Hemen belirtmek gerekir ki, zilyetliğin korunması davasıyla zilyet, zilyetliğin hakka dayandığını ispat külfetine katlanmadan sadece zilyetliğini öne sürerek sulh hukuk mahkemelerinde uygulanan basit yargılama usulünün sağladığı kolaylıklardan yararlanır. Zilyet, zilyetliğin arkasında bulunan ayni (nesnel) veya şahsi (kişisel) bir hakka dayandığı takdirde dava bir hak davası niteliğini kazanır. HGK 25.11.2009 tarihli 2009/9-518, 2009/573 sayılı kararı da aynı yöndedir. Madde içeriğinden açıkça anlaşılacağı üzere, yalnız zilyetliğin korunmasına ilişkin davalar, dava değerine bakılmaksızın sulh hukuk mahkemesince görülecektir. Maddede yer alan "sadece zilyetliğin korunması davaları" ile, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 982. ve 983. maddelerinde düzenlenen zilyetliğin gaspı ve zilyetliğe saldırıdan ... davalar amaçlanmıştır....
"İçtihat Metni" Taşınmaz hukukuna ilişkin davada Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü: -K A R A R- Dava, 6831 S.Y.'nın 2/B maddesi kapsamında ... adına orman sınırları dışına çıkarılan taşınmazda, davacı adının zilyed ve ev bahçesininde muhtesat olarak şerh verilmesi istemine ilişkindir. Asliye Hukuk Mahkemesince, uyuşmazlığın taşınmaz üzerindeki salt zilyetliğin korunmasına ilişkin olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. Sulh Hukuk Mahkemesi ise, davanın salt zilyetliğin korunmasına ilişkin olmadığı gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur....
Davanın yalnızca zilyetliğinin korunmasına yönelik olduğunun kriteri, taşınmaz mallarda taşınmazla davanın taraflarından biri dışında üçüncü kişi ve kurumlar adına tapuda kayıtlı olması zorunludur. Somut olayda, çekişmeli taşınmaz 3. kişi durumundaki Hazine adına kayıtlı olup davanın zilyetliğin korunması olarak düşünülmesi gerekli ise de, davacı zilyetliğin korunması ile birlikte ecrimisil de talep ettiğine göre, dava tarihindeki değere göre görevli mahkemenin belirlenmesi gerekir. Dava tarihi ve dava değeri esas alındığında, yalnızca zilyetliğin korunmasına yönelik olmayan uyuşmazılığın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekir. SONUÇ: Yukarıda belirtilen nedenlerle; H.Y.U.Y.’nın 25. ve 26. maddeleri gereğince Torbalı Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 26/06/2006 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Dava dilekçesi ve eki niteliğindeki harici satış sözleşmesi incelendiğinde isteğin TMK'nun 981 ve devamı maddelerindeki taşınmaz üzerinde zilyetlikten başka bir hakkı bulunmayan zilyedin açmış olduğu sırf zilyetliğin korunmasına yönelik bir dava olmayıp TMK'nun 683. maddesinde düzenlenen hakka dayanan bir dava niteliğinde bulunduğu açıktır. 6100 sayılı HMK'nun 6/c maddesinde düzenlenmiş bulunan Sulh Mahkemelerinin görevine giren uyuşmazlıklar taşınır ve taşınmaz mallarda sadece zilyetliğin korunmasına yönelik olan başka bir deyişle; TMK'nun 981 ve devamı maddelerine dayalı zilyetliğin korunmasına yönelik davalar olduğundan aynı Yasanın 4. maddesi uyarınca TMK'nun 683. maddesinden kaynaklanan hakka dayalı davanın Asliye Hukuk Mahkemesince görülüp karara bağlanması gerekir. Görev kamu düzenine ilişkin olmakla yargılamanın her aşamasında kendiliğinden gözönünde bulundurulur....
Sulh Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü: K A R A R Dava, zilyetliğin tespiti taşınmazın adına tescili ve yanlışlıkla davalı adına tapuya verilen şerhle ilgili durdurma talebinden ibarettir. Asliye hukuk mahkemesince, uyuşmazlığın salt zilyetliğin korunmasına ilişkin olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiştir. Sulh hukuk mahkemesi tarafından ise, davanın salt zilyetliğin korunmasına ilişkin olmadığı tapu iptali ve tescil istemi de bulunduğu bu nedenle sulh hukuk mahkemelerinin görevine girmediği gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurulmuştur. 6100 sayılı HMK'nın taşınır ve taşınmaz mallarda yalnız zilyetliğin korunması ile ilgili davaların (dava konusu malın değerine bakılmaksızın) sulh hukuk mahkemelerinde görüleceği (m.4,l/c) düzenlenmiştir....
Bilindiği üzere; 6100 sayılı HMK‘nin 4. maddesinde sulh hukuk mahkemelerinin görevi belirlenmiş olup buna göre dava konusunun değer ve tutarına bakılmaksızın kiralanan taşınmazların ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dahil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davalar, taşınır ve taşınmaz mal veya hakkın paylaştırılmasına ve ortaklığın giderilmesine ilişkin davalar, taşınır ve taşınmaz mallarda salt zilyetliğin korunmasına yönelik olan davalar ve bu kanun ile diğer kanunların sulh hukuk mahkemesi ve sulh hukuk hakimini görevlendirdiği davalardır. Yine Kanun'un 383. maddesinde çekişmesiz yargı işlerinde görevli mahkemenin aksine bir düzenleme bulunmadığı sürece sulh hukuk mahkemesi olduğu düzenlenmiştir....
Sayılı kararı ile TMK'nın 981 vd maddelerinde düzenlenen, yalnızca zilyetliğin korunmasına ilişkin davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar olduğu nitelendirmesi ile Dairemize gönderilmiş ise de, davacıların talebinin TMK 981 ve devamı maddelerinde düzenlenen zilyetliğin korunmasına ilişkin olmayıp, taşınmaz üzerine karayolu yapılırken dökülen toprakların kaldırılması ve eski hale getirme talebi olup, bu nitelendirmeye göre davaya bakma görevinin Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin Tarafların sıfatına bakılmaksızın (tacirler dahil), haksız eylemlere (suç teşkil eden eylemler, haksız haciz, haksız ihtiyati tedbir, haksız şikayet vb. dahil) görev alanına girdiği anlaşıldığındah Daireler arasındaki olumsuz işbölümü uyuşmazlığı bulunduğu anlaşılmakla, dosyanın, görevli daireyi belirlemek üzere Antalya Bölge Adliye Mahkemesi Başkanlar Kurulu'na gönderilmesine gönderilmesi gerekmiştir. SONUÇ: Dairemiz ile Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi K A R A R Dava, dava konusu taşınmazın yüzölçümünün belirlenmesi ve zilyetliğin korunması istemine ilişkin olup, tescil istemi bulunmamaktadır. Dairemizce tahsis kararlarına dayalı elatmanın önlenmesi ile tapu iptali ve tescil davalarının temyiz incelenmesine bakılmakta olup, yalnızca zilyetliğin korunmasına ilişkin davalar sonucu verilen kararların 2797 sayılı Yargıtay Kanununun 14/son maddesi gereğince 01.03.02012 tarihinde yürürlüğe giren ve Yargıtay Büyük Genel Kurulunun Hukuk Dairelerinin iş bölümünü düzenleyen 09.02.2012 tarih ve 2012/1 sayılı Kararı uyarınca, temyiz inceleme görevi Yargıtay 8. Hukuk Dairesine ait bulunmaktadır. Ancak, anılan Daire Başkanlığınca da görevsizlik kararı verildiğinden, görev uyuşmazlığının giderilmesi için dosyanın Yargıtay Yüksek Birinci Başkanlığına sunulması gerekmiştir....
şeklinde düzenleme yapılmış; aynı Yasanın 4. maddesinde ise Sulh Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu davalar tek tek sayılmış, 4. maddesinin (C) fıkrasında Sulh Hukuk Mahkemesinin; dava konusunun değer veya tutarına bakılmaksızın; taşınır ve taşınmaz mallarda, zilyetliğin tespitine ilişkin davaları değil, sadece zilyetliğin korunmasına yönelik olan davalara bakmakla görevli olduğu düzenlenmiştir. Anılan yasa maddelerine göre dava, zilyetliğin korunmasına ilişkin bir dava olmayıp, tapu kaydının beyanlar hanesindeki şerhin değiştirilmesi istemine ilişkindir. Bu nedenle, davaya bakmaya görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir. Davacılar vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 17.09.2013 gününde oybirliği ile karar verildi....
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; yapılan ön inceleme sonucunda gereği düşünüldü: 6100 sayılı Kanunu'nun "Temyiz edilemeyen kararlar" başlıklı 362 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde " Kira ilişkisinden doğan ve miktar veya değeri itibarıyla temyiz edilebilen alacak davaları ile kira ilişkisinden doğan diğer davalardan üç aylık kira tutarı temyiz sınırının üzerinde olanlar hariç olmak üzere 4 üncü maddede gösterilen davalar ile (23/6/1965 tarihli ve 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunundan doğup taşınmazın aynına ilişkin olan davalar hariç) özel kanunlarda sulh hukuk mahkemesinin görevine girdiği belirtilen davalarla ilgili kararlar." hükmü yer almaktadır. 6100 sayılı Kanun’un 4 üncü maddesinde münhasıran sulh hukuk mahkemesinin görev alanına giren zilyetliğin korunmasına ilişkin davalar hakkında verilen kararlar kesin olup temyiz edilemez. Bu durumda, davacı vekilinin temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir....