Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Zilyetliğin korunması davasıyla zilyet, zilyetliğin hakka dayandığını ispat külfetine katlanmadan sadece zilyetliğini öne sürerek sulh hukuk mahkemelerinde uygulanan basit yargılama usulünün sağladığı kolaylıklardan yararlanır. Zilyet, zilyetliğin arkasında bulunan ayni (nesnel) veya şahsi (kişisel) bir hakka dayandığı takdirde dava bir hak davası niteliğini kazanır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2009/8- 518 E.,2009/573 K. Sayılı içtihadı) Eldeki davada davacı adına kayıtlı bir taşınmaz bulunmamaktadır. 07.05.2019 tarihli Fen Bilirkişi Raporuna göre dava konusu taşınmaz orman parselinin içinde, yayla vasıflıdır. O halde, dava dilekçesindeki açıklamalar, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre davacının dava konusu taşınmazda ne ayni ne de kişisel hakkı söz konusu olmamasına göre, uyuşmazlık zilyetliğin korunmasına yönelik TMK'nun 981 vd. maddeleri hükümleri çerçevesinde çözümlenmelidir....

Zilyetliğin korunması davasıyla zilyet, zilyetliğin hakka dayandığını ispat külfetine katlanmadan sadece zilyetliğini öne sürerek sulh hukuk mahkemelerinde uygulanan basit yargılama usulünün sağladığı kolaylıklardan yararlanır. Zilyet, zilyetliğin arkasında bulunan ayni (nesnel) veya şahsi (kişisel) bir hakka dayandığı takdirde dava bir hak davası niteliğini kazanır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2009/8- 518 E.,2009/573 K. Sayılı içtihadı) Eldeki davada davacı adına kayıtlı bir taşınmaz bulunmamaktadır. 07.05.2019 tarihli Fen Bilirkişi Raporuna göre dava konusu taşınmaz orman parselinin içinde, yayla vasıflıdır. O halde, dava dilekçesindeki açıklamalar, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre davacının dava konusu taşınmazda ne ayni ne de kişisel hakkı söz konusu olmamasına göre, uyuşmazlık zilyetliğin korunmasına yönelik TMK'nun 981 vd. maddeleri hükümleri çerçevesinde çözümlenmelidir....

Bilindiği üzere ve kural olarak, taşınmaza zilyet olanlar tapu kaydı veya bir hakka dayandığı takdirde TMK'nun 683. maddesindeki mülkiyet hakkının korunmasından yararlanarak istihkak davası veya elatmanın önlenmesi davası açabileceği gibi, salt zilyetliğe dayanan kişiler ise TMK'nun 981 ve devamı maddeleri uyarınca zilyetliğin korunması hükümlerinden yararlanarak zilyetliğin korunması davası açabilirler. Eldeki dava zilyetliğin tespiti ve korunması isteğine ilişkindir. Davacının ne ayni ne de kişisel hakkı söz konusu olmadığına göre, uyuşmazlığın zilyetliğin korunmasına yönelik TMK'nun 981 vd. maddeleri hükümleri çerçevesinde çözümlenmesi gerekir. Zilyetliğin korunmasına ilişkin davalarda da görev Sulh Hukuk Mahkemesine aittir. (HMK. m. 4./1-c)....

    Taşınır ve taşınmaz mallarda yalnız zilyetliğin korunması ile ilgili davaları ...Görür." denilmektedir. Madde içeriğinden açıkça anlaşılacağı üzere, yalnız zilyetliğin korunmasına ilişkin davalar, dava değerine bakılmaksızın sulh hukuk mahkemesince görülecektir. Maddede yer alan "yalnız zilyetliğin korunması davaları" ile, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 982. ve 983. maddelerinde düzenlenen zilyetliğin gaspı ve zilyetliğe saldırıdan doğan davalar amaçlanmıştır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunumun "Zilyetliğin Gasbında Dava Hakkı" başlıklı 982. maddesinde: "Başkasının zilyet bulunduğu bir şeyi gasbeden kimse, o şey üzerinde üstün bir hakka sahip olduğunu iddia etse bile onu geri vermekle yükümlüdür. Davalı, o şeyi davacıdan geri almasını gerektirecek üstün bir hakka sahip olduğunu derhal ispat ederse onu geri vermekten kaçınabilir. Dava, şeyin geri verilmesine ve zararın giderilmesine yönelik olur."...

      Zilyet, zilyetliğin arkasında bulunan ayni (nesnel) veya şahsi (kişisel) bir hakka dayandığı takdirde dava bir hak davası niteliğini kazanır.” denilmekle salt zilyetliğin korunması davaları ile zilyetliğin tespiti davaları arasındaki fark net bir şekilde açıklanmıştır. Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda, tescil harici taşınmaz malı uzun süredir kullanan üzerine, izinsiz olarak, hafif yapı niteliğinde olmayan yapı kuran zilyetlerin, arsa maliki Hazine'den başka kişiler aleyhine açtıkları davalar, arkasında barındırdığı bir hakka dayanmakla, salt zilyetliğin korunması davası olmayıp; temelinde bir hak davasıdır. Somut olayda gelince; davacı, tapu kaydının oluşmasından sonra tapu kaydının beyanlar hanesinde yazılı olmayan kullanıcı şerhinin verilmesi ya da mevcut şerhin değiştirilmesi isteminin bulunması ve davalı yanın da dayandığı bir tapu kaydının bulunduğunu iddia etmesi nedeniyle salt zilyetliğin korunması istemi değil, temelinde bir hakka dayanır....

      Hemen belirtmek gerekir ki, zilyetliğin korunması davasıyla zilyet, zilyetliğin hakka dayandığını ispat külfetine katlanmadan sadece zilyetliğini öne sürerek Sulh Hukuk Mahkemelerinde uygulanan basit yargılama usulünün sağladığı kolaylıklardan yararlanır. Zilyet, zilyetliğin arkasında bulunan ayni (nesnel) veya şahsi (kişisel) bir hakka dayandığı takdirde dava bir hak davası niteliğini kazanır.” denilmekle salt zilyetliğin korunması davaları ile zilyetliğin tespiti davaları arasındaki fark net bir şekilde açıklanmıştır....

      "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Zilyetliğin Tesbiti ve Korunması ...ile ... Valiliği Milli Emlak Daire Başkanlığı aralarındaki zilyetliğin tesbiti ve korunması davasının kabulüne dair ...Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 10.03.2009 gün ve 939/535 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü: K A RA R Davacı vekili, Hazine adına tapuda kayıtlı bulunan 92 sayılı parsel üzerinde ev ve bahçe amaçlı olarak 20 yıldan fazla süreyle kullanılan yerlere ilişkin vekil edeni adına tapu tahsis belgesi olduğunu açıklayarak şahsi hakka dayalı olarak zilyetliğin tesbiti ve korunmasına karar verilmesini istemiştir. Davalı Hazine vekili, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmesi üzerine, hüküm; davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir....

        Dinlenen davacı tanıkları özetle; dava konusu yerin Hazineye ait olduğunu, köy satış senediyle bu yerin davacının ölen eşi ile davalıya satıldığını, davalının beyanına göre de; davacının burada hakkı olduğunu açıklamışlardır. 28.04.2009 tarihli tanıklar huzurunda düzenlenen tutanak kapsamında; kır gazinosu olarak bilinen yerin ½’sinin davacı ...’e, 1/2'sinin davalı ...’a ait olduğu yazılıdır. Hasımsız veraset belgesine göre, davacının eşi ...’in 02.07.2007 tarihinde öldüğü, mirasçısı olarak gözüken davacı eşi ... ile 1991 doğumlu oğlu ...ve 1997 doğumlu kızı ...’in kaldıkları anlaşılmıştır. Köy satış senedi fotokopisi dosya içerisindedir. Açıklanan olgular tarafların ve mahkemenin bilgisi dahilindedir. Uyuşmazlık, mülkiyeti Hazineye ait olan yerde üstün zilyetliğin kimde bulunup bulunmadığında toplanmaktadır. Bu durumda, TMK.nun 981 ve devamı maddeleri gereğince, dava zilyetliğin korunması davasıdır....

          "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Zilyetliğinin Tespiti ve Korunması ... ile İstanbul Valiliği Defterdarlık Milli Emlak Daire Başkanlığı aralarındaki zilyetliğin tesbiti ve korunması davasının kabulüne dair ...Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 10.03.2009 gün ve 943/533 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü: K A R A R Davacı vekili, Hazine adına tapuda kayıtlı bulunan 92 sayılı parsel üzerinde ev, bahçe amaçlı olarak 20 yıldan fazla süre kullanılan yerlere ilişkin vekil edeni adına tapu tahsis belgesi olduğunu açıklayarak şahsi hakka dayalı olarak zilyetliğin tespiti ve korunmasına karar verilmesini istemiştir. Davalı Hazine vekili, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmesi üzerine, hüküm; davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir....

            Başkasının mülkiyetindeki taşınmazlarda herhangi bir hakkı bulunmayan işgalciler arasındaki kullanmadan doğan uyuşmazlıklar için başvurulabilecek tek yasal yol, TMK'daki “zilyetliğin korunması” davalarıdır. Davacının da böyle yaptığı, dolaysız (vasıtasız) zilyet sıfatıyla TMK'nun 982. maddesi uyarınca “zilyetliğin geri verilmesi (yedin iadesi) davası” açtığı anlaşılmaktadır. Davalı da üstün hak iddiası olarak, zilyetliği davacıdan satınalma suretiyle devraldığı savunmasında bulunmuş; mahkemece gösterilen deliller toplanmıştır. Ne var ki mahkemece; toplanan delillerin zilyetliğin korunması çerçevesinde değerlendirmesi yapılmadan bir başka sebeple davanın reddine karar verilmiştir. Kanımca mahkemenin ret kararı hatalıdır. Hükmün açıkladığım çerçevede mahkemece bir değerlendirme yapılması ve sonucuna göre olumlu ya da olumsuz bir karar verilmek üzere bozulması gerektiğini düşünüyor; değerli çoğunluğun onama kararına katılmıyorum.14.04.2014 ....

              UYAP Entegrasyonu