Takip dosyası incelendiğinde; alacaklılar T2 ve T1 tarafından, borçlular Hafsa Seca Beslekoğlu ve Hat Döner..A.Ş. aleyhine 17.01.2019 tarihinde protokole dayalı olarak başlatılan ilamsız icra takibinde, T5 tarafından iki borçlu adına sunulan 23.01.2019 tarihli borca itiraz dilekçesinde borca ve fer'ilerine itiraz edildiği, ancak T5 icra dosyasına yalnızca borçlu Hafsa'ya ait vekaletnamesini sunduğu, borçlu şirkete ait vekaletname sunmadığı, 24.01.2019 tarihinde ise Av.Ahmet Saffet Usta tarafından borçlu Hat Döner..Şirketi adına borca, imzaya ve fer'ilerine itiraz dilekçesi sunulduğu, aynı gün borçlu şirkete ait vekaletnamenin de sunulduğu ve itirazlar üzerine takibin durduğu anlaşılmıştır. Davalı borçlu şirket vekili Av.Ahmet Saffet Usta, usulüne uygun olarak vekaletnamesini sunmak suretiyle süresinde borca, fer'ilerine ve imzaya itiraz ettiğinden, davalı vekilinin aksine geçerli bir itirazın varlığı söz konusudur....
Davalı vekili, 17 Kasım 2014'te %10 faiziyle birlikte geri ödenmek üzere davacının hesabına 400.000 USD gönderildiğini, vadesinde borç ödenmediğinden davacıya ihtar gönderildiğini, davacının ihtarnameye itiraz etmediğini ve borcu ödemediğini, bunun üzerine davacı aleyhine icra takibi başlattıklarını, davacının bu takiple ilgili olarak asıl borca ve işlemiş faizlere bir itirazda bulunmadığını, ancak sözleşmenin 8. maddesine göre Dubai Mahkemelerinin ve Dubai İcra Dairelerinin yetkili olduğundan bahisle yaptıkları itirazın icra hukuk mahkemesince kaldırıldığını, MÖHUK'nun 47.maddesi gereği Türk Mahkemelerinin yetkili olmadığını, Türk Mahkemelerinden ancak tenfiz istenebileceğini, kredi sözleşmesi borçlu tarafından benimsendiğinden, davacının TTK'nın 395.maddesine göre butlan iddiasında bulunamayacağını, hesap mutabakatı niteliğindeki ihtarnameye de itiraz edilmediğini, gönderilen 400.000 USD'nin herhangi bir itirazi kayıt konulmadan davacı tarafça alındığını, süresinde itiraz edilmeyen ihtarnamenin...
İtiraz tarihi itibariyle münferit yetkili olmamakla birlikte, borçlu şirketi temsil ve ilzama yetkili olanlardan birinin başvurusu üzerine diğerlerinin buna karşı çıkmamaları halinde ve borçlu adına itiraz dilekçesi veren yetkiliye icazet verilmediği ispat edilmediği sürece, acele işlerden olan itiraz başvurusuna icazet verildiğinin kabulü gerekir. Somut olayda; borçlu şirketin Merve Tut ve Hasan İpek'in müşterek imzaları ile temsil ve ilzam edildiği, itiraz dilekçesi ekinde yalnızca Hasan İpek'in kimlik örneğinin bulunduğu, bu haliyle borca itiraz dilekçesinin şirketin tek yetkilisi tarafından getirildiğinin kabulü gerektiği, diğer taraftan şirketin müşterek yetkilisi Merve Tut'un noter onaylı beyanında borca itiraz dilekçesindeki imzasını kabul etmediği ve itiraza icazet vermediği yönünde beyanda bulunduğu açıktır....
Sayılı dosya ile davalıya icra takibi başlatıldığını ve ödeme emri gönderildiğini, ancak davalı/ borçlu tarafından 15.04.2022 tarihli itiraz dilekçe ile borca, ferilerine ve yetkiye itiraz edildiğini ve aynı tarihli Karar Tensip Tutanağı ile icra takibinin durdurulduğunu beyanla borçlunun itirazının iptaline ve takibin devamına, haksız ve kötüniyetli itiraz nedeniyle itiraz olan alacağın % 20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir....
-K A R A R- Davacı vekili, müvekkilinin 2006 yılı Ocak ayı aidat ödemesinin yapılmadığını öğrenmesi üzerine ödeme yaptığını ve makbuz aldığını, kendisinin 214,96 TL borcu olduğunun bildirilmesi üzerine itirazi kayıt ile ödemeyi yaptığını, bu ödemenin 2006 yılı Ocak ayı aidatına işletilen faiz olduğunu öğrendiklerini, kooperatifin bildirim yapmaması nedeniyle kusurlu olduğunu, faiz miktarının fahiş olduğunu, daha sonra müvekkiline 4.184,51 TL borç bildirildiğini ve bunu da itirazi kayıt ile ödediğini, 24.09.2008 tarihli mektup ile de borcun 4.369,10 TL olduğunun bildirildiğini, davacının borçlu olmadığını aksine alacaklı bulunduğunu ileri sürerek, müvekkilinin borçlu olmadığının tespiti ile 4.184,51 TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davanın reddini istemiştir....
Hükmün, taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi. K A R A R 1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal gerektirici nedenlere ve temyiz kapsam ve nedenlerine göre davacı vekilinin tüm ve davalı Kurum vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine, 2- Dava, davacının SYZ ödemeleri nedeniyle davalı Kuruma borçlu olmadığının tespiti ile itirazi kayıt ile ödediği miktarın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili istemine ilişkindir....
ZAMANAŞIMI 2004 S. İCRA VE İFLAS KANUNU [ Madde 277 ] "İçtihat Metni" Mahalli mahkemesinden verilen hükmün temyizen tetkiki davalı M… …. vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü: Dava İİK.nun 277 ve devamı maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptâline ilişkin olup mahkemece davanın kabulüne dair verilen karar davalı Mehmet vekili tarafından temyiz edilmiştir. Mahkeme kararı 28.01.1993 tarihli olup 27.08.2005 tarihinde tebliğe çıkartılmıştır. Davalı temyiz dilekçesinde karardan itibaren 10 yıllık sürenin geçtiğini ve davanın zamanaşımına uğradığını belirtmiştir....
Dava ve takip dosyası içeriği, Ticaret Sicil kayıtları incelendiğinde; borçlu şirketin 03/08/2015 tarihinde haciz adresi olan Necip Fazıl Mah. İslam Sok. No:1 Ümraniye adresinde kurulduğu, tek yetkili ve ortağının Dursun Uzun olduğu, 07/03/2017 tarihinde Dursun Uzun'un şirketteki tüm hisselerini Mesut Ülüt isimli kişiye devrettiği ve ortaklıktan ayrıldığı, 14/03/2017 tarihinde Mesut Ülüt'ün şirketin tek yetkili ve ortağı hale geldiği ve bu tarihte şirketin adresinin "Mimar Sinan Mah. Selmanipak Cad....
İstinaf incelemesi sırasında, alacaklının ve takipteki diğer borçlunun borca itiraz dilekçesinde taraf olarak gösterildiği, ilk derece mahkemesince alacaklının kararda taraf olarak belirtilmediği ve kendisine dava dilekçesi tebliğ edilmediği, bu kapsamda borca itirazla ilgili taraf teşkili sağlanmadan bir karar verildiği sabit olsa da az yukarıda belirtilen beş günlük sürenin kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takipte borca itiraz için bir dava şartı niteliğinde bulunduğu, sürenin geçirilmesi halinde mahkemece dava şartı yokluğundan doğrudan doğruya ret kararı verilmesi gerektiği gözetildiğinde anılan eksikliğin hukuki dinlenilme hakkını engellemediği ve usul ekonomisi açısından istinaf aşamasında da bu durumun düzeltilebileceği nazara alınarak artık söz konusu durum bir iade nedeni yapılmamıştır. Açıklamalar kapsamında ilk derece mahkemesi kararı yerinde olmakla davacının istinaf taleplerinin reddine dairemizce oy birliği ile karar verilerek aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir....
İlamsız takipte mükerrerlik iddiası borca itiraz niteliğinde olup, bu itirazın İİK'nın 62/1. maddesi uyarınca, ödeme emrinin tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde icra müdürlüğüne yapılması gerekir. İcra müdürlüğü yerine icra mahkemesine yapılan itiraz fuzuli olup, hukuki sonuç doğurmaz. Somut olayda; şikayete konu iptali istenen İstanbul 31. İcra Dairesi'nin 2020/13073 esas sayılı dosyasında başlatılan takip, haciz ve tahliye istemli ilamsız takip olup, mükerrer takip başlatıldığı iddiasının borca itiraz kapsamında icra dairesine bildirilmesi gerekir. Bu nedenle mahkemece davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle; ilk derece mahkemesi kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğundan davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir....