Delillerin Değerlendirilmesi İle Hukuki Sebepler ve Gerekçe: Dava, zilyetliğin tespiti ve korunması isteğine ilişkindir. Somut olayda, davacının, zilyetliğin arkasında bulunan ayni (nesnel) veya şahsi (kişisel) bir hakka dayanma, uyuşmazlığın zilyetliğin tespiti ve korunmasına yönelik TMK'nin 981 vd. maddeleri hükümleri çerçevesinde çözümlenmesi gerekir. Zilyetliğin korunmasına ilişkin davalarda da görev Sulh Hukuk Mahkemesine aittir. 6100 sayılı HMK'nin 4/c maddesi uyarınca davaya bakmakla görevli mahkemelerin Sulh Hukuk Mahkemeleri olacağından, davaya Korkuteli Sulh Hukuk Mahkemesince bakılması gerekirken Korkuteli1.Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu belirtilerek görevsizlik kararı verilmesi doğru görülmediğinden, Korkuteli Sulh Hukuk Mahkemesinin 2020/583 esas 2022/1437 karar ve 22/12/2022 tarihli görevsizlik kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiş aşağıda hüküm tesis olunmuştur....
Sulh Hukuk Mahkemesine açılan dava hakkında, davanın şahsi hakka dayalı elatmanın önlenmesi isteminden ibaret olduğu, HGK'nin 25.11.2009 tarihli ve 2009/8-518 Esas, 573 Karar, 8....
Davacı, dava konusu taşınmazın kiracısı olduğunu, davalının bu taşınmaza haksız olarak müdahale ettiğini, bu nedenle kiracısı olduğu taşınmazdaki davalının haksız müdahalesinin önlenmesini talep ettiği anlaşıldığına göre, davacının kira ilişkisinden kaynaklanan şahsi hakka dayalı olarak elatmanın önlenmesi talebinde bulunduğu anlaşılmaktadır. Buna göre, dava salt zilyetliğe dayalı bir dava olmayıp, hakka dayalı bir davadır. O halde, konusu TMK'nın 981 ve devamı maddeleri uyarınca zilyetliğin korunması davası olmadığına göre uyuşmazlığın çözümünde asliye hukuk mahkemesi görevlidir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri gereğince Erdek Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 02/03/2016 gününde oy birliğiyle karar verildi....
Eldeki davada, çözümlenmesi gereken sorun, taraflar arasındaki uyuşmazlığın, TMK'nun 683. maddesine dayalı elatmanın önlenmesi davası mı yoksa TMK'nun 974 ve devamı maddelerine dayalı zilyetliğin korunması davası mı olduğu hususunda toplanmaktadır. Bilindiği üzere ve kural olarak, taşınmaza zilyet olanlar tapu kaydı veya bir hakka dayandığı takdirde TMK'nun 683. maddesindeki mülkiyet hakkının korunmasından yararlanarak istihkak davası veya elatmanın önlenmesi davası açabileceği gibi, salt zilyetliğe dayanan kişiler ise TMK'nun 981 ve devamı maddeleri uyarınca zilyetliğin korunması hükümlerinden yararlanarak zilyetliğin korunması davası açabilirler....
Hemen belirtmek gerekir ki, zilyetliğin korunması davasıyla zilyet, zilyetliğin hakka dayandığını ispat külfetine katlanmadan sadece zilyetliğini öne sürerek Sulh Hukuk Mahkemelerinde uygulanan basit yargılama usulünün sağladığı kolaylıklardan yararlanır. Zilyet, zilyetliğin arkasında bulunan ayni (nesnel) veya şahsi (kişisel) bir hakka dayandığı takdirde dava bir hak davası niteliğini kazanır.” denilmekle salt zilyetliğin korunması davaları ile zilyetliğin tespiti davaları arasındaki fark net bir şekilde açıklanmıştır. Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda, somut olayda davacı, herhangi bir şahsi ya da ayni hakka dayanmadan salt zilyetlik iddiasına dayalı olarak, zilyetliğine yapılan müdahalenin önlenmesini talep ve dava etmiştir. 6100 sayılı HMK'nın 4. Maddesinde; dava konusunun değer veya tutarına bakılmaksızın; taşınır ve taşınmaz mallarda, sadece zilyetliğin korunmasına yönelik olan davaları sulh hukuk mahkemelerinin göreceği düzenlenmiştir....
TMK'nin 973. maddesinde zilyetlik "bir şey üzerinde fiili hakimiyeti bulunan kimse onun zilyedidir" biçiminde tanımlanmıştır. TMK'nin 982 ve 983. maddelerinde zilyetlik herhangi bir hakka bağlı olmaksızın dava yoluyla korunmuştur. Hemen belirtmek gerekir ki, zilyetliğin korunması davasıyla zilyet, zilyetliğin hakka dayandığını ispat külfetine katlanmadan sadece zilyetliğini öne sürerek Sulh Hukuk Mahkemelerinde uygulanan basit yargılama usulünün sağladığı kolaylıklardan yararlanır. Zilyet, zilyetliğin arkasında bulunan ayni (nesnel) veya şahsi (kişisel) bir hakka dayandığı takdirde dava bir hak davası niteliğini kazanır.” denilmekle salt zilyetliğin korunması davaları ile zilyetliğin tespiti davaları arasındaki fark net bir şekilde açıklanmıştır....
TMK'nin 973. maddesinde zilyetlik "bir şey üzerinde fiili hakimiyeti bulunan kimse onun zilyedidir" biçiminde tanımlanmıştır. TMK'nin 982 ve 983. maddelerinde zilyetlik herhangi bir hakka bağlı olmaksızın dava yoluyla korunmuştur. Hemen belirtmek gerekir ki, zilyetliğin korunması davasıyla zilyet, zilyetliğin hakka dayandığını ispat külfetine katlanmadan sadece zilyetliğini öne sürerek Sulh Hukuk Mahkemelerinde uygulanan basit yargılama usulünün sağladığı kolaylıklardan yararlanır. Zilyet, zilyetliğin arkasında bulunan ayni (nesnel) veya şahsi (kişisel) bir hakka dayandığı takdirde dava bir hak davası niteliğini kazanır.” denilmekle salt zilyetliğin korunması davaları ile zilyetliğin tespiti davaları arasındaki fark net bir şekilde açıklanmıştır....
Bu maddelerde düzenlenen davalar ile, zilyet; zilyetliğinin bir hakka dayandığını ispat külfetine katlanmadan yalnızca zilyetliğini öne sürerek, sulh mahkemelerinde dava açar ve bu mahkemelerde uygulanan basit yargılama usulünün sağladığı kolaylıklardan yararlanır. Zilyet, zilyetliğinin arkasında bulunan nesnel veya kişisel bir hakka dayandığında ise dava, bir hak davası niteliğini kazanır; o takdirde mahkemenin görevi, yalnız zilyetliğin korunması davasından farklı olarak, dava olunan şeyin değerine göre belirlenir. Nitekim, Hukuk Genel Kurulu’nun, 15.6.1983 gün ve 3351/679 sayılı; 25.11.1987 gün ve 394/876 sayılı; 06.10.1993 gün ve 1993/14-423-561 sayılı, 25.11.2009 gün ve 8-518/573 kararlarında da aynı ilkeler vurgulanmıştır. Yukarıda açıklananlar ışığında, söz konusu davada davacının davaya konu bağımsız bölümdeki kooperatif hissesini dava dışı...'...
TMK'nun 973. maddesinde zilyetlik “bir şey üzerinde fiili hakimiyeti bulunan kimse onun zilyedidir” biçiminde tanımlanmıştır. TMK.nun 982 ve 983.maddelerinde zilyetlik herhangi bir hakka bağlı olmaksızın dava yoluyla korunmuştur. Hemen belirtmek gerekir ki zilyetliğin korunması davasıyla zilyet zilyetliğin hakka dayandığını ispat külfetine katlanmadan sadece zilyetliğini öne sürerek Sulh Hukuk Mahkemelerinde uygulanan basit yargılama usulünün sağladığı kolaylıklardan yararlanır. Zilyet, zilyetliğin arkasında bulunan ayni (nesnel) veya şahsi (kişisel) bir hakka dayandığı taktirde dava bir hak davası niteliğini kazanır. HGK 06.10.1993 gün, 1993/14- 423/561 sayılı ve HGK'nın 15.06.1983 gün 3351/679 ve 2013/22227- 2014/16366 25.11.1987 gün 394/876 sayılı kararları da aynı yöndedir.)...
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Zilyetliğin korunması, kira sözleşmesinin feshi KARAR Davanın niteliği, Asliye Hukuk Mahkemesinden görevsizlikle gelen dosyada, Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından da zilyetliğin korunmasına ilişkin değil kira sözleşmesinden kaynaklanan hakka dayalı dava olduğu nitelendirilerek görevsizlik kararı verildiği ve bu kararın temyizi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 29.12.2008 tarih 2008/17830-22433 Esas ve Karar sayılı kararı ile onandığı anlaşılmakla davanın zilyetliğin korunmasına ilişkin olmadığı belirlendiğine, 8.11.2000 ve 3.5.2001 tarihli kira sözleşmelerine dayalı olarak açılan hakka dayalı elatmanın önlenmesi niteliğinde bulunduğuna göre; 2797 sayılı Yargıtay Kanununun 14. maddesi gereğince hükme yöneltilen temyiz itirazlarının incelenmesi Yargıtay 3. Hukuk Dairesine aittir. Ne var ki, Yargıtay (3.)...