Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Dosya kapsamından, 6831 Sayılı Yasa'nın 2/B maddesi uyarınca zilyetlik tespitinde hata yapıldığı belirtilerek, Antalya İli, Kepez İlçesi,Çankaya Mahallesinde bulunan 28171 ada 95 parsel sayılı taşınmazın 2/B niteliğine sahip olduğu, yapılan zilyetlik tespiti çalışmalarında bu taşınmazın beyanlar hanesine sehven davalı ... Ergün'ün isminin yazıldığı belirtilerek taşınmazın davacı adına tespitine karar verilmesinin istendiği anlaşılmaktadır. Davanın 18/10/2012 tarihinde açılmasına ve 3402 sayılı Kadastro Yasasının 11. maddesinde öngörülen 30 günlük askı ilanı süresinin geçmiş olduğunun anlaşılmasına göre, salt zilyetliğin korunması ile ilgisi bulunmayan uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 Sayılı HMK.’nun 21. ve 22.(1086 sayılı HUMK.’nun 25. ve 26.) maddeleri gereğince Antalya 9. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 22/10/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi....

    Mahkemece; zilyetlik şerhi için kullanım kadastrosu sırasında kadastro mahkemesine müracaat edilmesi gerekmekte olup, genel mahkemelerde zilyetlik tespiti istenemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir. Dava, zilyetlik tesbiti istemine ilişkindir. İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve dava konusu taşınmazlar 2/B alanı iken 09.0.2001 günlü yazı ile Orman Bakanlığınca eylemli orman oldukları tesbit edilerek Bakanlık adına tahsislerinin talep edildiği, talep üzerine Milli Emlak Dairesi Başkanlığının olurları ile 03.06.2003’de Sultanbeyli Orman İşletme Şefliğine teslim edildikleri, bu nedenle 3402 sayılı Kanunun Ek-4. maddesi gereğince yapılan kadastro çalışmalarına konu edilmedikleri anlaşıldığına göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 30.05.2013 günü oy birliği ile karar verildi....

      Sulh Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü: -K A R A R- Dava, 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi kapsamında orman sınırları dışına çıkarılan taşınmazda yapılan zilyetlik tespitinin iptali ile davacı adına tescil edilmesi istemine ilişkindir. Asliye Hukuk Mahkemesince, uyuşmazlığın taşınmaz üzerindeki üstün zilyetliğin tespiti ile korunmasına ilişkin olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. Sulh Hukuk Mahkemesi ise, davanın zilyetlik tespitine itiraza ilişkin olduğu ve hakka dayalı dava olması gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur. Dava, kullanım kadastrosu nedeniyle Hazine adına tespit ve tescili yapılan dava konusu taşınmazın beyanlar hanesindeki zilyetlik şerhine yönelik olarak açılmıştır....

        Sulh Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü: -K A R A R- Dava, 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi kapsamında orman sınırları dışına çıkarılan taşınmazda yapılan zilyetlik tespitinin iptali ile davacı adına tescil edilmesi istemine ilişkindir. Asliye Hukuk Mahkemesince, uyuşmazlığın taşınmaz üzerindeki üstün zilyetliğin tespiti ile korunmasına ilişkin olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. Sulh Hukuk Mahkemesi ise, davanın zilyetlik tespitine itiraza ilişkin olduğu ve malvarlığı haklarına ilişkin olması nedeniyle asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur. Dava, kullanım kadastrosu nedeniyle Hazine adına tespit ve tescili yapılan dava konusu taşınmazın beyanlar hanesindeki zilyetlik şerhine yönelik olarak açılmıştır....

          Değişik bir anlatımla, kadastrodan sonraki hukuki sebeplere dayanılarak genel mahkemelerde açılan davalarda Kadastro Kanunun 19/2 maddesine dayanılarak muhdesat tespiti ve bunun kütüğün beyanlar hanesinde gösterilmesi istenemez. Mahkemece yukarıda yapılan saptamalar uyarınca davacının kısmen muhdesat tespiti ve dava konusu bölümde zilyetlik hakkı belirtmesinin tapu siciline yansıtılması isteminin reddi gerekirken, yazılı şekilde hüküm altına alınması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 11.12.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi....

            Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin 5831 Sayılı Yasa ile 3402 Sayılı Yasaya eklenen ek 4. maddesi gereğince yapılan kadastro tespiti sırasında, tutanağın beyanlar hanesinde gösterilen zilyetlik şerhine itiraz niteliğindedir. Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde 12/12/2002 tarihinde ilan edilen orman kadastrosu ve 2/B uygulaması bulunmaktadır. İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye göre, mahkemece zilyetlik şerhine yönelik davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak, dava konusu parsellerle ilgili kadastro tutanakları davalı olarak gönderildiği halde, infaz sırasında duraksama yaratacak biçimde sicil oluşturulmamış olması doğru değil ise de, bu husus hükmün bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanması uygun görülmüştür....

              (TMK.983) madde uyarınca bir taşınmazda zilyetliği tecavüze uğrayan kimsenin bu hakkının korunması için açacağı davada; şeye malik olduğunu veya zilyetlik hakkını beyana lüzum olmadan sadece zilyetlik sıfatını değiştirerek tecavüzü ispat etmesi yeter. Bu halde hakim, yalnız davacının gerçek ise, zilyetlik halini tespit ederek tecavüzün önlenmesine karar verir. Bu karar zilyetlik konusunda kesin hüküm meydana getirmez. Zilyede mülkiyet hakkı vermez ve diğer tarafa mülkiyet iddiasıyla yetkili mercilerde başkaca dava açmak hakkına dokunmaz..." denilmektedir. Davacı, Hazinenin taraf olmadığı eldeki bu davada herhangi bir hakka değil, sadece mukaddem (önceki) zilyetlik iddiasına dayanmaktadır. O halde, bu davada öncelikle çözüme kavuşturulması gereken husus, davacının somut olayda, davalılara karşı üstün ve korunmaya değer zilyetliğinin bulunup bulunmadığıdır. Çözümlenmesi gereken sorun bu olunca, zilyetlik kavramı, niteliği, hukuki fonksiyonları üzerinde kısaca durulmasında yarar vardır....

                Açıklanan olgular karşısında; davacı taraf, taşınmaz maliki olmadığı eldeki bu davada, herhangi bir hakka değil, sadece, zilyetlik iddiasına dayanmaktadır. Uyuşmazlık TMK’nun 973 ve devamı maddeleri uyarınca zilyetliğin korunmasına ilişkin işbu davada Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu'nun 09.10.1946 tarih, 1946/6-12 Esas ve Karar sayılı kararında aynen “…MK’nun 896 (TMK’nun 983) maddesi uyarınca bir taşınmazda zilyetliği tecavüze uğrayan kimsenin bu hakkının korunması için açacağı davada; şey’e malik olduğunu veya zilyetlik hakkını beyana lüzum olmadan sadece zilyetlik sıfatını değiştirerek tecavüzü ispat etmesi yeter. Bu halde, hakim, yalnız davacının gerçek ise zilyetlik halini tespit ederek tecavüzün önlenmesine karar verir. Bu karar, zilyetlik konusunda kesin hüküm meydana getirmez. Zilyede mülkiyet hakkı vermez ve diğer tarafa mülkiyet iddiasıyla yetkili mercilerde başkaca dava açmak hakkına dokunmaz…” denilmektedir....

                  Dava, kadastro çalışmaları sırasında tescil harici bırakılan yolun tesciline ilişkindir. 3402 sayılı Yasa'nın 16. maddesi gereği yollar kadastro tespiti sırasında haritasında gösterilmekle yetinilir. Bu tip yerlerin komşu parselleri hakkında kadastro tespit tutanaklarının düzenlenmesi usulüne uygun olarak sürdürülen zilyetliği kesintiye uğratmaz. Dolayısıyla davacı kadastro tespiti öncesinden beri sürdürdüğü zilyetlik nedenine dayanarak adına tescil talebinde bulunabilir. 3402 sayılı Yasa'nın 12/3. maddesinde yalnızca hakkında tutanak düzenlenen taşınmazlarla ilgili olarak 10 yıllık hak düşürücü süre belirlenmiş olup, gerek 3402 sayılı yasada, gerekse de 4721 sayılı Yasa'nın tescil hükümlerini düzenleyen maddelerinde, hakkında tutanak düzenlenmeyen ya da tespit harici bırakılan yerler hakkında kadastro öncesi nedenlere dayanılarak dava açılmasını engelleyen ya da hak düşürücü süre belirleyen yasal düzenleme yoktur....

                    Davacı ... oğlu ..., taşınmazın muris Kadir’den kaldığı ve mirasçılarının kullanımında olduğu iddiasıyla tüm mirasçıları adına zilyetlik şerhi verilmesi için dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne dava konusu 1135 parsel sayılı taşınmazın “... ... oğlu ...’ın mirasçılarının kullanımındadır” ibaresi ile davalı Hazine adına tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, 2/B madde uygulaması nedeniyle Hazine adına tespiti yapılan taşınmazın beyanlar hanesindeki zilyetlik şerhinin düzeltilmesine yöneliktir. Çekişmeli, 1135 parsel sayılı taşınmaz 2/B madde uygulaması nedeniyle tarla niteliği ile Hazine adına tespit edilmiş, tutanağın beyanlar hanesine de "6831 sayılı Yasa'nın 2/B maddesi uyarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığı ve ... ... oğlu ölü ...’ın kullanımında olduğu” şerhleri konulmuştur....

                      UYAP Entegrasyonu