birleştirilen davalarda vasiyetnamenin iptali ve tenkise ilişkin verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay 3. Hukuk Dairesince, Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir. Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; asıl davada vasiyetnamenin iptali talebinin reddine, tenkis talebinin kabulüne, birleştirilen davada yeniden hüküm tesisine yer olmadığına karar verilmiştir. Mahkeme kararı davalı vekili ve davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü: I. DAVA 1....
Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığını objektif ve subjektif unsurlar dikkate alınarak belirlenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedeleme kastının varlığından söz edilemez. Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya Medeni Kanun'un 507. maddesinin 1, 2 ve 3. bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken Medeni Kanun'un 512. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirasçılardan ise aynı Kanun'un 503. maddesinde yer alan mahfuz hissesinden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir....
Diğer taraftan, ölüme bağlı bir tasarruf olan vasiyetnamenin iptali veya tenkisi istemiyle açılacak davalar için kanunda belirtilen süreler, hak düşürücü süre olarak düzenlenmiş olduğundan, yargılama aşamasında hakim tarafından, istinaf aşamasında Bölge Adliye Mahkemesi tarafından ve temyiz aşamasında ise Yargıtay tarafından kendiliğinden dikkate alınır.(Yargıtay 3. Hukuk Dairesi'nin E:2020/1456, K:2021/3703 sayılı kararında da aynı yönde kabul ve açıklamalara yer verilmiştir.)...
Dosya içeriği ve toplanan delillere göre; muris muvazaası yönünden davanın reddine karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davacıların bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine . Ancak, davacılar dava dilekçesinde tapu iptali ve tescil, 29.05.2012 tarihli dilekçeleri ile de tenkis isteğinde bulunmuşlardır. Ne var ki, mahkemece tenkis isteği yönünden bir inceleme ve araştırma yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur. Tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (bağış) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul; mirasbırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik ) dışı terekenin tümüyle bilinmesiyle mümkündür....
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; kararın eksik inceleme ve araştırmaya dayandığını, vasiyetin murisin kızının ölümü sonrasında düzenlendiğini vasiyeti video ile kayıt altına aldığını murisin eylemlerinin hayatın olağan akışına uygun bulunmadığını, murisin irade ve akıl sağlığının incelenmesi gerektiğini alınan doktor raporunun yerinde olmadığını, ATK raporuna itirazlarının kabul edilmediğini incelemelerin eksik olduğunu belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını ve asıl ve birleşen davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE : Dava vasiyetnamenin iptali isteğine ilişkindir. Vasiyetnamenin hangi durumlarda iptal edilebileceği kanunda tahdidi olarak sayılmıştır. TMK'nın 557. Maddesi uyarınca "Aşağıdaki sebeplerle ölüme bağlı bir tasarrufun iptali için dava açılabilir: 1. Tasarruf mirasbırakanın tasarruf ehliyeti bulunmadığı bir sırada yapılmışsa, 2....
TMK'nun 571. maddesinde ise ; " tenkis davası açma hakkı, mirasçıların saklı paylarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlayarak bir yıl ve herhalde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, diğer tasarruflarda mirasın açılma tarihinin üzerinden on yıl geçmekle düşer. Bir tasarrufun iptali bir öncekinin yürürlüğe girmesini sağlarsa, süreler iptal kararının kesinleşmesi tarihinden işlemeye başlar. Tenkis iddiası, def'i yoluyla her zaman ileri sürülebilir." hükmünü içermektedir. Yukarıda açıklanan maddelerde ; ölüme bağlı bir tasarruf olan vasiyetnamenin iptali ve tenkisi davalarını açmak için belirtilen süreler, hak düşürücü süre olarak düzenlenmiştir. Ancak gerek 559. maddenin 2. fıkrasında, gerekse 571. maddenin 3. fıkrasında ; vasiyetnameye ilişkin açılmış bir davada hükümsüzlük ve tenkis iddiasının, def'i yoluyla her zaman ileri sürülebileceği belirtilmiştir....
Her ne kadar davalı taraf davacı tarafın asli talebi olan vasiyetnamenin iptali yönünden davanın reddine karar verilmesine rağmen yararına ücrete vekalete hükmolunmadığını istinaf sebebi yapsa da açılan davada asli talep olarak vasiyetnamenin iptali kademeli talep olarak ise tenkis talep edildiğinden ve mahkemece davacı taleplerinden tenkis yönünden davanın tam kabulüne karar verildiği görüldüğünden davalı yan tarafına ücreti vekaleti gerektirir bir durum bulunmadığından bu yöne ilişkin davalı istinafı yerinde görülmemiştir....