in nüfusa tescil edilen ölüm tarihinin düzeltilmesine ilişkindir. Dosyadaki bilgi ve belgelerden ...'in nüfusa tescil tarihinin 07.09.1956, ölüm tarihinin 1954 olduğu anlaşılmaktadır. 1-Dosya arasına alınan ...'in nüfus kaydına göre dava tarihi itibariyle hayatta olan kardeşleri bulunmaktadır. Bu halde ...'in ölüm tarihinin değiştirilmesi davada yer almayan ve nüfus kaydına göre mirasçı sıfatı bulunan kardeşlerine de hukukkunu etkiliyeciğinden bu şahıslarada husumet yöneltilmeli, dava da onların da "taraf" olarak yer alması sağlanmalı, taraf eksikliği bu şekilde giderildikten sonra hüküm kurulması gerektiğinin düşünülmemesi, 2-Nüfus olaylarının tesciline esas olan dayanak belgeler aksi sabit oluncaya kadar geçerli belgelerdir aksi her türlü delille ispatlanabilir....
Dava, "...’nın idarece 00.00.1943 olarak tescil edilen ölüm tarihine ilişkin kaydın iptali ile adı geçenin gerçek ölüm tarihinin tespiti" talebine ilişkindir. Nüfus kayıtlarının düzenli ve gerçeğe uygun olarak tutulması kamu düzeni ile yakından ilgilidir. Nüfus kayıtlarının düzeltilmesine ilişkin davalarda, mahkemelerin hiçbir kuşku ve duraksamaya neden olmaksızın doğru sicil oluşturmak zorunluluğu bulunmaktadır. Bu bakımdan hakim resen araştırma ilkesinin sonucu olarak kendiliğinden delil toplama yetkisine sahiptir....
Sulh Hukuk Mahkemesince Melek Karakaş'ın ölüm tarihinin tespiti amacıyla dava açmak üzere taraflarına süre verildiğini, Melek'in 2 çocuğu bulunduğunu, tapuda adına kayıtlı mallar olduğunu, tapu kayıtlarının dosyaya sunulduğunu, tanıkların dinlendiğini, Melek Karakaş'ın 1931 veya 1932 yıllarından birinde vefat ettiğinin ortaya çıktığını, mezar kayıtlarının düzgün tutulmaması nedeni ile ölüm tarihine ulaşılamadığını, mahkeme kararının doğru olmadığını beyanla Melek Karakaş Göryakın'ın ölüm tarihinin tespitine karar verilmesini talep etmiştir. E)DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, miras bırakan Melek Karakaş Göryakın'ın ölüm tarihinin tespiti istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiş, karar davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir....
Dosyada mevcut doğum ve nüfusa tescil kayıtları karşısında bir kimsenin doğmadan önce ölmesi ve ayrıca nüfusa tescil edilmesi yaşam gerçekleri ile bağdaşmadığından bu açıklamalar nazara alınarak ilgilinin gerçek ölüm tarihinin hiç bir kuşku ve duraksamaya yer vermeksizin tespiti gerektiğinin düşünülmemesi doğru görülmemiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 19.12.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Dava dilekçesinde, ölüm kaydının iptali ve ..... ile ...'ın aynı kişi olduğunun tespiti istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı nüfus müdürlüğü ile diğer davalılar ...., .... ve ..... tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz istemlerinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Davacı vekili dava dilekçesinde davacı ...'ın babası .... hanesinde .... ad ve soyadı ile kayıtlı olduğunu, sağ olmasına rağmen bu kaydına ölüm şerhi düşüldüğünü, eşi hanesine ise ... ad ve soyadı ile kayıtlı olup iki kayıt arasında bağ bulunmadığını bildirerek davacının .... Köyü 51 hanede kayıtlı .... ile aynı kişi olduğunun tespiti, ....'ın ölüm kaydının iptalini istemiştir. Mahkemece davanın kabulü ile ... nüfus kaydının iptaline .... olduğunun tespitine ve ....'...
Mahkemece, taraf,tanık davacının tanık olarak dinlenen ana, baba ve kardeşlerinin beyanı ile kanıtlandığı gerekçesi ile davanın kabulü ile 1961 ile 1969 doğumlu ...'ın aynı kişi olduklarının tespitine, ölüm kaydının terkinine, mükerrer olması nedeni ile 30.8.1969 doğum tarihli ...'in nüfus kaydının iptaline karar verilmiştir. Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere göre, ... ve ...'ın 25.11.1961 doğumlu kızları ...'ın beyana dayalı olarak tescil edildiği, 20.06.1969 taihli ölüm tutanağı ile bu kişinin 14.06.1969 tarihli ölüm kaydının nüfusa işlendiği, 01.09.1969 taihli tescil belgesine göre de 30.08.1969 tarihli ...'in tescil edildiği, 1969 doğumlu Hamiyet'in 1985 yılında ... ile evlendiği ve iki çocuğunun olduğu anlaşılmaktadır....
Ölü olduğunun tespiti istenilen Ahmet Doğaşan' ın doğum yerinin Drama olduğu, doğum tarihinin 01/07/1881 olduğu, tescil tarihinin kayıtlarda yer almadığı, kayıtlarda anne baba bilgisinin (isim hariç) yer almadığı, nüfus kayıtlarında eşi Hürmüz'ün ölüm tarihi bilgisinin yer almadığı, kızı Emine Doğaşan'ın ve oğlu Ahmet Doğaşan'ın ölüm kaydının kapalı olduğu, kızı Fatma'nın ölüm tarihinin 28/09/1926, oğlu Emin'in ölüm tarihinin 08/10/1926 olarak yer aldığı, ilk derece mahkemesince yapılan sorgulamalarda ve müzekkere cevaplarında, ölü olduğunun tespiti istenilenin, tapu kaydının, SGK kaydının, Mernis kaydının, ikametgah kaydının, banka kayıtlarında her hangi bir kaydının bulunmadığı, dul, yetim ve emeklilik maaşı kaydının bulunmadığı, vergi kayıtlarının bulunmadığı, hastane kayıtlarının bulunmadığı, kadastro kayıtlarının bulunmadığı, adreste yapılan kolluk araştırmalarında kendisini tanıyan ve bilen kimsenin olmadığının anlaşıldığı, nüfus kayıtlarında ölüm kaydının "bilinmeyen" olarak geçtiği...
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ :Ölüm Tarihinin Tespiti Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü. Dava; ...’in ölümünün tespitine ilişkindir. Tescil idari işlem ise de ölümün ve ölüm tarihinin tespiti adli yargının görevine girer. Bir hakkın kullanılması için bir kimsenin sağ veya ölü olduğunu veya belirli bir zamanda yada başka bir kimsenin ölümünde sağ bulunduğunu ileri süren kimse iddiasını ispat etmek zorundadır.(TMK.md.29) Delillerin bu çerçevede değerlendirilip karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır....
Bu tarihten önceki süreler için ödenen malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primleri, prim ödeme gün sayılarının hesabına dahil edilir. Kanun'un Geçici 6.maddesine göre 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Kanuna göre 1/4/1981 tarihinden önce malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tescil edilmiş olanlar hakkında, bu Kanunun 38 inci maddesinin ikinci fıkrasındaki sigortalılık süresinin 18 yaşın doldurulduğu tarihten başlayacağına ilişkin hükmü uygulanmaz. 506 sayılı Kanun'un 60/G maddesine göre "Bu maddenin uygulanmasında; 18 yaşından önce Malullük, Yaşlılık ve Ölüm Sigortalarına tabi olanların sigortalılık süresi, 18 yaşını doldurdukları tarihte başlamış kabul edilir. Ancak, bu tarihten önceki süreler için ödenen Malullük, Yaşlılık ve Ölüm Sigortaları primleri, prim ödeme gün sayılarının hesabına dahil edilir."...
Bu tarihten önceki süreler için ödenen malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primleri, prim ödeme gün sayılarının hesabına dahil edilir. Kanun'un Geçici 6.maddesine göre 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Kanuna göre 1/4/1981 tarihinden önce malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tescil edilmiş olanlar hakkında, bu Kanunun 38 inci maddesinin ikinci fıkrasındaki sigortalılık süresinin 18 yaşın doldurulduğu tarihten başlayacağına ilişkin hükmü uygulanmaz. 506 sayılı Kanun'un 60/G maddesine göre "Bu maddenin uygulanmasında; 18 yaşından önce Malullük, Yaşlılık ve Ölüm Sigortalarına tabi olanların sigortalılık süresi, 18 yaşını doldurdukları tarihte başlamış kabul edilir. Ancak, bu tarihten önceki süreler için ödenen Malullük, Yaşlılık ve Ölüm Sigortaları primleri, prim ödeme gün sayılarının hesabına dahil edilir."...