Uyuşmazlık, aynı kişiye ait iki aracın karıştığı trafik kazasında, gerek kasko sigortası, gerekse ... sigortası farklı olsa da malik-işletenin aynı kişi olması BK 116/1 (TBK 135/1) maddesindeki alacak ve borçluluk sıfatının birleşip birleşmediği ile birleşti ise borcun sona erip ermediği konusunda toplanmaktadır. BK 116/1 (TBK 135/1) maddesi alacaklı ve borçlu sıfatının aynı mal varlığı kesimi içinde, aynı kişide birleşmesinin yarattığı "borcun sona ermesi" sonucu artık ifadan beklenen amaca ulaşılmasının imkansız oluşu olgusuna dayalıdır. Yani kişi kendisinin hem alacaklısı hemde borçlusu olamaz. Yasal düzenleme olmasaydı bile böyle bir ilişkinin doğal sonucu olarak borcun sona erdiği kabul edilebilirdi. BK 116 maddesine göre birleşmenin var olabilmesi için bir "borcun" varlığı şarttır. Ayrıca borçlu ve alacaklı sıfatlarının aynı kişide toplanması gerekir....
Bir borç bakımından alacaklı ve borçlu sıfatının birleşmesi borcu sona erdiren sebep olarak BK 116.maddesinde düzenlenmiştir. BK 116/1 (TBK 135/1) maddesinde "alacaklılık ve borçluluk sıfatlarının bir şahısta içtimaiyle borcun sakıt olacağı, (f/1)....
Bir borç bakımından alacaklı ve borçlu sıfatının birleşmesi borcu sona erdiren sebep olarak BK 116.maddesinde düzenlenmiştir. BK 116/1 (TBK 135/1) maddesinde "alacaklılık ve borçluluk sıfatlarının bir şahısta içtimaiyle borcun sakıt olacağı, (f/1)....
in ise sonrasında ½ hissesini ortaklığa devrederek ortaklık ilişkisinden ayrıldığını, son haliyle davacı ve davalıların murisinin 1/2'şer hisse maliki olduklarını, taraflar arasındaki ortaklık sözleşmesinde ortaklık süresinin 10 yıl olarak belirtildiğini, 10 yılın sonunda ise tarafların rızası ile ortaklık süresinin uzatılabileceğinin belirtildiğini, tarafların 10 yılın sonunda ortaklığı devam ettirdiklerini ve ortaklığı örtülü irade ile sürdürdüklerini, böylece ortaklığın BK. madde 640 uyarınca belirsiz süreli ortaklığa dönüştüğünü, davalıların murisinin 23.01.2013 tarihinde vefat ettiğini, taraflar arasındaki 1989 tarihli adi ortaklık sözleşmesinde mirasçılarla ortaklığın devam edeceğine dair bir hüküm bulunmadığını, bu nedenle taraflar arasındaki ortaklığın ölüm ile sona erdiğini, davacının davalılara ihtarnameler keşide ederek ortaklığın tasfiyesi ve ortaklığın paylaştırılması talebinde bulunduğunu belirterek, davalıların murisi ... ile davacı arasındaki adi ortaklığın ölüm sebebiyle...
A.Ş vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir. 2-Davacı taraf, dava ve ıslah dilekçesinde, davaya ve ıslaha konu ettiği maddi tazminat için desteğin ölüm tarihinden itibaren faize karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, dava dilekçesinde istenen miktara, dava tarihinden itibaren faiz işletilmesine karar verilmiştir. Haksız fiil faili olan sürücünün eylemi sonucu oluşan zararla ilgili, sürücü ve işletenin sorumluluğu kaza tarihi itibariyle başlamakta olup Mahkemece tüm tazminata, davacı vekilinin talebi ile bağlı kalınarak desteğin ölüm tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde dava tarihinden itibaren faiz uygulanmasına karar verilmiş olması doğru görülmemiştir. 3-Dava trafik kazası sonucu davacının desteği ...'ın vefatı nedeniyle maddi ve manevi zararlarının tazmini istemine ilişkindir. BK.'...
Ağrı Müessese Müdürlüğü aleyhine 30/07/2007 gününde verilen dilekçe ile elektrik çarpmasından kaynaklanan ölüm nedeniyle destekten yoksun kalma ve manevi tazminata davasının istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 25/05/2010 günlü kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı ve davacılar vekilleri taraflarından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının tüm, davacıların aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazları reddedilmelidir. 2-Davacıların diğer temyiz itirazına gelince; a) Dava, elektrik çarpması sonucu ölüm nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir....
Dosya kapsamına göre davacı ile davalıların mirasbırakanı resmi olarak boşanmış olsalar da, mirasbırakanın ölüm tarihine kadar birlikte yaşadıkları ve davalıların mirasbırakanın 9.6.2010 tarihinde öldüğü, eldeki davanın ise 30.12.2010 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır. Şu durumda davada ki istem, davacı tarafından gerçekleştirilen harcamalar nedeniyle davalıların zenginleştiği olgusuna dayandığından zamanaşımının başlangıcı davalıların davaya konu taşınmazlarda mirasçı konumuna geldikleri diğer bir anlatımla davalıların mirasbırakanlarının öldüğü tarihtir. Buna göre sebepsiz zenginleşme davalarında uygulanan BK 66. maddesinde düzenlenen zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle yukarıda belirtilen talepler yönünden davanın zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle davanın reddi doğru görülmemiştir.Diğer taraftan, davacı davalıların mirasbırakanları için yaptığı tedavi ve sonrasında oluşan ölüm olayı nedeniyle cenaze ve defin giderlerinin tahsilini istemektedir....
Şirketi vekili vermiş olduğu istinaf dilekçesi ile, raporlar arasındaki çelişki giderilmeden ve itirazları karşılanmadan karar verildiğini, kaza ve ölüm arasında illiyet bağının bulunmadığını, hesaplamaya esas alınan ücretin emsal ücret olarak kabulünün doğru olmadığını belirterek maddi tazminat davası yönünden istinaf başvurusunda bulunmuştur. Karara karşı davalı sigorta şirketi vekili de vermiş olduğu istinaf dilekçesi ile, kusur, müterafik kusur, hükme esas alınan ücret tutarı ve hesaplama yöntemine yönelik istinaf itirazlarında bulunmak suretiyle istinaf başvurusunda bulunmuştur. Dava, çift taraflı trafik kazasından vefat eden ...'dan kaynaklı destekten yoksun kalma tazminatı ile manevi tazminat istemine ilişkindir. Davalılar kararı manevi tazminat yönünden istinaf etmemişlerdir. Davalıların istinafı maddi tazminata yönelik olup manevi tazminat davasının bu şekilde kesinleşmiş olduğu görülmektedir....
Hukuk Dairesi, desteğin kusuru oranında tazminattan indirim yapılması gerektiği görüşünü sürdürmektedir Yargıtay 11.Hukuk Dairesi 2007 yılına kadar bir kısım kararlarında ölüm ile sonuçlanan trafik kazalarında destekten yoksun kalma tazminatı nedeni ile başvurulması halinde tazminat miktarı tesbit edilirken zarar görenin müterafik kusuru oranında indirim yapılması gerektiği içtihat edilmişken bu tarihten sonraki bir kısım kararlarda davacıların 3.kişi olmaları nedeniyle miras hukukundan bağımsız olan destekten yoksun kalma tazminatı istemlerinde desteğin kusurunun tazminattan indirim neden olmaması ilkesi benimsenmiş, daha sonra 2008 ve 2009 yılında verilen kararlarda yine destekten yoksun kalma tazminatlarında mülga BK 44/1 maddesinin uygulanması gereğine değinilmiş, Dairenin bu yöndeki uygulaması iş bölümü nedeni ile bu nitelikteki davalarda görevinin sona erdiği 2009 yılına kadar devam etmiştir....
BK. 49. (TBK.58) maddesinde "Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namıyla bir miktar para ödenmesini dava edebilir". Somut olaya gelince, davalının ve dava dışı eşin davacıya yönelik ve aldatmak suretiyle sadakatsizlik mahiyetindeki davranışlarının, manevi tazminatı gerektirip gerektirmeyeceğinin tartışılması gereklidir. Yukarıda incelenen yasa maddeleri uyarınca, davacının dava dışı eşinin TMK'nın evlenmeyle eşe yüklediği ödevler arasında bulunan sadakat yükümlülüğünü ihlali nedeniyle, yasanın 185. ve 174. maddeleri uyarınca boşanma sebebi ve istek halinde manevi tazminatı gerektirir nitelikte olduğu kuşkusuzdur. TMK'daki düzenleme, dava dışı eşin evlenme ile kurulan aile birliğinin tarafı olması sıfatından kaynaklanmaktadır. Zira dava dışı eş kendi iradesi ile bu birliğin tarafı olmayı kabul etmiş ve yasanın kendisine yüklediği hak ve yükümlülükler altına girmiştir....