Hukuk Dairesi Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki davacılar/borçlular tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü: Şikayetçi borçluların, murisleri hakkında başlatılan takibe alacaklının talebi üzerine mirasçıların dahil edildiğini, ancak murise yapılan ödeme emri tebligatının usulsüz olduğunu, takip dayanağı senetteki imzanın murise ait olmadığı ile sair itiraz ve şikayet nedenlerini ileri sürerek takibin iptalini istedikleri, İlk Derece Mahkemesince murise yapılan ödeme emri tebligatının usulüne uygun olduğu ve takibin muris hakkında itirazsız kesinleşmiş olması nedeniyle usulsüz tebligat şikayetinin esastan, imzaya ve borca itirazın ise süreden reddine hükmedildiği, şikayetçi borçluların istinafı üzerine Bölge Adliye...
İCRA HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 14/12/2021 NUMARASI : 2021/46 ESAS 2021/1152 KARAR DAVA KONUSU : İcra Takibine İtiraz (Borca İtiraz) KARAR : Yukarıda mahal tarih ve numarası açıklanan ilk derece mahkeme kararı aleyhine süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmakla, HMK'nun 352. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme ve heyetçe yapılan müzakere sonunda, gereği düşünüldü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı alacaklılarların müvekkili aleyhine icra takibi yaptığını, takibe konu ödeme emrinin yaklaşık 7 sene sonra 29/01/2019 tarihinde müvekkiline tebliğ olunduğunu, takibe konu belgenin kambiyo niteliğinde bono olduğunu, üç yıllık zaman aşımı süresinin bulunduğunu, zaman aşımının kesilmesi ile kesildiği tarihten itibaren yeni bir sürenin işlemeye başladığını, icra takibinin 24/05/2012 tarihinde açıldığını, alacaklılarnın 24/05/2012 takip talebinden 22/01/2019 tarihli ödeme emri işlemine kadar üç yıl süreli zaman aşımını kesen herhangi bir işlemin yapılmadığını...
İcra Müdürlüğünce tebligat çıkarıldığını, tebliğ evrakının üzerinde adresin mernis adresi olduğunun açıkça yazılı bulunduğunu, bu tebligatın borçluya adresinde yapılamaması ve adresin mernis adresi olması karşısında tebliğ memurunca tebligat 7201 sayılı TK 21/2 maddesinin verdiği açık yetkiye istinaden mahalle muhtarına tebliğ edilmiş olduğunu, ödeme emrinin davacıya geçerli ve usulüne uygun şekilde tebliğ edildiğini, yetki ve borca yönelik İcra Mahkemesinde herhangi bir dava ikame edilmediğini, icra dairesinin yetkisi, kamu düzenine ilişkin olmadığını, bu sebeple icra dairesinin yetkisiz olduğunun kendiliğinden gözetilemeyeceğini, borçlunun icra dairesinin yetkisiz olduğunu kendisine gönderilen ödeme emri üzerine itiraz yolu ile ileri sürmesi gerektiğini, süresi içinde yetki itirazı ileri sürülmezse, icra dairesi tüm takip için yetkili hale geleceğini, zamanaşımı itirazının yersiz olup süresinde ileri sürülmediğini söyleyerek haksız açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir...
- K A R A R - Davacı vekili, davalı aleyhine kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla başlatılan takibin iflas yoluna çevrildiğini, davalının takibe itiraz etmediğini ileri sürerek İİK.’nun 173. maddesi uyarınca davalının iflasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece iflas ödeme emrinin davalıya Tebligat Kanunu hükümlerine uygun tebliğ edilmediği, iflas ödeme emri tebliğ edilmeden iflas davası açılamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Davacı davalı aleyhine haciz yoluyla takibe geçmiş, ödeme emri şirket yetkilisine tebliğ edilmiştir. Takip şekli iflasa çevrildikten sonra iflas ödeme emri daha önce tebliğ edilen adrese gönderilmiş, adresten taşındığı gerekçesiyle tebliğ edilememiştir....
tarihli ödeme emrinin incelenmesi ve usulüne uygun olup olmadığının belirlenmesinin gerektiğini, usule aykırı ise gecikmiş itiraz gereğince yetki itirazının irdelenmesi gerektiğini, yetkisiz icranın yaptığı tüm işlemlerin geçersiz olduğunu, bu nedenle Mahkemenin dosyada olmayan bir tebligatın dosyaya vekalet koyan vekiller tarafından görülmesinin ve bilinmesinin mümkün olmadığından bahisle gecikmiş itirazın süresinde olmadığına karar verilmesinin usule ve yasaya aykırı olduğunu, ayrıca dosyadan sonradan ödeme emri çıkarılmasının da ilk tebligata itiraz hakkını ortadan kaldırmayacağını beyanla Mahkeme kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini talep etmiştir....
Borçlunun, ödeme emri kendisine tebliğ edilmeden önce 31/01/2020 tarihinde itirazda bulunduğu, ödeme emrinin borçlu şirkete 10/12/2020, şirket vekiline ise 12/12/2020 tarihinde tebliğ edildiği, her ne kadar borçluya ödeme emri tebliğ edilmeden itiraz süresinin başlamayacağı ve bu halde yapılan itirazın geçerli olmayacağı kabul edilse de, somut olayda borçluya ve vekiline ödeme emri tebliğ edilmesi ile sözkonusu eksiklik tamamlanmış olduğundan şikayetin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur...' şeklindeki gerekçe ile "davacı tarafın şikayetinin reddine" karar verilmiştir....
İcra Müdürlüğünün 2021/1667 Esas sayılı takip dosyasından, çeke dayalı olarak 10 Örnek Ödeme Emri gönderildiğini, müvekkilinin ödeme emrini 09/02/2021 tarihinde tebliğ almış olup yasal süresi içerisinde yetkiye, imzaya ve borca itiraz ettiğini, İİK'nun 50. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK'nun yetkiye ilişkin hükümleri uyarınca; çeke dayalı olarak, borçlunun ikametgâhının bulunduğu yerdeki genel yetkili icra dairesinde, müvekkilinin yukarıda yazılı adreste (İskenderun) bulunduğunu, icra dosyası incelendiğinde de görüleceği üzere müvekkiline tebligat yapılan adres Hatay/İskenderun adresi olduğu ayrıca takibe konu çekin keşide yerinin Adana olduğunu, muhatap banka şubesinin Adana Çarşı Şubesi olduğunu, takibe konu çek ile ilgili olarak yetkili icra müdürlüğü İskenderun İcra Müdürlüğü olduğunu, takibin yetkisiz olan İstanbul İcra Müdürlüklerinde başlatılmış olduğunu ileri sürerek, yetki itirazının kabulüne karar verilmesini talep etmiştir....
Mirasın reddi nedeniyle borçtan sorumlu olunmadığına ilişkin iddianın, borca itiraz olduğu ve ödeme emrinin tebliği üzerine takibin şekline göre yasal süre içinde ilgili merciye yapılması gerektiği kabul edilmiş olup, bu ilke, murisin takipten önce ölmesi ve mirası ret süresi geçtikten sonra murisin borçları için mirasçıları aleyhinde takip yapılması durumunda geçerli olup, mirasçılar ödeme emri tebliği üzerine mirası red nedeniyle borçlu olmadıkları itirazını takibin şekline göre icra müdürlüğüne veya icra mahkemesine süresi içinde yapmak zorundadırlar. Bu durumda, davacı borçluların mirasın reddi nedeniyle takibin iptaline yönelik talebi, borca itiraz niteliğinde olup, davacı borçluların mirası reddettiklerine dair mahkeme kararı kesinleşmiş olduğundan borca itirazın kabulüne karar verilmesi yerindedir....
İcra Müdürlüğü'nün 2014/16175 E. sayılı takip dosyasında ödeme emri borçlu kiracı ...’a 26.08.2014 tarihinde tebliğ edilmiş ancak diğer borçlu kiracı ...’a tebliğ edilmemiştir. İ.İ.K.nın 269.maddesinde ödeme emrinin tebliğinden sonra borçluların itiraz sebeplerini icra dairesine bildirebilecekleri, yasal ödeme süresi geçtikten sonra alacaklının icra mahkemesinden itirazın kaldırılması ve tahliye isteyebileceği düzenlenmiştir. Anılan yasa hükmü uyarınca ödeme süresi ödeme emrinin tebliğ tarihinden itibaren başlayacağından tebliğ edilemeyen ödeme emri karşısında otuzgünlük ödeme süresi de başlamaz. Borçlunun haricen icra takibini öğrenip itiraz etmesi yasanın emredici hükümleri karşısında sonuca etkili değildir. Borçlulardan ...’un itiraz hakkı doğmadan kendiliğinden takibe itiraz etmesi sonuç doğurmaz. Davalı kiracılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğundan kiracılardan birine tebliğ edilen ödeme emrine dayanarak tahliye kararı verilemez....
Buna göre, davac Elbeyli T1'ne gerçekleştirilen 17.02.2020 tarihli ödeme emri tebliğinin yok hükmünde olduğunun tespitine ve tüzel kişiliğin ıttıla tarihi olarak ödeme emri tebliğ tarihinin dava dilekçesinde bildirilen 28.08.2020 tarihi olarak tespitine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Sonuç olarak dava dosyası içeriğine, dosyadaki yazılara göre ilk derece mahkemesi kararında usule ve esasa ilişkin herhangi bir aykırılığın bulunmadığı, davanın esasıyla ilgili hükme etki edecek tüm delillerin dava dosyası içinde bulunduğu, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, bu nedenle inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından istinaf isteminin esastan reddi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....