WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Bu durumda davacı ile aynı durumda bulunan üyelere borca rağmen bağımsız bölümlerin oturmaya, kiraya vermeye elverişli şekilde tahsis edilip edilmediği davacı yönünden nispi eşitlik ilkesinin ihlal edilip edilmediği araştırılıp, kooperatifin diğer üyelerinden davacı ile aynı konumda olup bağımsız bölümün borca rağmen teslim alıp oturmaya, kiraya elverişli şekilde yararlanmaya başlayan üyelerin varlığının tespiti halinde davacının kira bedeli talebinde haklı olduğu kabul edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği, zaman aşımı itirazı yönünden ise dava dilekçesi ile talep olunan 10.000,00 TL kısma zaman aşımı itirazında bulunulmadığı, ıslah ile talep edilen kısım yönünden ise itiraz kabul edilerek zaman aşımına uğrayan 5 yıllık süre yönünden kira bedeline hükmolunmasında isabetsizlik bulunmadığı, açıklanan gerekçe ve dosya kapsamına göre, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK 353/1- a-6 maddesi gereğince kararın kaldırılarak mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir...

Bu itibarla, mahkemesince zaman aşımı sebebi ile davanın reddi kararı yerinde olmamıştır. Mahkemesince her ne kadar davacının arabulucuya ilk başvuru tarihinin 08/10/2019 olduğu belirtilmiş ise de, dosya içerisindeki arabuluculuk tutanakları incelendiğinde davacı tarafından 19/07/2019 gününde Diyarbakır Arabuluculuk Bürosuna başvuru yapıldığı, ... arabuluculuk numarası ile incelenin dosyada 30/07/2019 gününde yani henüz zaman aşımı süresi dahi dolmaksızın ilk oturum yapıldığı, bu oturumda dosyamız davalıları tarafından yetkisizlik itirazında bulunulduğu, bu itiraz üzerine dosyanın 6325 sayılı yasının 18/A-8 maddesi gereğince yetki itirazı hususunda karar verilmek üzere Diyarbakır Sulh Hukuk Mahkemesine gönderildiği, Diyarbakır Sulh Hukuk Mahkemesin tarafından ......

    Mahkemece istem, on yıllık zaman aşımı süresi geçtiğinden bahisle red edilmiştir. Kararı davacı temyiz etmiştir. Borçlar Kanununun 22. maddesi hükmünce biçimine uygun düzenlenen satış vaadi sözleşmeleri mülkiyet devir borcu yüklenen vaad borçlusunun edimini yerine getirmemesi halinde vaad alacaklısına hükmen borcun yerine getirilmesine talep yetkisi tanır. Taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesinden doğan davalar için yasa özel bir zaman aşımı süresi belirlemediğinden Mahkemece doğru olarak saptandığı üzere burada Borçlar Kanununun 125. maddesinde öngörülen on yıllık zaman aşımı süresi uygulanır. Ne var ki, burada önemli olan on yıllık zamanaşımı süresinin ne zaman başlayacağının saptanmasıdır. (B.K.m.128) Somut olayda; sözleşmenin yapıldığı 12.7.1974 tarihinde satışa konu 127 parsel kaydında “mülkiyet intikalinin Toprak ve Tarım Reformu Uygulaması açısından geçersiz sayılacağı” kısıtlaması bulunduğundan kısıtlama kayıtta kaldığı sürece sözleşmenin ifa olanağı yoktur....

      Davalı vekili cevap dilekçesiyle; gelen chargeback talepleri nedeniyle müvekkil bankanın ödeyeceği tazminatlar düşünülerek davacının hesapları üzerine tedbiren bloke konulduğunu, bloke işleminin keyfi ya da hukuk dışı bir uygulama olmadığını, davada zaman aşımı süresinin dolduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI : Mahkemece; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 72. Maddesi gereğince davalının hesaptan son işlem tarihi olan 03.02.2015 tarihinden itibaren 2 yıllık zamanaşımı süresi içinde dava açmadığı davanın 14.06.2018 tarihinde açıldığı anlaşılmış olmakla alacağın zamanaşımına uğradığı kanaatiyle; Davanın zaman aşımı nedeniyle REDDİNE, karar verilmiştir....

        Ancak, ıslahla dava değerinin (ecrimisilin) artırılması üzerine, davalılar süresinde zaman aşımı definde bulunmuşlardır. Bilindiği üzere; 25.05.1938 tarih ve 29/10 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ecrimisil davaları 5 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Beş yıllık zamanaşımı ise, dava tarihinden veya ıslah tarihinden geriye doğru hesaplanır. Öte yandan, kısmi dava açılması halinde alacağın yalnız dava konusu edilen kısmı için zaman aşımı kesilir, dava dilekçesinde fazlaya ilişkin hak saklı tutulmuş olsa da, dava dışı kalan kısım için zamanaşımı işlemeye devam eder....

          Uyuşmazlık; hükme esas alınan kusur oranının olaya ve oluşa uygun olup olmadığı, zaman aşımı ve icra inkar tazminatına yöneliktir. Davacı ile davalı arasındaki iş sözleşmesinden kaynaklanan rücu davasında uygulanması gereken zaman aşımı süresinin 10 yıl olduğu, takip tarihi itibariyle 10 yıllık zaman aşımı süresinin dolmadığı, Aksaray 2....

          Haksız fiillerde zarar ve failin öğrenilmesinden itibaren 2 ve her halde olayın meydana gelmesinden itibaren 10 yıllık zaman aşımı süresi vardır. Aynı şekilde TTK 1420.maddesi sigorta sözleşmesinden kaynaklı talepler için 2 ve 6 yıllık zamanaşımı süresi ön görmüştür. Zaman aşımı hakimce resen değerlendirilemeyecek bir husus olup davalının cevap dilekçesiyle bunun öne sürmesi gerekir. Davalı süresinde verdiği cevap dilekçesi ile zaman aşımı ilk itirazında bulunmuştur. Somut olay bu açıklamalar kapsamında değerlendirildiğinde davacının zarar ödemesini 26/04/2019 tarihinde yapmakla zarar ve failine vakıf olduğu anlaşılmış davayı ise 20.03.2022 tarihinde açmıştır. Buna göre 2 yıllık zaman aşımı süresinin geçmiş olduğu anlaşıldığından davanın zaman aşımı nedeniyle reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....

            Dava dilekçesi davalıya 26/07/2018 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı taraf sunduğu 27/07/2018 tarihli cevap dilekçesinde zaman aşımı itirazında bulunmuş olmasına rağmen bu itirazın dikkate alınmadığı görülmüştür. Yargıtay 9. Hukuk dairesinin 2011/37050 esas 2011/34405 karar sayılı kararında "Somut olayda, davacı Mersin 1. İş Mahkemesi'nin 11.08.2000 tarih ve 1999/916- 2000/629 esas karar sayılı dosyasında hüküm altına alınan alacak kalemleri ile bu karara dayanak yapılan bilirkişi raporuna dayanarak davalı aleyhine Mersin 2. İcra Müdürlüğü'nün 2009/5129 esas sayılı dosyası ile icra takibi yapmıştır. Davalının itirazı üzerine davacı tarafından itirazın iptali davası açılmıştır. Davalı vekili cevap dilekçesinde zamanaşımı definde bulunmuştur....

            Davalı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde ÖZETLE; hak düşürücü itirazlarının olduğunu, itirazın iptalinin dinlenebilme koşulunun, borçlunun itirazı sonrası davanın bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılması gerektiğini, müvekkilleri aleyhine başlatılan ilamsız icra takibine 25/05/2018 de itiraz ettiklerini, bu itiraz sonrası 11/06/2018 tarihinde alacaklının hak düşürücü süresinin başladığını, davanın da bu süre sonrasında 12/06/2019 tarihinde açıldığını, zaman aşımı itirazlarının olduğunu, davacı sigortacının 06/04/2018 tarihi itibari ile icra takibi başlatmasıyla kesine zaman aşımı süresi ile huzurdaki davanın açılması arasında bir yıllık zaman aşımı süresi aşıldığını, CRM konvansiyonu m 17 uyarınca yükün gönderici tarafından yüklenmesi halinde taşıyıcının sorumlu olmayacağını beynelmilel hamule senedinden de görüleceği üzere yük İtalya'da 21/06/2017 tarihinde gönderici firma tarafından yüklenildiğini, gönderici tarafından yükleme konusunda yeterince inceleme yapılmadan...

              İcra Müdürlüğünün 2012/4171 Esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalının haksız itirazı nedeni ile takibin durduğunu borcun olmadığı yönündeki itirazların haksız ve kötü niyetli olduğunu ileri sürerek, davalının 13.829,65 TL ana para 6.991,00 TL işlemiş faiz toplam 20.820,65 TL üzerinden itirazının iptaline % 40 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davanın öncelikle zaman aşımı nedeni ile reddi gerektiğini, müvekkilinin kooperatif üyesi sıfatı ile tüm ödemelerini eksiksiz yapıp 2001 yılında tapusunu aldığını, müvekkilinden istenilen aidat ve ferilerin hiç bir maddi temeli olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir....

                UYAP Entegrasyonu