Somut olayda, davalılar cevap dilekçelerinde, davacının ziynet eşyalarını üzerinde taşıdığını evden ayrılırken de yanında götürdüğünü belirtmişler, mahkemece davalılara; ''davacının ziynet eşyalarının tümünün düğün borçlarının ve diğer borçların ödenmesi için elinden alınıp alınmadığı'' hususunda yemin teklif edilmesi üzerine, davalılar tarafından davaya konu ziynet eşyalarının bozdurulduğu ve nerelerde kullanıldığına dair beyanda bulunularak yemin edilmiş, bir sonraki celsede de, ''davacının ziynet eşyalarının iade edilmemek üzere davalı kocaya verilip verilmediği, ziynet eşyaları konusunda bozdurulması bakımından kadın isteği ve onayı alınıp alınmadığı'' hususunda yemin teklif edilmiş, davalılar tarafından davaya konu ziynet eşyalarının davacı kadının rızası ile bozdurulduğu ve nerelerde kullanıldığına dair beyanda bulunularak yemin edilmiştir....
ailesinin hanesine geldiğinde bu ziynet eşyalarını yanında götürmediği, ziynet eşyalarının davalıda olduğunun davacı tarafça ispatlandığı, düğünde takılan ziynet eşyalarının davacı kadına ait olduğu ancak, belirtildiği gibi dosya kapsamına göre bu ziynet eşyalarının davalı tarafta kaldığı ve davacıya verilmediğinden bahisle davacının ziynet eşyasının iadesi davasının kabulü ile 5 adet 22 ayar (tanesi 23 gram) bileziğin, 50 adet çeyrek altının, 1 adet kolye, küpe ve yüzükten oluşan (22 ayar ortalama 32 gram) takı setinin davalıdan alınarak davacıya aynen iadesine, iade mümkün olmadığı takdirde ziynet eşyalarının toplam değeri olan 27.240,66 TL bedelin davalıdan tahsiline karar verilmiştir....
ile dilekçede belirtilen ziynet eşyalarının aynen teslimine, aynen teslim mümkün olmadığı takdirde şimdilik 5.000,00 TL bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine hükmedilmesini talep ve dava etmiştir. 2.Davacı kadın vekili 30.12.2018 tarihli dilekçesiyle ziynet alacağı davasını ıslah etmiş ve ziynet eşyalarının aynen teslimini, aynen teslim mümkün olmadığı takdirde 17.043,00 TL bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesini talep etmiştir....
Hayat deneylerine göre, olağan olanın, bu çeşit eşyanın (ziynet) kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Başka bir anlatımla, bunların, davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Diğer taraftan, ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Kural olarak, evlilik sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafından alınmış olursa olsun kadına bağışlanmış sayılır. Dava konusu kadına ait altınlar koca tarafından bozdurulup değişik amaçlarla kullanılmış olabilir....
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının müşterek haneyi terk ederek evden ayrıldığını, giderken yanında tüm ziynet eşyalarını götürdüğünü, davanın kötüniyetli olarak açıldığını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece; davacının dava dilekçesinde belirtilen ziynet eşyasına ilişkin talebinin kabulü ile; 1 adet set 14 ayar 40 gramlık( Kolye, küpe, bileklik) değeri 5.720,00 TL, 3 adet beşibiryerde değeri 20.088,00 TL, 11 adet 22 ayar bilezik değeri 33.480,00 TL, 16 adet çeyrek altın değeri 5.200,00 TL, 1 adet ata lira değeri 1.320,00 TL olmak üzere, bu ziynet eşyalarının Davalı Hasan'dan mümkün ise aynen alınarak suretiyle davacıya verilmesine, belirtilen ziynet eşyalarının aynen teslimi mümkün olmadığı takdirde bu ziynet eşyalarının bedelleri olarak talep edilen toplam 65.808,00.-TL'nin Davalı T3 alınarak Davacı T1 verilmesine karar verilmiştir....
Diğer taraftan, evlilik sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafından alınmış olursa olsun ona bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı niteliğini kazanır. Bu durumda ziynet eşyalarının iade edilmemek üzere kocaya verildiğinin, kadının isteği ve onayı ile bozdurulup ev ihtiyaçları için harcandığının davalı yanca kanıtlanması halinde koca almış olduğu ziynet eşyalarını iadeden kurtulur. Somut olayda ise; bu konuda herhangi bir mahkeme kararı bulunmadığı gibi, kadının rızası ile katkı amacıyla bozdurulmak üzere ziynet eşyalarının verildiğine dair herhangi bir delil de bulunmamaktadır. Davacıya ait olduğu anlaşılan dava konusu altınların evliliğin devamı sırasında davalı tarafından bozdurularak ev ihtiyacı için harcandığı davalı yanca kabul edilmiştir; ancak davalı, davacı kadının kendi rızası ile ziynet eşyalarını verdiğini kanıtlayamamıştır....
Davalı cevap dilekçesinde özetle; davacının ziynet eşyası olmadığını, düğünde takılan ziynet eşyaları ile araba aldıklarını ve bu araba ile davacının abisinin kaza yapması sonucu arabanın pert olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece, davacı kadın her ne kadar davalı erkeğin kendisine ait olan ziynet eşyalarını aldığı ve geri vermediğini iddia etmiş ise de ileri sürdüğü delillerle, talep ettiği ziynet eşyalarının varlığını ve davalı tarafça iade edilmek üzere alındığını ancak iade edilmediğini ispatlayamadığı kanaatine varılarak, davacının ispatlanamayan ziynet eşyası alacağı davasının reddine, davacının usulüne uygun şekilde açılmış bir katkı payı davası olmadığından, bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, davacı tarafın usulüne uygun şekilde katkı payı davası açmakta muhtariyetine karar verilmiştir....
Düğünde takılan ziynet eşyaları ve takılar kadına ait olup kişisel eşya niteliğindedir. Ziynet eşyaları nitelik itibariyle rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen nev'i dendir. Bu sebeple nitelikleri itibariyle kadında bulunduğu karine olarak kabul edilir. Olağanın aksini iddia eden ispatla yükümlüdür. Niteliği itibariyle davacı kadında bulunması gereken ziynet eşyalarının aile içerisinde ihtiyaç duyulması halinde bu eşyaları elinde bulunduran eşin rızası ile bozdurulması olağan olandır. Bu durum Türk Medeni Kanunun 185/3 ve 186/3 maddeleri gereğince davacı eş için aynı zamanda bir yükümlülüktür. Bu sebeple somut olayda ispat yükü davacı kadına aittir. Davacı kadının kendisine ait ziynet eşyalarının rızası dışında ve iade şartıyla elinden alınıp bozdurulduğunu ispat etmesi gerekir. Davacı da kendisine ait olan ve kural olarak kendisinde bulunması gereken ziynet eşyalarının rızası dışında veya iade şartıyla davalı tarafından elinden alınıp bozdurulduğunu ispat edememiştir....
Davacı kadın dava konusu edilen ziynet eşyasının davalıda kaldığını ileri sürmüş, davalı koca ise onun tarafından altınların kullanıldığını savunmuştur. Hayat deneylerine göre olağan olanın bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Başka bir anlatımla, bunların davalı tarafın zilyetlik ve korunmasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Diğer taraftan, ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi, evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak, normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Bu durumda, ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını, kadının ispatlaması gerekir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ Taraflar arasındaki ziynet eşyası alacağı davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraflarca temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I Davacı, davalı ile aralarında görülen boşanma davasının devam ettiğini, düğünde kendisine hediye edilen ziynet eşyaları ile yine evlilik birliği içerisinde çalışarak elde ettiği ziynet eşyalarını yatırıma çevirmek istediğini, bunun için bir ev almaya karar verdiğini, bir kısım ziynet eşyalarının bozdurarak bir ev alındığını ancak bu evin davalı adına tescil edildiğini, paranın kalan kısmıyla da davalının kullandığı aracın satın alındığını, bahse konu evde 3 yıl boyunca oturduklarını, kızları ...'...